Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Moda dünyasının günümüzdeki baş döndürücü hızında, trend döngüsü de vites artırıyor. Influencer’ların etkisiyle rağbet gören eğilimler, bu son sürat gidişattan payını alıyor ve paylaşıldıkça çoğalan, hızla parlayan gel-geç akımlar, sezon sonunu bile getiremeden kaybolup gidiyor.
Fotoğraf: Stas May
Nicolas Ghesquière’nin Balenciaga 2002 İlkbahar/Yaz koleksiyonu için tasarladığı kargo cepli pantolonlar, hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıydı. On altı yıl öncesinin kadınları için bu tasarım, gardıropta bir milat sayılıyordu. Fransız tasarımcının Çöl Fırtınası temalı baş parçasına Körfez Savaşı’nın onuncu yıldönümü ilham vermişti vermesine, yeni olansa tasarıma getirilen stil yorumuydu: Kargo pantolon elbette Irak’ta savaşan piyade gibi giyilmeyecek, stiletto’lar ve daracık yamalı yeleklerle eşleşecekti. Ridley Scott imzalı Black Hawk Dawn (Kara Şahin Düştü) filminin gala gösterimiyle Balenciaga koleksiyonunun mağaza vitrinlerinde yer alması aynı aya denk getirildi, moda dünyasına açıkça şu mesaj veriliyordu: Bu tarz, zamanın ruhuydu. İki sezon sonra, kargo pantolon Gap’te satış rekoru kırdı, bugün ise modern gardıropların demirbaş parçası olmayı hâlâ sürdürüyor. 2000’li yılların başında trendlerin oluşum hikayesi kabaca böyleydi işte...
Bir de bugüne bakın: Demna Gvasalia tasarımı tayt- çizmelerin Balenciaga 2017 İlkbahar/Yaz defilesinde görülmesinin üstünden henüz birkaç hafta bile geçmeden, modelin sonsuz seçenek ve versiyonu Zara, H&M ve benzeri hazır giyim markasının zincir mağazalarında yerini aldı. Ne var ki, bahsi geçen ünlü çizmeler, bu yılın sonuna varmadan havaya karışıp toz oldular. O halde, insanlık tarihinin sınırsız bilgiye en hızlı erişebilen kuşağıyla karşı karşıya olmamız dışında, son 15 yılda ne değişti?
Piyasanın önde gelen trend öngörü kuruluşlarından WGSN, bir moda akımının yükseliş ve düşüş evrelerini anlayabilmek için şöyle bir moda eğrisi oluşturuyor: Bir avuç öncünün körüklediği bir trend, kitleyi yönlendiren ünlülerin elinde tepe noktasına ulaşıyor, toplu tüketime intikal ettiğinde de doygunluğa erişiyor. Bugün değişime uğrayan ise bu eğrinin dinamikleri değil hızı. WGSN pazarlama müdürü Bibiana Mesa’ya göre: “Öncü dediğimiz grup, satış kaygısı taşımayan, satacak ürünü olmayan fikir yaratıcılarıdır. Geniş kitlelerce takip edilmezler ama dönemin ruhunu tam kalbinden yakalamış kişilerdir bunlar. Trendleri yayanlar ise kitleleri yönlendiren ünlüler, influencer’lar yani Instagram yıldızlarıdır.” Bir trend, ortalama tüketici kitlesine ulaşıp onlar tarafından kopyalanmaya başladı mı, moda eğrisi düşüşe geçiyor ve böylece o trend büyük ölçekli başarısını da yakalamış oluyor. “Zara’da trendlere küresel bir olay gözüyle bakarız” diyor İspanyol hazır giyim devinin marka sözcüsü Mercedes Domecq. “Dünyanın dört bir yanındaki müşterilerimizin verdiği geri bildirimler, en son trendleri saptamak için başvurduğumuz esas bilgi kaynağıdır.”
Barneys Mağazaları’nın moda direktörü Marina Larroude, akımların, müşterilerine her yeni sezonda neyi alacaklarını önceden planlama olanağı sağladığını söylüyor. Larroude’a göre yeni bir trend fikri podyumlardan olduğu kadar, sosyal medyadan, müzik kliplerinden ya da Hadid kardeşlerden tetiklenebilir. “Ama bu fikrin ancak parçaları birleştirip büyük resmi görebildiğiniz ölçüde geçerliği olabilir” diye konuya açıklık getiriyor. “Mesela ışıltılı çizmelere yatırım yapmamız için ona en az üç defilede rastlamamız gerek.” Larroude’un sezon koleksiyonlarını görmesiyle, hazırladığı raporu mağazaya sunması en az altı ayı buluyor. Gelin görün ki, Rihanna’nın bir gün önce Saint Laurent defilesinde gördüğü beyaz kürklü çizmeleri giymesinin (ve bu anı Instagram’da paylaşmasının) üstünden yirmi dört saat bile geçmiyor. Peki iki buçuk milyon beğeninin ve birkaç ayın ardından, bu çizmeler hâlâ moda mı?
“Kimi trendlerin –özel bir çift ayakkabı ya da spesifik tarzı olan gömlek gibi parçaların– ömrü en fazla bir iki yılken, kimi eğilimler dört hatta daha fazla yıl devamlılığını sürdürüyor” diyor Larroude. Örnek olarak Céline’i gösteriyor: Şimdilerde modaevinden ayrılmış olan tasarımcı Phoebe Philo’dan miras kalan pürist kimlik anlayışı, 2010’lu yılların klasik siluetinin yapıtaşıydı. WGSN’den Mesa, kalıcılığını on yıllarca koruyan trendlerin uzun ömrünün sırrını “kış uykusuna yatmaları” olarak açıklıyor. Örneğin, gelecek ayların başı çekecek eğilimlerinden olan beyaz kitten topuklar, onu popüler yapan Audrey Hepburn’ün ayağında görüldüğü 1960’ların başından bu yana belli dönemlerde parlayıp belli dönemlerde sönerek bugüne dek kalıcı olmayı sürdürebilmiş.
Bugün trendler, belli bir parçanın veya görünümün öne çıkmasından çok markanın ileriyi gören vizyonuyla ilişkilendiriliyor. “Şimdi tüketimi tetikleyen en belirgin etken, bir kumaş türünden ya da belli bir renkten ziyade markanın kendi ruhu, kimliği ve logosunu
hedef kitlesine nasıl algılatmak istediği” diye açıklıyor, lüks pazarı yönetimi konusunda uzman Londralı akademisyen Fabio Ciquera. Geçen yıl Louis Vuitton ile Supreme arasında gerçekleşen beklenmedik işbirliği, Ciquera’ya göre lüks spor giyimde geçici bir moda hevesinin çok ötesinde bir girişim. Sokak modası ile yüksek modanın ayrı kutuplarını buluşturmanın ötesinde, bu izdivaç, kendi özgün atmosferini yaratabilmiş iki dev markanın ortak ileri görüşlülüğünün simgesi. “Trendleri yalnızca ürüne dayandıran markalar, bugün yavaş yavaş ölmeye mahkum olma riskiyle karşı karşıyalar.”
Günümüzün en büyük trend katalizörlerinden biri, sosyal medya platformlarının şahikası Instagram elbette, yani elinde akıllı telefonu olan herhangi biri bir trend kıvılcımı tutuşturabilme şansına sahip. “Trendlerin rolü eskiden olduğundan farklı değil: Kişiye, baştan çıkaran haz duygusu ve tatmin hissi yaşatan estetik bir deneyim sunmak” diyor New York’ta yaşayan ve kitleleri yönlendiren oyunculardan Calu Rivero. “Dijital çağın bu düzene getirdiği yenilikse, bugüne dek gizli kalmış sayısız şeyi görünür kılarak olanakları çoğaltmış olması.” Bu doğrultuda, Instagram bilgi peşindeki takipçilere ücretsiz erişim olanağı bağışladı. Instagram’ın geçtiğimiz Ekim ayında yayımladığı rapora bakılırsa, lüks odaklı global tüketiciler, sıradan kullanıcılara oranla beş kat fazla içerik tüketiyor. Dahası, bu tüketicilerin yüzde 50’sinin bu sosyal medya platformunu kullanmalarının asıl nedeni, modanın son haberlerinden geri kalmayarak son moda trendleri anında yakalamak.
1970’lere kadar trendleri besleyen ana damar, haute couture’ün kısıtlı dünyasıydı. O günlerde dergi editörleri, Chambre Syndicale de la Haute Couture’ün (Haute Couture Sendika Birliği’nin) belirlediği son kreasyonları haber yapmak üzere Paris’e giderdi; couture’ün seçkin müşterileri siparişlerini tamamlayana kadar da bütün görsellere sendika tarafından ambargo uygulanırdı. Bu yöntem, trend belirleme konusunda moda dünyasına hiyerarşik düzeni gözeten katı kurallar getiriyordu. “Sosyal medya hayatımıza girmedenönce, markaların hepsi aynı yolu izlerdi” diyor, Les Arts Décoratifs müzesinin baş moda küratörü Pamela Golbin. “Sosyal medya, bilgi dağılımını değiştirdiği kadar, tüketici kitlesindeki büyük değişimi de körükledi. Bu aynı zamanda, mikro trendler diye bilinen kısa süreli kendine özgü alt eğilimlerin de sivrilmesine yol açtı.”
Saint Laurent’ın baş stilisti ve marka danışmanı Barbara Martelo, görüşü bir adım ileriye götürüyor: “Bir mikro trend dünyasında yaşıyoruz artık. Tüket-at kültürü dahilinde, akımlar öylesine gelir geçer hale geldi ki, bir sezon bile tutunamayıp kayboldukları oluyor.” Martelo, moda haftası takvimlerinin koleksiyonlar ve pre-koleksiyonlar gibi alt sezonlarla şiştiği bir düzende, defilelerin trend belirlemede bugünkü geçerliğini sorgulasa da, yeni trend ipuçlarını sezdiren hayati bilginin kaynağının her şeye rağmen podyum olduğunu düşünüyor. Fakat hız çağının sonucu olarak başkalaşan şey, doğum yeri defileler olan bu bilginin paylaşım hızı ve biçimi. Örneğin 2018 İlkbahar/Yaz koleksiyonları, 64 milyon kullanıcının elinden, 387 milyon beğeni, yorum, hikaye ve yeniden paylaşımın anında dolaşıma sokulmasına tanık oldu. Defile ve moda etkinlikleri organize eden Alex de Betak, CNN’e yaptığı bir açıklamada “Instagram, 15 saniyelik hikaye özelliğini ilk devreye soktuğunda kendimizi hızla buna uyarlamak zorunda kaldık. Burada üstesinden gelmeye çalıştığımız en büyük zorluk, 15 saniye gibi kısıtlı bir süreye sığdırabilecek anları yaratmak, görüntülemek ve paylaşmaktı” demişti.
Zamanı geri sarıp dijital dünyanın öncesine gitmek mümkün olmasa da, Barbara Martelo’ya göre, “Bir mola, bir tür soluklanma ihtiyacının eşiğindeyiz. Öze dönüşün vakti geldi çattı.” Esas hedefin, Y kuşağı tüketicilerinde marka sadakati oluşturmak ama aynı zamanda bilgiye erişimin ve koleksiyonların hızını yavaşlatmak olduğunu da ekliyor: “Tasarımcıların çoğu artık pre-fall ve resort koleksiyonları hazırlamak istemiyor. Fikirlerini araştırmaya, seyahat etmeye, esin kaynağı bulmaya yeterince vakitleri kalmıyor.”Pamela Golbin ise dijital dünyanın, yaratıcılığın yalnızca somut dünyada gerçekleşebileceğini göstermek için var olduğunu söylüyor: “Bugün yaratıcılığın gerçek kaynağı hâlâ tasarımcılar, Instagram değil. Uzun vadede kalıcı olan da onlar olacak, çünkü hayatın içinden özgün gerçeklikleri onlar yaratıyorlar. Trendleri oluşturan asıl kaynak da bu.” 800 milyonu aşan kullanıcı her gün 95 milyon görsel paylaşmaya devam etse de, bir çift kitten topuklu beyaz ayakkabının elle tutulur somut gerçekliği, belli ki gardıroplarımızda her sezon baki kalacak.