Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kalabalıktan uzak, sadelikten yana bir Ege tatili için Hydra'yı keşfedin.
Yunanistan’ın minimalizmiyle fark yaratan adası Hydra’yı özellikle son dönemlerde sıkça duymuş olabilirsiniz. Her ne kadar popülerleşmiş gibi görünse de ada çoğu zaman sessiz ve yavaş. Arabasız sokakları, pastel tonlarda taş evleri ve zamansız ritmiyle, yeni nesil lüks anlayışının somutlaşmış hali.
Hydra’da nerede kalınır, nerede yemek yenir, nerede denize girilir? Gelin, beraber inceleyelim.
Fotoğraf: Alamy
Hydra, ulaşılamaz gibi duran ama doğru rota izlendiğinde oldukça kolay erişilen bir ada. Arabaların yasak olduğu bu özel coğrafyaya sadece deniz yoluyla ulaşılabiliyor. Lüks kaçışın ilk adımı da işte burada başlıyor.
Hydra’ya gitmenin en pratik yolu Atina’ya uçmak (Eleftherios Venizelos Uluslararası Havalimanı).
Havalimanından Pire Limanı taksiyle yaklaşık 45 dakika (trafiksiz).
Pire Limanı’ndan Flying Dolphin veya Flying Catamaran hızlı feribotları ile 1,5–2 saat içinde Hydra’ya varılıyor.
Daha özel bir deneyim için Atina Rivierası’ndan (örneğin Glyfada ya da Vouliagmeni’den) Hydra’ya özel tekne transferi ya da yatta geçişli konaklama seçenekleri de mevcut. Yaklaşık 3 - 4 saat süren bir deniz yolculuğuyla adaya ulaşmak mümkün.
Fotoğraf: @four.seasonshydra
Adanın merkezinde sadece tekneyle ulaşılabilen bu otel, aslında kendi küçük evrenini yaratmış. Vlichos’un ötesinde, kendi özel koyunda konumlanmış. Odalarda modern Yunan sadeliği hâkim: bembeyaz ketenler, taş duvarlar ve zeytin ağaçlarının gölgesinde bir mahremiyet hissi. Otelin restoranı da göz alıcı; özellikle taze kalamar ve rezene eşliğinde servis edilen ev yapımı makarnası akılda kalıcı.
Fotoğraf: @bratsera_hydra
Hydra Town’un göbeğinde ama kendi avlusunda tüm o kaosu dışarıda bırakıyor. Restore edilmiş sünger fabrikasının detayları korunmuş: yüksek tavanlar, demir parmaklıklar, denizcilik mirasını hatırlatan detaylar... Havuz başı kahvaltıları, küçük otellerin büyük lükslerinden biri.
Fotoğraf: Orloff Signature Collection Hydra
Sanatçı ruhlu bir yer. Ziyaretçilerinin çoğu tekrar tekrar geliyor çünkü kendini “ev gibi” hissettiren nadir yerlerden. Odalar klasik Hydra mimarisine sadık ama ince işçilikle restore edilmiş. Seramik detaylar, el dokuması kilimler ve ferah taş avlularla dolu.
Adanın gastronomi merkezi gibi. Deniz manzaralı geniş terasında, füzyon dokunuşlarla yeniden yorumlanan klasik Yunan mezeleri sunuluyor. Özellikle ahtapot carpaccio ve limon soslu deniz tarağı mükemmel. Kokteylleri ise gerçekten lezzetli. Gün batımında size eşlik etmelerini öneririz.
Fotoğraf: @omilos_restaurant
Eskiden Lagoudera olan mekan, hem geçmişin izini taşıyor hem de günümüz zevkine hitap ediyor. Adanın eski dalgakıranının üstünde, denizle neredeyse göz hizasında yemek yiyorsunuz. Minimalist tabak sunumları, Michelin ruhuna selam veriyor. Şarap menüsü, Yunan adalarının en iyilerini listeliyor.
Daha samimi bir akşam yemeği için birebir. Bir çam ormanının eteğinde, minik lambalarla aydınlatılmış masalarda oturuyorsunuz. Zeytinyağlı enginar, domates dolması ve közlenmiş kalamar öne çıkanlar arasında. Aile işletmesi olduğu için her şey içten ve lezzetli.
Hydra’da deniz keyfi biraz keşfetmeyi gerektirir. Sahiller genellikle taşlık ama berraklık ve doğallık büyüleyici.
Hydra Town’dan yürüyerek yaklaşık 30 dakikada ulaşılabiliyor (ya da deniz taksisiyle 5 dakika). Şezlonglu, sakin ve az kalabalık. Sessizlik arayanlar için ideal.
Fotoğraf: @mandrakibeachresort
Otel misafiri olmasanız da günlük girişle sahilinden faydalanabiliyorsunuz. Şezlonglar, kokteyl servisi ve ince çakıl taşlarıyla tatlı bir beach club ruhuna sahip.
Hydra Town’un hemen dışında, kayalık platformlardan denize giriliyor. Gözlük ve şnorkel almayı unutmayın; denizin altı da en az manzara kadar güzel. Gün batımına da hayran kalacaksınız.
Efsanevi müzisyenin 60’larda satın aldığı bu ev, dışarıdan görülebiliyor. Önünde durmak bile bir ritüel. Ziyaretçiler küçük notlar bırakıyor, sessizce Cohen’e saygı duruşunda bulunuyor.
Adanın denizcilik geçmişi oldukça etkileyici. Osmanlı döneminden kalan belgeler, eski deniz haritaları ve kaptan üniformaları bu müzede.
Fotoğraf: @destefoundation
Küçük bir adada çağdaş sanatla karşılaşmak şaşırtıcı ama tam da bu yüzden etkileyici. DESTE, Hydra’da yaz aylarında sanatçı rezidansları ve sergilerle güncel üretimi destekliyor.
Hydra Town’a çok yakın ama bambaşka bir ambiyansa sahip. Rengârenk evler, küçük balıkçı tekneleri ve minik tavernalarla Instagram’a değil zihne işleyen bir güzelliği var.
Hydra’da gün batımı tek bir noktadan izlenmez, çünkü adanın batı kıyılarının neredeyse tamamı altın ışıkla yıkanıyor. Ama en büyülüsü için Hydronetta Bara gitmenizi öneririz.
Hydra; modern hayatın telaşından sıyrılıp, zamansız bir yaşam formuna geçiş için mükemmel bir durak. Lüks burada sessizlikte, sadelikte, her şeyin az ama öz olmasında.