Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
New York’a daha önce geldiyseniz, bu kez şehri bir New Yorker gibi gezip keşfedilmemiş yerlerini deneyimleyin.
New York, Alicia Keys’in Jay-Z ile düet şarkısı Empire State of Mind’da söylediği gibi, hayallerin yeşerdiği betondan bir orman adeta…Eğer şehre ilk gelişiniz değilse, Times Square, Central Park ve Brooklyn Bridge gibi klasikleşmiş turist aktivitelerinin yanı sıra artık gerçek bir New Yorker gibi gezip tozabileceğiniz sonsuz seçenek sizi bekliyor diyebilirim. Yazının devamında hem turistik bölgelere alternatif olabilecek destinasyonları hem de lokallerin tercih ettiği lezzetleri keşfe çıkın.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
New York’un kuzeyinde yer alan Fort Tryon Park içinde konumlanan The Met Cloisters, Orta Çağ sanatına ve mimarisine adanmış Amerika’daki tek müze ve Metropolitan Sanat Müzesi’ne bağlı. Dört dönümlük bir alanı kaplayan bu eşsiz müze, Hudson Nehri’ne bakan etkileyici manzarası ve Orta Çağ manastırlarından esinlenerek tasarlanmış beş avluyu modern bir yapıda birleştirmesiyle dikkat çekiyor. Müze; gotik heykeller, dini objeler, duvar halıları ve el yazmaları gibi Orta Çağ’a ait birçok özgün esere ev sahipliği yapıyor. Müzenin bulunduğu Fort Tryon Park ise 1930’larda tasarlanmış, yürüyüş yolları, bahçeleri ve doğal güzellikleriyle şehrin karmaşasından uzaklaşmak isteyenler için sakin ve yeşil bir kaçış noktası.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
New York’un Brooklyn semtinde yer alan ve Central Park’ın yaratıcıları Frederick Law Olmsted ile Calvert Vaux tarafından tasarlanmış büyük ve tarihi bir şehir parkı. 1867 yılında açılan park, yaklaşık 2,1 kilometrekarelik alanıyla Brooklyn’in en önemli yeşil alanlarından biri. İçinde geniş yeşillik alanlar, doğal görünümlü ormanlık bölgeler, göletler, çocuk oyun alanları ve Prospect Park Zoo gibi cazibe merkezleri bulunuyor. Şehir yaşamından kaçmak isteyenler için doğayla iç içe yürüyüş yolları, bisiklet parkurları ve piknik alanları sunan bu park, yıl boyunca kültürel etkinliklere ve açık hava konserlerine de ev sahipliği yapıyor.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
New York’ta yapılacak en keyifli ve bütçe dostu aktivitelerden biri, Manhattan’ın güney ucundaki Battery Park’tan kalkan Staten Island Ferry’e binmek olabilir. Yaklaşık 25 dakikalık bu yolculuk boyunca Özgürlük Anıtı, Governor’s Island ve Manhattan silueti gibi ikonik manzaraları seyredebilirsiniz.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Manhattan’ın tam karşısında, Brooklyn Bridge’den sonra şehir manzarasını en güzel görebileceğin yerlerden biri. Ağaçlarla çevrili sakin yürüyüş yolu, altından akan yoğun trafiğe rağmen huzurlu bir atmosfer sunuyor. Promenade, Remsen Caddesi’nden başlayıp Middagh Caddesi’ne kadar uzanıyor. Buradan, köşede bulunan basketbol sahasının yanından geçip, Brooklyn Bridge Park’ın iskelelerine inen asma yaya köprüsüne ulaşabilirsiniz. Bu şirin semtte ayrıca New York Transit Müzesi’ni gezebilir, Sardunya mutfağından lezzetler sunan River Deli’de yemek yiyebilir ya da eski usul bir bar olan Montero’ya gidebilirsiniz.
Fotoğraf: Alamy Stock Photo
Dünyaca ünlü sahne sanatları merkezi Lincoln Center, fırsat bulduğunuzda mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer. Upper West Side’da geniş bir alana yayılan bu kompleks, Metropolitan Opera, New York City Ballet, Lincoln Center Müziği Topluluğu ve Juilliard Okulu’na ev sahipliği yapıyor. Müzik, dans, tiyatro ve film gibi pek çok sanat dalını burada deneyimleyebilirsiniz. Yaklaşan etkinlikler arasında heyecan dolu New York Film Festivali, Porgy and Bess gibi operalar, birbirinden güzel baleler ve canlı oda müziği konserleri bulunuyor.
L'Industrie Pizzeria, New York'ta ince, çıtır hamurlu ve malzeme kalitesi yüksek Neapolitan tarzı pizzaları ile tanınıyor. Geleneksel İtalyan pizza tekniklerini modern dokunuşlarla birleştiren bu restoran, özellikle taze mozzarella ve aromatik domates sosuyla hazırlanan pizzalarıyla dikkat çekiyor. New York’un hareketli pizza sahnesinde özgün tatlarıyla öne çıkan L'Industrie, şef Bruno Guilbault’un liderliğinde, hem klasik hem de yenilikçi seçenekler sunuyor.
Pop-up Bagel; New York'un klasik bagel kültürünü modern bir yaklaşımla sunan mekanda, el yapımı, taze bagel’lar ve krem peynir çeşitleri ile kahvaltı ve brunch severlerin favorisi oluyor. New York tarzı bagel’lar, Sarah Cohen’ın şefliğinde, geleneksel tariflere yenilikçi tatlar ekleyerek sunuluyor.
Two Little Red Hens Bakery, Brooklyn’de bulunan ve ev yapımı tarzda kek ve pastalarıyla bilinen bir pastane. Özellikle zengin dokusu ve eşsiz lezzetiyle dikkat çeken red velvet ve cheesecake gibi ürünleri New York’ta tatlı severler arasında popüler. Şef Leah Cohen, klasik Amerikan tatlılarını modern dokunuşlarla yorumlayarak hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin favorisi haline gelmeye devam ediyor.
NADC Burger, New York’un gurme burger sahnesinde kendine sağlam bir yer edindi. Taze hazırlanan burgerleri, özgün sosları ve yaratıcı malzeme kombinasyonları ile farklılaşıyor. Şef Adam Richardson, Amerikan burger kültürüne yenilikçi bir bakış açısı getirerek lezzetli ve doyurucu seçenekler sunuyor.
Sugarfish, New York'ta yüksek kaliteli suşi sunumu ile biliniyor. Şef Kazunori Nozawa’nın kurduğu restoran, Japon suşi kültürünü modern ve samimi bir şekilde yansıtıyor. Menüde yer alan “Trust Me” seçeneği, şefin özenle seçtiği balıklardan oluşan özel bir deneyim sunuyor. Hem klasik hem de özel suşi çeşitleriyle, şehirde Japon mutfağını temsil ediyor.