Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bize farklı dünyaların kapılarını aralayan, değişen moda dünyasına rağmen aklımızda kalacak 5 defileyi yeniden hatırlamak istedik.
Yaşadığımız zorlu süreç moda sektörünü ilk vurduğu zaman herkes moda haftalarına ve defilelere ne olacağını merak etmişti. Çünkü hiç şüphesiz en fazla harcamanın aynı zamanda en fazla getirisi olduğu moda haftalarını bitirmek bir nevi harikalar diyarının kapısına kilit vurmaktan farksızdı. Özel kaligraflarla hazırlanan davetiyeler, günler belki de haftalar öncesinden başlayan hazırlık dönemi, hatta sizi dünyanın başka ucuna götüren defilelerin hepsi bir anda belirsizlik içinde sessizliğe bürünmüştü.
Bu durum aslında bir eşitliği de beraberinde getirdi. Çevremizdeki her şeyin online olmasıyla birlikte defileler herkese açık hale geldi. Elbette daha önceden defileleri aynı anda izleyebiliyorduk ama bu sefer aradaki en büyük fark bunun bir seçenek olmasından öte bir zorunluluğa dönüşmesiydi. Artık o bildiğimiz heyecan yerini farklı bir dönüşüme bıraktı ve pek çok marka teknoloji ile yeniden tanışarak kendini yeni dünya düzenine adapte etmeye başladı. Yine de yaşadığımız bu sürece rağmen bazı defileler ve atmosferleri öyle unutulmaz oldu ki belki zamanı geldiğinde tekrardan farklı dünyaların hikayelerini izleme fırsatımız olur.
Dior Haute Couture, 1998 İlkbahar / Yaz
İtiraf etmek gerekir ki bir zamanlar, Dior defilesinde en çok merak edilen şey aslında John Galliano’nun bu sefer ne yaptığı oluyordu. Bizi mısır piramitlerinden, gotik bahçelere bırakmadan çok önce esas hayranlık duyduğu tiyatro sahnesiyle karşımıza çıkmıştı. Paris’te bir opera evinde, 1920’lere ışınlandığınız defilenin her bir ayrıntısı aslında Galliano’nun sanata olan hayranlığının da bir yansımasıydı.
Louis Vuitton 2012 İlkbahar / Yaz
Her defilenin anlattığı bir hikâye vardır. Marc Jacobs ise o tarihlerde Louis Vuitton için kırılgan ama bir o kadar da güçlü bir hikâye seçmişti. Louvre müzesinin ortasında büyük bir atlı karınca ile başlayan defile, esas kız Kate Moss’un yürüyüşüyle kapanırken, Jacobs’un farklı hayal dünyasıyla da bizi tanıştırmış oldu.
Getty Images
Chalayan 2000 Sonbahar / Kış
Hüseyin Çağlayan daima sınırların ötesinde hareket eden bir tasarımcıydı. Mühendislik harikası ya da mimarı yansımalar diye adlandırabileceğimiz pek çok özellik onun yolunu farklı bir kulvara taşımıştı. Ancak yine de 2000 yılında kahve masasını eteğe dönüştürdüğü gün defile kelimesinin onun için yetersiz kaldığı, bizim içinse açık bir vizyonun neler yaratabileceğini anladığımız gündü.
Alexander McQueen 1999 Sonbahar / Kış
Daima biraz karanlık tarafın etkisinde olan McQueen defileleri en az John Galliano kadar merak uyandırıyordu. Alexander McQueen’in defileleri genellikle peri masalındaki karanlık diyarlara yürüyüş yapmak gibiydi. İçinizde biraz ürperti bıraksa da yine de bir masalın içindeydiniz. 1999 Sonbahar / Kış defilesinde ise en iyi psikolojik korku filmlerinden biri olan ‘The Shining’den ilham alması ve bunu olabilecek en şiirsel şekilde aktarması sadece McQueen’in yapabileceği bir şeydi.
Chanel 2017 Sonbahar / Kış
Gösterişli defileler, sınırları zorlayan atmosfer denildiğinde akla gelen Chanel, bir uzay mekiğiyle bahsedilen her atmosferin dışına çıkmayı başardı. Belki de bu defile şu an içinde bulunduğumuz yeni teknolojik çağında ilk habercisiydi. Her ne olursa olsun Chanel’in bizi sürekli merak uyandıran defilelerle karşılaması ve bir sonrası için daha neler olabilir beklentisiyle bırakması defilelerin belki de en özlediğimiz yanlarından biri olarak kalmaya devam edecek.