Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Neden bazılarımız heyecanla yapay zekayı kullanırken bazılarımız ondan uzak duruyor?
Henry Ford, sonraları -kendisine atıfla- Fordizm olarak tanımlanacak seri üretim süreçleri ile otomobil teknolojileri hakkında bol bol demeç verse de, röportajlarının satır araları, ondan 90 sene sonra yaşayan Steve Jobs ile hemen hemen aynı tondaydı. “İnsanlara ne istediklerini sorsaydık büyük ihtimalle daha hızlı giden at isterlerdi, otomobil gibi yepyeni bir icat değil.” Fakat bugün dünya o kadar hızlı dönüyor ki, hem Ford’un hem de Jobs’un görseler kıskançlıktan çatlayacakları bir teknoloji devrimini hep beraber yaşıyoruz. Evet, doğru bildiniz, sohbet tabanlı yapay zeka modellerinden bahsediyoruz. Bilhassa en bilinen ve sevilenlerinden ChatGPT’den. Dünyada çok az teknoloji bu kadar kısa sürede bu kadar çok sevildi, kullanıldı ve yaygınlaştı. Bu hızlı benimsemenin en büyük sebebi, elbette teknolojiye erişimin kolay ve demokratik olmasıydı. Programın her ne kadar ücretli versiyonu olsa da, ücretsiz versiyonu da son derece yetkin ve yeterli. Böyle olunca, elinde akıllı telefonu olan herkesin tek ihtiyacı biraz merak biraz da vakit oluyor.
Öyle mi sahiden? Kullanan herkesi kendine âşık eden, dünya üzerindeki tüm ansiklopedileri yutmuş sevimli bir robot hissi veren bu programı neden şu ana kadar bazıları hiç kullanmadı? Mağarada mı yaşıyorlar? Hiç mi duymadılar? Elbette hayır. Bugün sokakta kimi çevirseniz ChatGPT nedir, ne işe yarar az buçuk cevap verir ama buna rağmen hiç kullanmamış olabilir. Onlarla yaptığımız ufak bir ankette karşılaştığımız en yaygın sebep “gerek duyulmaması” oldu. Katma değer sağlayan hizmetlerin varlığı fark edilir, yokluğu değil. Şu ana kadar yaptığınız işi zaten yapabiliyorsunuz diye yapay zekadan yardım istememek, en kibar tabiriyle vizyonsuzluk kapsamına giriyor.
Sizin saatlerce tekrara dayalı yaptığınız tüm işleri bir dakika içerisinde ücretsiz yapabilecek bir teknoloji varken, neden kendiniz yapmaya devam edesiniz? Düşünün ki ücretsiz bir jet var ve binebilirsiniz. “Yok hayır ben 4,5 saat yürüyeceğim çünkü yürüyebiliyorum” mu dersiniz? Yoksa “Jete bineyim, bu sayede kazandığım 4,5 saatte başka bir işimi tamamlayayım” mı dersiniz? Böyle yazınca karar çok basit görünüyor, değil mi? Ancak aslında öyle değil. Binlerce insan o kadar basit olmadığını söyledi.
Konu hakkında geçtiğimiz nisan ayında yayımlanan, alanın öncü makalelerinden biri olan The Adoption of ChatGPT’yi Chicago Üniversitesi’nden Anders Humlum ve Kopenhag Üniversitesi’nden Emilie Vestergaard tarafından yazıldı. Bu çalışma, neredeyse herkesin bildiği ve ücretsiz erişime sahip olduğu bu teknolojinin neden bazılarımız tarafından çok kullanıldığını, bazılarımız tarafından ise hiç kullanılmadığını araştırdı. Bu amaçla Kasım 2023 ile Ocak 2024 arasında 11 meslek grubundan 100.000 çalışan arasında detaylı bir çalışma yapıldı.
Sonuçlar bazı açılardan şaşırtıcı, bazı açılardan değil. Önce şaşırtmayan bazı genel çıktılardan bahsedelim. Çalışanların neredeyse tamamı bu teknolojiyi duymuş ve yarısı da kullanmış durumda; bu yüzden yukarıda başka hiçbir teknoloji bu kadar kısa sürede yaygınlaşmadı dedik. ChatGPT’yi en önce kullananlar ise bu 100.000 çalışan içerisinde her konuda yüksek başarı gösteren genç erkekler. Peki bu ne demek? Gelin detaylara bakalım.
İlk olarak, bahsi geçen teknolojiye erişimin demokratik olması sayesinde alt gelir grubu çalışanlar ile üst gelir grubu çalışanların ChatGPT kullanım oranları birbirine çok yakın. Çünkü bu, para verip satın almaları gereken bir araç değil; herkes elindeki telefon veya bilgisayarla kolayca erişim sağlayabiliyor. Fakat normal şartlar altında, ChatGPT’den en çok minimum teknoloji okuryazarlığına sahip olanların yararlanmasını bekleriz değil mi? Yetenek açığı (talent gap) bulunan, teknolojik olarak daha az okuryazar olan çalışanlar, ChatGPT sayesinde kendilerini hızlıca geliştirebilir diye düşünürüz. Ancak istatistikler bunu doğrulamıyor. Hayat her zamanki gibi ironilerle dolu; çünkü hiçbir yetenek açığı bulunmayan, son derece teknoloji okuryazarı olan çalışanlar ChatGPT’yi en çok ve tüm potansiyelini zorlayarak kullananlar ve bu kesim, ChatGPT sayesinde daha çok kazanç sağlayan kişiler haline geliyor. Yani, sınıfın birincisi, en çalışkan, her konuda yüksek başarı gösteren, Type A dediğimiz kişiler bu ortamda da başarı sergiliyor. Erişim demokratik ve eşit olsa da, kullanım iştahı ve alışkanlıklar kendini yine gösteriyor.
Çalışmanın en çarpıcı bulgularından biri, kullanımda ortaya çıkan cinsiyet dağılımı. Teknolojiyi zengin veya fakir olmaktan ziyade çalışkan ve meraklı bireylerin daha verimli kullandığı görülse de, tüm çalışkan ve meraklı kişiler bu konuda eşit değil. Araştırma sonuçlarına göre kadınların ChatGPT kullanma olasılığı aynı okullardan mezun, aynı işlerde çalışan, aynı meslek grubundaki erkeklere kıyasla yüzde 20 daha az. Bu cinsiyet açığının (gender gap) en büyük sebebi ise özgüven eksikliği. ChatGPT kullanımı herhangi bir teknik yeterlilik gerektirmemesine rağmen, kadınlar genel olarak bir şeyi kullanmaya başlamadan önce yüksek bir yeterlilik seviyesine sahip olmak isterken, erkekler çok fazla bilgi sahibi olmadan da bir şeyi denemekten çekinmiyorlar. Bu durumun en hızlı çözümü ise elbette kadınların kendilerini hızla yetkin hale getirmeleri. Bu, işverenlerin organize ya da finanse edeceği yapay zeka eğitimleri ile olabileceği gibi, kişilerin özellikle “prompt writing” denilen, yapay zeka modellerine belirli bir çıktıyı elde etmek için nasıl ve hangi detayda talimat yazılması gerektiğini öğreten eğitimlere katılması ile de sağlanabilir. Yapay zekayı abartılı bir fütüristik araç olarak görmektense, temel mantığını anlayabilecekleri bir seviyeye gelmeleri, zamanın ruhunu yakalamak adına yapılabilecek en önemli yatırımlardan biri olur.
Bir başka çalışmanın araştırma sonuçları ise kadınların işlerinde ChatGPT kullanmayı tercih etmemelerinin bir nedeni olarak suçluluk duygusunu gösteriyor. Kadınlar, yapmaları gereken işleri yapay zeka yardımıyla yaparlarsa kendileri yapmış gibi hissetmedikleri için suçlu ve başarısız hissediyorlar. Tahmin edeceğiniz üzere, erkeklerde böyle bir durum gözlenmiyor. Bu konu bana yıllar önce çalıştığım şirketin yönetim kurulu toplantılarından birinde yaşananlara dair aktarılan bir anekdotu hatırlatıyor: Sektörde karşılaşılan bir sorun hakkında bir kitap okuyan ve ondan ilham alan CEO’muz, toplantıda kitabı okumaları için diğer üyelere vermeyi teklif ediyor. Tüm kadın üyeler, ”Benim daha bitiremediğim kitabım var” diyerek aşırı realist bir tavırla kitabı ödünç almayı istemezken, büyük ihtimalle kapağını dahi açmayı düşünmeyen bir erkek üye, “Ben okurum” diyerek kitabı CEO’nun elinden kapıyor ve tabii ekstra kanaat notu kazanıyor.
Cesaret... Her şeyin olmasa da çoğu şeyin sırrı bu. Bilhassa bu kadar hızlı dönen bir dünyada. Çünkü artık durduğumuzda değil yavaşladığımızda bile gerilemeye başlıyoruz.