Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Zanaat ile çağdaş taşarımı bir araya getiren Neolonca’nın kurucusu Banu Yentür ile markanın çıkış noktasından, tasarım dünyasında kültürel mirasın önemine ve Hatay’ın tarihi belleği üzerine konuştuk.
Bize kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü mezunuyum. Kariyerime İstanbul’da moda sektöründe başladım, ardından İzmir’de o dönemin önemli tekstil firmalarından birinde ev tekstiline geçiş yaptım. Bu süreçte, uzun yıllar boyunca İngiltere, Fransa ve Amerika pazarları için koleksiyonlar hazırladım.
2007 yılında, değerli bir iş ortağımla birlikte Haremlique’i kurdum ve ardından Selamlique’ı kurarak ikisinin de kreatif direktörlüğünü üstlendim. Her iki markada da uzun yıllar boyunca bu görevi yürüttüm.
Uzun süredir üzerinde düşündüğüm ve hayalini kurduğum Neolonca markasını kurarak, sektördeki birikimimi ve deneyimimi yeni bir projeye dönüştürdüm. Depremle birlikte projede bazı değişiklikler olmuş olsa da Neolonca benim ustalık dönemi olarak adlandırdığım dönemde, ülkem ve büyüdüğüm topraklara olan tutkumla başladığım yeni bir adım.
Kurucusu olduğunuz Neolonca’nın çıkış noktası nedir?
Neolonca markası, zanaat ile çağdaş tasarımı bir araya getirerek, kültürel mirasın zenginliğini bugüne taşımayı hedefleyen kolektif bilince sahip bir oluşum olarak doğdu. Bu marka, Türkiye’nin zengin kültürel mirasını ve el emeği geleneğini, günümüz dünyasına bakan bir çerçevede yeniden yorumlayarak bir yandan geçmişi yaşatmayı, diğer yandan da bugünün ihtiyaçlarına hitap etmeyi amaçlıyor.
İleriye dönük hedefimiz, hem yerel hem de uluslararası pazarlarda kültürel mirasımızı temsil eden, sürdürülebilir ve etik bir marka yaratmak. Bu hedefe giden yolda karşılaştığım her şey, yaptığımız işin ne kadar anlamlı olduğunu bana her seferinde tekrar hatırlatıyor. Örneğin, Hatay’da camın başladığı bu topraklarda artık bir cam ustasının olmaması ya da kilim ustası bulamamak gibi gerçekler, Neolonca’yı kurarak ne kadar doğru bir iş yaptığımı bana sürekli hissettiriyor.
Her adımda, bu işi iyi ki kurdum diyorum. Çünkü her yeni deneyimde, zanaatkarların emeğini ve kültürel mirasımızı korumanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anlıyorum. Neolonca, sadece bir marka değil; aynı zamanda değerlerimizi yaşatan, onları geleceğe taşıyan bir hikaye. Bu bilinçle hareket etmek ve bu yolculuğun bir parçası olmak beni her gün daha da mutlu ediyor.
Tasarımlarınızda kültürel mirası çağdaş ögelerle birleştirirken hangi unsurlara dikkat ediyorsunuz?
Tasarımlarımızda kültürel mirası çağdaş ögelerle birleştirirken, öncelikle geçmişin estetik ve manevi değerlerini anlamaya ve bu değerleri koruyarak bugüne taşımaya büyük önem veriyoruz. Sanat tarihi uzmanlarımız ve geleneksel sanatçılarımızla ortak belleğimizi canlandıran, nesiller boyunca süregelen gelenekleri ve geçmişin izlerini günümüze aktarmaya çalışıyoruz. Tasarımlarımızda yer verdiğimiz figürlerin anlamlarını defalarca gözden geçiriyor, her detayın doğru bir şekilde ifade edildiğinden emin olmak için büyük bir özenle çalışıyoruz. Her malzemeyi tekrar tekrar değerlendirerek geçmişle bugünü harmanlayan özgün yorumlar yaratıyoruz.
Bu yaklaşımımızı destekleyen bir işbirliği ekosistemi kurduk. Sanat tarihçileri, akademisyenler, minyatür sanatçıları, endüstriyel ve grafik tasarımcılar gibi farklı alanlardan uzmanlarla birlikte çalışıyor; geleneksel teknikleri çağdaş unsurlarla dengeleyerek zengin bir tasarım dili oluşturuyoruz.
Bugüne kadar çini, cam, gümüş, kuyum, mozaik, dokuma, ipek ve doğal kumaşlar, nakış, dantel, ipek iğne oyası, dar dokuma, terzilik, çanta ustalığı, içim/kilim, mermer, bıçakçılık, ahşap oymacılığı, ahşap boyama, seramik, minyatür ve fine art baskı gibi birçok farklı branş ve alt branşta işbirlikleri yaptık. Her biri, kültürel mirasımızın zenginliğini çağdaş bir vizyonla yeniden yorumlama çabamızın bir parçası oldu.
Hataylı kadın üreticilerle ve zanaatkarlarla çalışmak nasıl bir deneyim oldu sizin için? Bu kişilere nasıl ulaştınız, süreçte neler öğrendiniz?
Zanaatkarların üretime devam etmesini desteklemek benim için çok kıymetli. Bu nedenle, bölgedeki zanaatkârlarla iş birliği yaparak, geleneksel zanaatları yeniden hayata geçirmeye odaklandık. Uzun zamandır neredeyse her günümü onlarla geçiriyorum. Hataylılar işlerini sürdürmek için ellerinden geleni yapıyorlar; bazen koşullarında çalışmak zorlayıcı olsa da bölge insanının gösterdiği sabır ve destek, Neolonca’nın oluşmasında büyük rol oynadı.
Ürünü birlikte geliştiriyoruz, birlikte emek isteyen işleri yapıyoruz. Hem onların bilgisi, benim bakış açım, benim marka bilgim, birbirimize hep bir şeyler öğretiyoruz. Kimi zaman benim fikirlerim onların hoşuna gidiyor, onların becerileri beni tetikliyor.
Neolonca sayesinde kadınlarımıza nasıl bir katkı sağlandı, onların hayatında neleri değiştirdiğinizi düşünüyorsunuz ve bu kadın zanaatkarlar sizin hayatınızda neleri değiştirdi?
Bu markanın, yeni nesillere ilham vererek zanaatkarların el emeğini hak ettiği yere getirmesini, aynı zamanda kültürel değerlerin yaşatılmasına katkı sağlamasını hayal ettik. Bu markanın kuruluşundaki en büyük hedef, usta-çırak ilişkisini geliştirecek, istihdam yaratacak bir ortam doğurması. Şu anda Neolonca’da bu süreci çeşitli atölyeler ve yerel zanaatkârlarla iş birliği içinde yürütüyoruz. Böylece hem onlara bir gelir kapısı açmış oluyoruz hem de bölgenin kültürel mirasını gün yüzüne çıkarıyoruz. Ve dolayısıyla hepimiz memleketimize yaptığımız bu fayda için mutlu ve umutluyuz.
Yolu farklı kültürlerin bir arada bulunduğu Hatay’dan geçen bir ekip olarak bu çok kültürlülüğü tasarımlarınıza nasıl entegre ediyorsunuz? Hatay’ın tarihi belleği, yaratıcı sürecinize nasıl yansıyor?
Hatay, benim için sadece doğup büyüdüğüm bir şehir değil; yaratıcılığımı ve değerlerimi şekillendiren toprakları da temsil ediyor. Her ziyaretimde ruhen yenilendiğim bir yer. Bu çok katmanlı yapı, tasarımlarıma da doğrudan yansıyor. Örneğin, bir defne ağacının sadece bir bitki olmaktan çıkıp her kültürün içinde yer bulması, tadı, kokusu ve estetiğiyle inanılmaz bir değere dönüşmesi, bana her şeye saygı duymayı bir kez daha hatırlatıyor.
Hatay’ın kırmızı toprağından Soğukoluk’ta yaptığım seramiklerden, bölgedeki karakılçık buğdayının bereketine; Antakya Tikesi’nin zarafetinden zengin bir geçmişe sahip mozaiklere kadar birçok unsur, hayatımda derin izler bıraktı. Çocukluğumda penceremin önünden seyrettiğim ağaçlar, babaannemin bahçesinde mutfak önündeki saksıdaki ıtır kokusu, katremis dediğimiz kavanozlarda saklanan türlü gıdaların dizilişi… Hepsi belleğimde canlı birer ilham kaynağı oldu.
Tasarım sürecimde sadece bu anılarla değil, Hatay’ın köklü tarihinden gelen izlerle ve üretim aşamasında tanıştığım insanların katkılarıyla da besleniyorum. Çok kültürlülüğün zenginliği, farklı medeniyetlerin bıraktığı izler ve bu toprakların paylaşma kültürü, tasarımlarımda farklı öğelerin bir arada ahenkle yer bulmasını sağlıyor. Hatay’ın dokusu, hikayeleri ve çeşitliliği benim yaratıcı sürecimin vazgeçilmez bir parçası.
Tasarım dünyasında kültürel mirasın korunması ve yeniden yorumlanması hakkında neler söylemek istersiniz?
Tasarım dünyasında kültürel mirasın korunması ve yeniden yorumlanması, bizim için uzun bir yolculuğun başlangıcı. Neolonca, bu yolculuğa, yerel zanaatkarlarla işbirliği yaparak ve onlara sürdürülebilir bir destek sunmak amacını üstlenmek üzere adım attı. Amacımız, sadece geleneksel zanaatları yaşatmak değil, aynı zamanda kaybolmaya yüz tutmuş tekniklerin günümüz dünyasında yeniden değer kazanmasına katkı sağlamak.
Bu süreçte, yerel zanaatkarlarla birlikte çalışmak bize sadece istihdam yaratma fırsatı sunmakla kalmadığı gibi, aynı zamanda onların yeteneklerini keşfetmek ve bu geleneksel teknikleri çağdaş bir bakış açısıyla yorumlamak için bir platform oluşturuyor.
Başladığımız bu yolculukta, zengin kültürel mirasımızı anlamak ve yaşatmak için attığımız her adım, aynı zamanda bizlere de çok şey katıyor. Hedefimiz, zaman içinde bu süreçleri daha da derinleştirerek, hem tasarımlarımıza hem de sektöre ilham veren bir duruş oluşturmak. Kültürel mirasımızı, modern dünyada sürdürülebilir bir şekilde koruyarak geleceğe taşımak, uzun vadede bizler için en büyük hedef.
Neolonca’nın gelecekteki vizyonu nedir?
Neolonca'nın Türkiye’nin kültürel mirasını dünyaya tanıtan bir marka haline gelmesi. Zanaata dayalı sürdürülebilir üretim modelleriyle, hem zanaatkarları hem de kültürel değerlerimizi koruyarak geleceğe aktarmak istiyoruz. Bu markanın, yeni nesillere ilham vererek zanaatkarların el emeğini hak ettiği yere getirmesi, aynı zamanda kültürel değerlerin yaşatılmasına katkı sağlamasını hayal ediyorum. Bu markanın kuruluşundaki en büyük hedef, usta-çırak ilişkisini geliştirecek, istihdam yaratacak bir ortam doğurması.