Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dior'un couture koleksiyonuna, yeni tasarımcının kim olacağına dair söylentiler gölge düşürdü.
Koleksiyondaki iki renkli renk paleti, işlemelerle zenginleştirilmişti.
Fotoğraf: Indigital
Dior'daki yöneticilerden birinden duyduğuma göre, cuma günü Dior için çok önemli bir gün olacak çünkü şirket yeni tasarımcısını açıklayacak.
Seçimin, Maria Grazia Chiuri tarafından yana olacağı düşünülüyor. Kendisi, Valentino'ya yeni bir hayat kazandıran ikiliden. Valentino da Paris'te çarşamba günü defilesini yaptı.
Dior'un Paris şovunda ise artık taze ve güçlü bir tasarımcı ruha ihtiyaç duyulduğu hissediliyordu. İsveçli tasarımcı ikili Lucie Meier ve Serge Ruffieux'un siyah ve beyaz tasarımları, süper markalar için neden derli toplu tasarımların yeterli olmayacağını kanıtlar nitelikteydi.
Tasarımların çoğu, klasik bir asalet sunuyordu.
Fotoğraf: Indigital
Dior'un kendi çalışanları bile artık daha hareketli bir şeylere ihtiyaç duyulduğunun farkında gibiydiler. Eğer couture'ü sadece asil kıyafetler tasarlamaktan ibaret sayarsak defilede yanlış bir şey yoktu. Ama bugün couture, markaların kendilerini her sezon yenileyip tazeledikleri ve kendilerini yeniden inşa ettikleri bir temel taşı.
Meier ve Ruffieux, bu koleksiyonu Dior'un ünlü "Bar" takımını baz alarak tasarlamışlar; ikili, bu takımı "bütün koleksiyonun ana fikrini ortaya çıkaran", koleksiyonun "atan kalbi" olarak tanımladılar. Bu ünlü siluet, maskülenlik ile feminenliği simgeleyen siyah ve beyaz renklerle oluşturulmuştu. İki renkli tema, farklı kumaşlar ve dokularla çeşitlendirilmişti.
Fotoğraf: Indigital
Her Dior defilesi, bir önceki sezon giden tasarımcının gölgesinde kalıyor gibi görünüyor. Bu yüzden Raf Simons minimalist tarzını, kendisinden önceki tasarımcı John Galliano'nun abartılı romantizmiyle yarıştırmak zorunda kalmıştı.
Şimdiki ikili ise koleksiyonlarında modernizmi sorgulamak zorunda ve sonuçların da fazla vasat olmaması gerekiyor. Yeni gelecek tasarımcı da kendisinden önceki bütün tasarımcılarla kendisini karşılaştırmak zorunda kalacak, buna Mösyö Dior da dahil.
Fotoğraf: Indigital
Bu Sonbahar/Kış koleksiyonu, memnuniyet vericiydi. Başarısı ise kıyafetlere kazandırılan hareket duygusundan kaynaklanıyordu. Bir bluzdaki aşağıdan yukarı kayıp giden kesim veya bir etekteki fırfır, koleksiyona hareket katmıştı. Herhalde ilk kez, "giyilebilir" dediğimizde illa sıkıcı şeylerle karşılaşmayacağımızı görmüş olduk. Aksine, ikili, müşterilerinin neler giymek isteyebileceğine gerçekten kafa yormuş gibiydi.
Aksesuarlara baktığımızda yaldızlar öne çıkıyordu, arada sırada da siyah beyaz şal desenleri görülüyordu. İşlemeler bu sezon daha yoğundu ama onlar da sadece altın rengine indirgenmişti. Üç boyutlu çiçek efektlerini ortaya çıkaran işçilik de takdire değerdi. Zaten defile, adeta bu el işçilerine saygı niteliğindeydi.
Bu kış couture koleksiyonunda belki daha fazla dış giyim ve kaban olabilirdi diye düşünüyorum. Yine de yer yer omuza atılan kürklerden gördük.
Dior modasını seven müşteriler, bu kıyafetleri de kesinlikle seveceklerdir. Ama modaevinde şu anda çok rahatsız edici bir "Sıradaki!" havası var.