Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dünyanın en büyük markalarını bünyesinde barındıran Louis Vuitton Moet Hennesy (LVMH) Grubu’nun Çevre Direktörü Helen Valade sürdürülebilirlik, lüks ve çevre konularında dair önemli bulduğu noktaları Vogue Türkiye'ye anlatıyor.
1) Lüks biraz da az bulunur olmakla alakalıdır. Lüks materyalin kalitesi konusudur. Ama aynı zamanda da o materyallerin korunması lüksün önemli bir özelliğidir. Biz kendi markalarımızda tamir süreçlerine çok önem veriyoruz. TAG Heuer, Rimowa veya Louis Vuitton bu yaklaşımın önemli örnekleri. Evet yüksek kaliteye inanıyoruz ama ürünü ürettikten sonra koruma ve tamir süreçlerini de güçlendirmeliyiz ki sürdürülebilirlik hakkında konuşabilelim.
2) Ben sürdürülebilirliğin tanımını yapmaya kalktığımda orada en çok süreçten bahsederim. Sorumlu ve hesap verebilir bir üretim ve dağıtım süreci. Bu hem firmanın kendisi hem de ürettiği ürünlerle ilgilidir.
3) Hem kurum hem de ürün çevreye pozitif bir etki yapmalı. Ve bu pozitif etki ekonomik olduğu kadar sosyal bir ölçekte de olmalıdır. Sürdürülebilirlik, çevre ve sosyal etki zor konular. Zamana ihtiyaçları var. Düşünmemiz gereken bir markanın halihazırda olan sorunlara nasıl çözümler getirebileceği olmalı. O kurum içinde bulunduğu topluma nasıl bir katkı yapıyor?
4) Sürdürülebilirlik konusunu gerçek anlamda insanların yaşamının bir parçası yapmak istiyorsak onun insanlar tarafından arzu edilmesini sağlamalıyız. Virgil Abloh ve Louis Vuitton geri dönüşüm (recycle) ve ileri dönüşüm (upcycle) için çok iyi örnekler. Eski koleksiyonlara gidip bazı ürünleri tekrar kullanmaları da bunun bir kanıtı. Bu bahsettiğimiz ciddi konular yaratıcı bir ilham şeklinde gelmeli, işte ancak o zaman gerçek bir dönüşümden bahsedebilir, yapısal bir değişimin kapılarını açabiliriz. Ve böylece de sürdürülebilir çözümler üretebiliriz.
5) COVID -19 pandemisi bir kurumun krizlere nasıl çözümler getirebileceğini göstermek ve anlamak konusunda iyi bir örnekti. Örneğin LVMH kişisel hijyen ürünleri ve kişisel koruma ekipmanlarının üretimiyle çözümün bir tarafında yer aldı. Bir kurumun üretim sistemini sosyal çevresi üzerinde pozitif bir etki yaratmak için nasıl kullanabileceğini gösterdi. Sürdürülebilirlik her şeyden önce sosyal konulara katkı sağlayabilmekle alakalı.
6) İklim krizi herkesin sorunu ve herkes bu konuda bir şeyler yapmalı. Attığın her adım için o adımı başka türlü atmanın bir yolunun olup olmadığını kendine sormalısın. Doğaya daha az zarar vermek için başka türlü davranabilir misin mesela? Bu konu davranış zincirlerini kırmakla başlıyor. Her zaman yeni yollar bulmalıyız. Örneğin biz her an taşıma sistemlerimizi nasıl daha farklı taşıyabileceğimizi ve geri dönüşüm faaliyetlerimizi nasıl iyileştirebileceğimiz üzerine çalışıyoruz.
7) Davranış değişikliği önemli bir konu ancak kendimiz için bir davranış sistemini değiştirmemiz ne yazık ki yeterli değil. Değişim kültürünü nasıl yaratacağımıza bakmalı ve örneğin meslekler özelinde buna nasıl bir yaklaşım getirebileceğimizi araştırmalıyız.
8) LVMH müşterileri de değişiyor. Lüksten bahsederken ürünlerin paketi çok büyük önem taşıyor. Ama artık ürünleri satın aldıklarında müşterilere bir paketleme isteyip istemediklerini soruyoruz. Şimdilik Japonya’daki müşterilerimizin yüzde 34’ü aldıkları ürünleri paketlemeden mağazadan çıkıyor ve böylece sürdürülebilir sisteme katkıda bulunuyor.