Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sanatçı Sine İçli ile yeni açtığı Huzursuz Haritalar sergisini, sanat felsefesini, üretim sürecini, özetle sanatını konuştuk.
Sine İçli Koç Üniversitesi, İşletme bölümü mezunu. Ardından Middlesex Üniversitesi’nde güzel sanatlar yüksek lisans eğitimini tamamlayıp, Londra’da kendi stüdyosunu açmış. Kurumsalda çalışmış olsa da tam zamanlı şekilde sanat dünyasına girmiş ve geri döneceğe benzemiyor. Yeni sergisi Huzursuz Haritalar’ın açılışının ardından sanatçıyla sohbet imkanı yakaladık.
Sine İçli
Kısa bir süre olsa da kurumsalda çalıştım. Sanatla hem iç içe hem de çok uzaktım o yıllarda. Etrafımda sanatçıların olduğu bir dünya içinde büyüdüm; ama benim kendi sanat yolculuğum 26 yaşımda başladı. Hayatımın o döneminde kendimden uzaklaştığım için zor bir süreçten geçerken hem çizerek, hem de çamurla kendimi tanımaya başladım. Kendimi tanıdıkça rahatladım ve bu sebeple bu yoldan gitmeye karar verdim. Hazırlık sürecinden sonra güzel sanatlar yüksek lisansı için Londra’ya gittim. Okuldan sonra da bir dokuz sene daha orada kendi stüdyomda üretimlerime devam ettim.
Evet, annem lisans ve yüksek lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, tekstil bölümünde tamamlamış, ama hemen ardından seramiğe yönelmiş. 90’lı yılların başında kendi seramik atölyesini kurdu. Bu sayede çamura aşina oldum. Ancak o dönem annemin teşviklerine rağmen stüdyo, çamur veya boya bana hiç cazip gelmemişti. Hatta bu teşvikler biraz ters tepti bile diyebilirim. Baba tarafımsa müzisyen. Dedem Türk sanat müziği bestekârı Selahattin İçli. Kardeşim de New York, New School’da klasik ve caz müziği bestekârlığı okudu ve dedemin izinden gitti. Yani hem görsel sanatlar hem edebiyat hem müziğin içinde yetişen şanslı bir çocuktum.
Maddi kaynak yaratma çabası endişeden çok bir gerçekliğe dönüşüyor. Bu da farklı yollar denemeye itiyor insanı. Hayatını idame ettirmek için yaratılan her kaynağın nihai sonuca hizmet ettiğini düşünüyorum. Benim durumumda, yaptığım sanattan uzak gibi görünen, maddi gelir sağlayan her işin kendi pratiğimde bir izi oldu. Bunun insanı hedefinden uzaklaştırmak yerine zenginleştirdiğini düşünüyorum. Üretmek istediğini bilen bir insanı hiçbir şey durduramaz bence. Bir gün sanatçı kariyerime devam etmemeye karar versem, başka bir yoldan yürümeye başlasam bile hayatımın sonuna kadar çamura dokunmaya devam edeceğimi biliyorum. Eğer böylesi bir eşleşme gerçekleştiyse kişi üretmekten vazgeçmez bence. Sadece bu üretimi yansıtma biçimlerinde farklı yöntemler tercih edebilir.
İki şehirdeki günlük hayatım arasında çok büyük farklılıklar olmasa da üretim sürecimde farklar gözlemliyorum açıkçası. Londra’daki stüdyom çok daha ufak olduğu için ürettiğim işlerin boyutları da mecburen buna uyum sağlamak durumundaydı. Dezavantaj gibi görünse de aslında imkanlar dahilinde işler üretmek beni çok geliştirdi. Londra’da içinde onlarca stüdyonun bulunduğu büyük bir binadaydım. Bu da bir sürü sanatçıyla günlük bir düzenle bir araya gelip, bu yakınlık sayesinde ortak işler üretmemi sağladı.
Fotoğraf: Nazlı Erdemirel
Dönem dönem kafa yorduğum konular değişiyor, ama genel olarak çalışmalarım duygusal karmaşaları ve psikolojik yolculukları araştırıyor diyebilirim. Hafıza, rüya, mitoloji gibi temalar da eserlerimi besleyen referanslardan bazıları.
Bu tarz ortak çalışmaları Londra’dayken çok sık yapıyordum. İki senedir tek başıma üretiyorum. İki üretim şeklinden de ayrı ayrı çok keyif alıyorum. Ancak benim için tekrar ortak projeler yapma vakti geldi açıkçası. Önümüzdeki sene için planladığım bir duo sergi projesi var. İşlerini çok sevdiğim bir arkadaşımla, beni çok heyecanlandıran ve üzerinde uzun zamandır plan yaptığımız bir proje bu. Umarım 2025’te hayata geçecek…
Huzursuz Haritalar, ataerkil düzende bir kadının kendini konumlandırma çabası içinde geçtiği yolları anlatan bir sergi. Beş yıl önce okuduğum Jung analisti Sylvia Brinton Perera’nın yazdığı Descent of Goddess: A Way of Initiation for Women isimli kitap, bahsettiğim konumlandırmayı kendi hayatımda yapmaya çalıştığım bir dönemde bir kılavuz oldu benim için. İnanna ve Ereshkigal tanrıçaların hikayesinin irdelendiği bu Sümer mitolojisini geçen sene tekrar okuduğumda, çok daha farklı derinlikte, başka detaylar keşfettim ve çalışmalarım da ister istemez bu konu etrafında şekillendi. Bu hikayede bir inisiyasyondan bahsediliyor. Bu iniş eylemi, bir geçit ritüelinde dişil olanın mahrem doğasıyla olan uzlaşmasına değiniyor. Bu yolculuğun açığa çıkardığı şeyi, zamansız görünen kadınlık halinin keşfi gibi düşünebiliriz. Sergide seramik ve kâğıt üzerine olan işlerimde bu korkutucu ama bir o kadar da cezbedici yolu yürüyen kadının, kendini oluşturma uğraşından bahsediyorum.
Fotoğraf: Nazlı Erdemirel
Şu ana kadar etkileşimden memnunum; çünkü ben bir hikaye anlattım, ama bu hikaye bambaşka şekillerde okunabilir. İfade etmeye çalıştığım şeyin, birebir karşı tarafa geçmesi gibi bir arzum yok. Hatta ne kadar farklı anlamlar katılır ve yorumlanırsa o kadar mutlu oluyorum. Yaparken görmediğim, ama işin içinde barınan bir unsuru gelip bir izleyici benimle paylaştığında hem mutlu oluyorum hem de bana, işlerime, gittiği yola katkısı oluyor bunun.
Huzursuz Haritalar hayatın çok kişisel bir yerinden ortaya çıkmış gibi görünse de aslında hepimizin yaşadığı toplum düzenine uyumlanma arzusu veya uyumlanmayı reddederken yaşanan çatışmadan doğdu. Kişinin içindeki farklı parçaların temsil ettikleri ve bu farklılıkların sürtüşmesini veya bütünleşmesini deneyimleyen herkesin izler görebileceği bir sergi oldu.
Şubat ayında beni temsil eden OG Gallery ile Mexico City’de düzenlenen Zona Maco sanat fuarına katılacağım. Yılın geri kalanında da bahsettiğim işbirliklerine vakit ayırmak istiyorum. Bunun dışında denemek ve geliştirmek istediğim yeni tekniklerle deneyler yapmak için sabırsızlanıyorum…
Sergi metnini Cecilia Vilea’nın hazırladığı, müziği Berk İçli’nin yaptığı Huzursuz Haritalar 18 Ocak 2025’e kadar OG Gallery’de ziyaret edilebilir.