Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Erdil Yaşaroğlu’nun ikinci kişisel sergisi “Transatlantik”, Alexandre Vallaury Binası’nda sanatseverlerle buluştu. Yaşaroğlu'na sergiye dair merak ettiklerimizi sorduk.
Heykel bölümü mezunu olsanız da pek çok kişinin zihninde karikatürist olarak biliniyorsunuz. Heykel üretimine sergi açacak şekilde yönelmeniz nasıl gerçekleşti? Bu iki üretim alanınız birbirini nasıl etkiliyor?
On altı yaşında karikatüre başladım. Bazen amcalar geliyor, biz senin karikatürlerinle büyüdük diyorlar. Haklılar tabii, ne diyeyim. Sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü’nü kazandım. Okula birincilikle girdim, sonuncu çıktım. On üç sene sonra en son ben mezun oldum bölümden. Haliyle de heykele geç başladım. Bir de karikatür daha popüler bir sanat dalı olduğu için öne çıktı hep. Ben de çok duyurmadım başlarda açıkçası heykeltraş olduğumu. Son on beş senede heykelle anlattığım hikayeler çoğalmaya başlayınca daha fazla görünür olmaya başladı. Birbirinden farklı iki disiplin ama birbirine inanılmaz faydaları var. Hem teknik hem de dil olarak. Benim için büyük avantaj. Şöyle düşünün, dünyada binlerce karikatürist var, binlerce heykeltraş var ama ikisini birden yapanların sayısı bir elin parmakları kadar belki. İki farklı disipline sahip olmanın farklı ve yeni işler üretmede çok faydası oluyor.
“Transatlantik” sergisi fikri nasıl oluştu?
Temsilcim Bürosarıgedik’in kurucusu Esra Sarıgedik Öktem ile iki senedir bu sergi üzerinde çalışıyoruz. Önceki sergi Oyun’u çok büyük ve kamuya açık bir alan olan Bomontiada’ya yayılarak yapmıştık. İç ve dış mekan kullanarak, büyük heykellerle. Bu sefer de beyaz duvarlar arasında, seyredenin heykellerle baş başa kalabileceği bir yer olsun istedik. Alexandre Vallaury Binası’nın bunun için harika bir yer olduğuna karar verdik. Hem bizim için duygusal bir tarafı da vardı. İkimizin de mezun olduğu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin mimarı da Alexandre Vallaury. “Transatlantik” adı serginin en büyük heykelinden geliyor. Küçücük sarı bir gemi ve ardında bıraktığı devasa, kara dumandan oluşan bu heykel, dünyayı nasıl mahvettiğimizi anlatıyor. Sergide renkli olanların yanında karanlık ve gri hikayeler de var. Yine de sonunda yüzünüzden gülümseme ile ayrılacağınızı garanti edebilirim.
Bu sergide form ve malzeme olarak bizi nasıl bir kurgu bekliyor?
Ben Akademi’de taş bölümündeydim. Mermer ve taş malzemeler kullanarak heykel yapmayı öğrendim ama bu sergide çok farklı materyaller var. Hikayesine ve heykelin konulacağı mekana göre kullanacağım materyali seçiyorum. Ağırlıklı olarak mermer, bronz, ahşap, polyester, reçineler ve beton malzemeler kullandım. Karikatür bilgimden dolayı karikatürden gelen formlar var. Dört parmaklı karakterler ve sevimli yüzeyler bulunuyor ama bunlara karikatür heykeller diyemeyiz. Karikatür öğeleri barındıran işler bunlar.
Üretimleriniz mekâna özgü büyük boyutlu yerleştirmeler olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda kamusal sanat hakkında ne düşünüyorsunuz, eserlerinizi kalıcı olarak kente yerleştirmek ister miydiniz, neresi için nasıl bir eser hayal edersiniz?
Sanatseverlerle sergilerde buluşmak dışında, hiç ilgilenmeyenlerle sokakta karşılaşmak da çok hoşuma gidiyor. O yüzden kamusal alanda olmayı çok seviyorum. Çok doğal tepkileri oluyor insanların. Üstüne çıkıp fotoğraf çektirmeye çalışan da var, görünce dayanamayıp sarılan da. Ya da şaşkın suratla “Bu ne lan şimdi?” diye anlamaya çalışan da. Hepsi çok güzel. Sonuçta bir şekilde konuşmaya başlıyorum onlarla. İlk başta pek anlaşamayabiliriz ama sanatı sokaklara yaymaya başlarsak, çok daha iyi anlaşacağımıza eminim.
“Transatlantik” sergisi, ilk serginiz Oyun'dan 4 yıl sonra geldi. Bir sonraki serginiz için de bu kadar bekleyecek miyiz? Yeni yıldaki projelerinizden bahsedebilir misiniz?
Biraz da pandeminin etkisi oldu bu gecikmede. Şimdi çok beklemek istemiyorum açıkçası. Aklımda güzel yollar var gitmek istediğim. Mesela seramik denemek istiyorum. Ya da ışık. Yeni nesil aydınlatma teknikleri ile heykeller yapma fikrim var. Bir de çizgi kullanmadım henüz heykellerimin üzerinde. Bu da garip geliyor açıkçası. Onun dışında tasarım çok seviyorum. Kullanılabilir ürünler tasarlamak istiyorum. Kendi kendime yaptığım şeyler var, aydınlatmalar, küçük ev eşyaları gibi. Belki onları göstermeye başlarım yavaş yavaş. Bir de çocuk parkları tasarlıyorum. Onlar da yakında sizi ve çocuklarınızı beklemeye başlar sağda solda.
“Transatlantik” sergisi, 30 Ocak 2024 tarihine kadar Alexander Vallaury Binası’nda, Pazartesi günleri hariç: Hafta içi 10:00 – 20:00, hafta sonu 11:00 – 19:00 saatleri arasında sanatseverler ile buluşmaya devam edecek.