Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Anya Taylor-Joy, Gabrielle Union, Greta Lee, Mikey Madison, Rosie Huntington-Whiteley ve daha birçok ünlü, karatlarla dolu Tiffany & Co. Blue Book 2025 kutlamasına katıldı.
25 Nisan gecesi, Tiffany & Co., Manhattan’daki Metropolitan Sanat Müzesi’nde Blue Book 2025’in tanıtımını kutlamak için görkemli bir akşam yemeği düzenledi. New York City -hatta Amerika Birleşik Devletleri- ile Tiffany & Co.’dan daha çok özdeşleşmiş bir marka yoktur. 1837’deki kuruluşundan bu yana marka, ulusal zarafetin simgesi olmuştur.
Doğal olarak, ziyafet Charles Engelhard Salonu'nda gerçekleştirildi. Branch Bank’ın neoklasik cephesinin altında, masalar soluk renkli çiçek buketleri ve Tiffany cam eşyalarıyla süslenmişti. Devasa cam tavanların üzerinde yıldızlı gökyüzü uzanıyordu. Richard Morris Hunt tarafından tasarlanan anıtsal sokak lambalarının ve Augustus Saint-Gaudens tarafından şekillendirilen neoklasik heykellerin önünde, davetliler koyu takım elbiseli fotoğrafçılara poz verdi. Abiyeler mermer zeminde süzülüyordu. Salonun karşı tarafında ise Louis Comfort Tiffany'nin stüdyolarında üretilen en önemli eserlerden biri olan üç parçalı Bahçe Manzarası vitrayı yumuşak bir şekilde parlıyor, ortama sıcak ve zamansız bir ışık yayıyordu.
“2025 Blue Book Gala Yemeği’ne hepiniz hoş geldiniz,” diye seslendi Tiffany & Co.’nun başkanı ve CEO’su Anthony Ledru misafirlerine. “Blue Book, Tiffany’nin 1845’te başlayan uzun bir geleneğidir. Daima ustalık, yaratıcılık ve belki de bir parça ihtişamın kutlaması olmuştur. Umarım bu gece, bu özel mekânda, bunu birlikte gerçekleştirebiliriz.”
Mücevher ve Yüksek Mücevherat Bölümü’nün Kreatif Direktörü Nathalie Verdeille, koleksiyonu okyanusun gizemlerinden ilham alarak tasarladı. Blue Book 2025: Sea of Wonder’ın her bölümü deniz atları, denizyıldızları ve dalgalar gibi su altı dünyasından esinlenen temalara adandı. Tasarımlar, doğayı olağanüstü parlaklığa sahip göz alıcı mücevherlere dönüştüren efsanevi Jean Schlumberger’in mirasından yoğun şekilde besleniyor.
Salonda yetenekli ve zarif insanlar adeta süzülüyordu. Platin sarısı saçlarını yüksekçe toplayan Anya Taylor-Joy, Blue Book 2025 koleksiyonundan, toplamda 10 karatı aşan pırlantalarla bezeli 18 ayar beyaz ve sarı altından bir kolye ve ona eşlik eden ışıltılı pırlanta küpelerle geçmişin ihtişamını yansıtıyordu. Oyuncu Mikey Madison ise, 18 karattan büyük Fancy Vivid sarı pırlantaya sahip bir kolye ucu ile göz kamaştırdı. Bu parça, adeta altın bir güneş damlasını yakalamış gibiydi. Geçtiğimiz yıl Anora filmi Cannes Uluslararası Film Festivali'nde prömiyer yaptığından beri Madison, gelecek vaat eden genç bir yetenekten gerçek bir film yıldızına dönüşmüştü. En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülü’nü kazandığında Madison, Tiffany'nin 1900'lü yılların başlarından kalma platin ve pırlanta bir kolyesini takmıştı. Bu özel gecede ise, parlak beyaz çift düğmeli bir takım elbise giyen Cooper Koch ile neşeyle sohbet ediyordu.
Sanatçı Anna Weyant, üzerinde Tiffany'nin sevilen Bird on a Rock broşunun bulunduğu, kırmızı bir vintage Alexander McQueen elbisesi giymişti. Bu Jean Schlumberger tasarımı broş, sarı altın ve platinle çevrelenmiş, 20 karatı aşan muhteşem bir tanzanit taşı içeriyordu.
Mavi yüzgeçli orkinos, havyar ve levrekten oluşan etkileyici (ve temaya uygun, okyanus esintili) bir yemek, davetlileri büyüledi. Ziyafet, ihtişamlı Perulu bitter çikolatalar ve çeşitli şekerlemelerle son bulduktan sonra, bir sürpriz daha konukları bekliyordu.
17 Grammy ödüllü müzisyen Alicia Keys, maun Branch kapılarından içeri girdi. Şık bir Givenchy takımı giymişti ve boğazında Tiffany’nin Jean Schlumberger tasarımı Leaves kolyesi parlıyordu. Gecenin açılışını, Shirley Bassey’nin ikonik James Bond teması Diamonds are Forever'ın coşkulu bir yorumuyla yaptı; Keys’in sesi adeta göklere yükseldi. Ardından, If I Ain’t Got You ve Girl on Fire gibi en büyük hitlerinden oluşan bir potpuriyi seslendirdi. Onun büyüleyici sesi, sanki bir opera salonundaymış gibi tüm salonu zengin ve yoğun bir şekilde doldurdu.
Piyanonun başında otururken, Alicia Keys gözlerini sinema yıldızları, yaratıcılar ve sektör devlerinden oluşan muhteşem kalabalıkta gezdirdi. “Bu, zamansız bir New York enerjisi,” dedi. Ve ardından son şarkısına başladı: Empire State of Mind. O ana gelindiğinde, salondaki tüm misafirler ayakta, uykusuz şehir New York’a adanan bu eşsiz marşın ritmine kendilerini kaptırmıştı.