Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Moda dünyası, yapaylıkla kuşatılmış bir çağda, giderek daha fazla otantik olana yöneliyor.
Paparazzi kültürü, modern magazin tarihinin en tartışmalı fakat bir o kadar da etkili yanlarından biri diyebiliriz. Ünlülerin günlük yaşamlarını izlemeye duyulan ilgi, zamanla onları kamusal alanda daima izlenmeye değer hale getirdi. Moda dünyası, bu kültürel takıntıyı kısa sürede avantaja çevirmeyi başardı. Bu dönüşümün başlangıç noktası, 1962 yılında Richard Avedon’un bir dergi için çektiği ikonik moda çekimi olarak gösteriliyor. Avedon’un Suzy Parker ve Mike Nichols’ı paparazziden kaçarken betimlediği bu kurgu, aslında Elizabeth Taylor ve Richard Burton’ın Cleopatra sonrası yaşadığı medya çılgınlığından esinlenmişti.
Ancak bu fikir, sadece sanatsal bir temsilden ibaret kalmadı. 2000’li yılların başında gerçek paparazzi fotoğrafları üzerinden şekillenen moda kampanyaları, markaların gerçeklik algısını kullanarak tüketiciyle daha doğrudan bağ kurma arayışının sonucu olarak karşımıza çıktı. Bu yaklaşım zamanla, geleneksel yüksek moda kampanyalarının teatral yapısından uzaklaşarak, sokakta yakalanmış sıradan bir an gibi görünen karelerle tüketiciyi etkilemeyi amaçlayan yeni bir pazarlama stratejisine dönüştü.
İlk dikkat çeken örneklerden biri Balenciaga’ya ait. Marka, 2018’de Demna’nın kreatif direktörlüğü altında paparazzi estetiğini koleksiyon sunumlarına ve kampanyalarına entegre etmeye başladı. Örneğin modaevinin, 2023 Los Angeles defilesi, bir kırmızı halı geçişinden çok, paparazzilerin flaşlarına yakalanmış ünlülerin geçidi gibiydi. Ardından Jimmy Choo, Moschino ve daha pek çok marka bu konsepti takip etti. 2021’de Kate Moss, Self-Portrait’in Sonbahar/Kış kampanyasını tanıtmak üzere kamera karşısına geçti. Eforsuz görünen ve paparazzi çekimlerini andıran kampanya kareleri o dönemde büyük ses getirdi.
2023 sonunda Bottega Veneta, stratejiyi ustalıkla uygulayan bir diğer marka oldu. Kendall Jenner ve A$AP Rocky, Los Angeles sokaklarında günlük kıyafetleriyle görüntülendi ve fotoğraflar kısa sürede viral oldu. Ancak sonradan ortaya çıktı ki, bu bir moda kampanyasıydı. Bottega Veneta, Getty ve Backgrid gibi ajanslarla anlaşarak bu görüntüleri lisanslamıştı. Böylece, markanın bilinçli şekilde yarattığı doğal anlar kampanya görseline dönüştü. Gerçekliğin illüzyonla buluştuğu nokta tam da burasıydı. Gucci, Poster Girl, Priscavera, GCDS, Saks Potts, Sunnei gibi birçok marka da bu trendi sahiplendi. Özellikle Gucci, 2023 Ocak ayında Dakota Johnson ile benzer bir yaklaşım sergilemişti. Poster Girl markası, aynı yıl Mel Ottenberg ile birlikte haber kanalı estetiğinde görseller üretmişti.
Bunlara ek olarak, GCDS’in tasarımcısı Giuliano Calza, markasının Beverly Hills sokaklarında gizlice çekilmiş gibi gösterilen 2024 İlkbahar/Yaz koleksiyonunun ardından neden paparazzi kampanyalarına bu kadar ilgi duyduğumuzu geçtiğimiz yıl Showstudio’ya şöyle özetledi: “Gerçekliğe olan talep giderek artıyor,” dedi. “Bozulmuş bir gerçeklik algısında yaşıyoruz ve birçok kişi artık abartılı hikayelere veya rüya gibi kampanyalarla bağ kuramıyor.”
Moda kampanyaları artık yalnızca giyilebilirlik değil, hissedilebilirlik de satıyor. Gucci’nin Jannik Sinner’lı kampanyasında da görüldüğü gibi, artık amaç ürünün stilinden çok, onun uyandırdığı hissi pazarlamak. Sinner’ın kampanyada Gucci çantası taşıyıp Nike giymesi aslında bu mesajın altını çiziyor. Ancak sosyal medya çağında tüketici artık çok daha bilinçli; paparazzi fotoğraflarının çoğunun kurgulanmış olduğunu fark ediyor. Ünlülerin marka ürünleriyle tesadüfen görüntülenmeleri, çoktan planlanmış PR operasyonlarının bir parçası. Bu durum da gerçeklik illüzyonunun etkisini sorgulatıyor. GCDS’nin kreatif direktörü Giuliano Calza’nın belirttiği gibi, tüketici otantik olana aç. Ama gerçeklik algısının bile üretildiği bu sistemde otantiklik nerede başlıyor, nerede bitiyor, bilinmiyor. İşte tam da bu yüzden, paparazzi estetiği bir yandan görsel cazibesini korurken, öte yandan yapaylığıyla sorgulanan ve giderek itici bulunan bir fenomene dönüştü.
Bu stratejinin etkili olduğu su götürmez bir gerçek. Jacob Elordi’nin kahve bardağı ve Bottega Veneta Andiamo çantasıyla görüntülendiği fotoğraf, o çantayı bir It-Bag haline getirdi. Ama bu tür başarı örneklerinin sayısı giderek azalıyor. Çünkü artık neredeyse tüm moda evleri aynı stratejiyi kullanıyor. Artık gerçeklik izlenimi veren imgelerin bile temsil gücü sorgulanıyor. Sokak stilleri bile organik bulunmuyor. Moda haftalarında kış ortasında yaz koleksiyonlarıyla gezinen influencer’lar, kameraya poz veren modeller… Tüm bu yapı, markaların ürün yerleştirme faaliyetlerinin bir parçası. Durum böyleyken, sıradan bir paparazzi karesi hala tüketiciyi etkileyebilir mi?
Moda, tekrar eden döngülerden beslenir ama bir stratejinin sonsuza kadar çalışması beklenemez. Paparazzi konsepti, kitle iletişiminin en ham haliyle moda anlatısına dahil olduğu bir devrimdi belki, ama şimdi bu devrimin sonuna yaklaşıyoruz. Artık tüketici, markaların ne zaman gerçeklik sattığını, ne zaman kurgu yaptığını ayırt edebiliyor. Bu da markaları yeni arayışlara yönlendiriyor: belki daha radikal dürüstlük, belki hipergerçeklik, belki nostalji. Ama bildiğimiz bir şey var: Paparazzi estetiği zirveyi gördü ve şimdi inişte.
Paparazzi kampanyaları, başlangıçta modanın elit havasını kırmak, halka yakınlık sağlamak ve giyilebilir hayaller yaratmak için mükemmel bir araçtı. Ancak artık bu estetik o kadar çok tekrarlandı, o kadar çok varyasyona uğradı ki, etkisi büyük ölçüde azaldı. Yine de zaman zaman yaratıcı dokunuşlarla hala işe yarayabilir. Fakat modanın yeni çağı, sadece gerçek gibi görünen değil, belki de daha anlamlı anlatılara ihtiyaç duyacak.