Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
"Undressed", bedene yaklaşımın çağlar boyunca nasıl değiştiğine dair ufuk açıcı bir iç çamaşırı sergisi.
House of Harlot markasından çağdaş bir korse, Londra'daki Victoria ve Albert Müzesinde "Undressed" sergisi kapsamında gösteriliyor.
Fotoğraf: @SuzyMenkesVogue
Her ne kadar Revlon marka kıpkırmızı bir ruja sahip cansız mankenin üstünde sergilense ve House of Harlot etiketine sahip olsa da kırmızı-siyah kauçuk korse, yine de mütevazi duruyordu. Başımı iç çamaşırı takımlarından yukarı çevirdiğimdeyse duvarda asılı iki sözcüğü görüp şaşkına uğruyorum: "Porno Şıklığı".
Aslında, "Undressed: A Brief History of Lingerie" sergisinde şok edici şeyler görmeyi zaten bekliyordum. Başlıktaki sözcük oyunu hemen dikkat çekmişti, "brief" (kısa) sözcüğü ile erkek "brief"lerine (iç çamaşırı) gönderme yapılmış.
Pamuklu erkek iç çamaşırından detaylar, 1890'lar.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, London
Victoria ve Albert Müzesi'nin moda kısmına ayrılan garip salonunda, Küratör Edwina Ehrman'ın büyük bir beceriyle oluşturduğu sergide, o kadar fazla "fıkır fıkırlık" yoktu. Dip dibe vitrinlerle dolu basık tavanlı sergi salonunun yarattığı samimilik ve yakınlık, ilk kez serginin konusuna yakışmıştı.
Rosa Pichon tasarımı saten ve devekuşu tüyü lizöz, Fransa, 1930-1935.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, London
Küratör Edwina Ehrman, evde dikilmiş tasarımlardan lüks parçalara kadar birçok etkileyici iç çamaşarını kapsayan koleksiyonu, "kişisel iç çamaşırı ile modanın vücudu şekillendirmekteki önemli rolü arasındaki yakın ilişkinin keşfi" olarak tanımlıyor. Bu elbette, sağlık, hijyen ve rahatlık amaçlarının ötesine geçen bir tanımlama.
Dickins & Jones tasarımı bir "bust improver", Londra, 1910.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, London
İç giyimin, basit ihtiyaçların ötesine taşan bir fonksiyonla reklamlara çıkmaya başlaması 1930'larda gerçekleşti. 20. yüzyıl geliştikçe, X biçimli streç korseler ve boyutları yıllar geçtikçe küçültülen sütyenler gibi birçok yeni tasarım yaşamlarımıza girmeye başladı.
18 ve 19. yüzyıldaki iç çamaşırlarının daha masum olduğunu iddia etmeyeceğim. Göğüsleri dikleştiren korsajların ve süsleme amaçlı fiyonkların, vücuda cazibe kazandırmak için tasarlandığı apaçık. 1890'larda bile çingene pembesi ipek-saten bir korseye rastlamak mümkün, ki bu 2011'de Dita Von Teese için Mr. Pearl'in tasarladığı korseden hiç de farklı değil.
Saten ve dantel korse, 1890-1895.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, Londra
Efsane korse tasarımcısı Mr. Pearl'in Dita Von Teese için tasarladığı korse.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, Londra
Öte yandan, sergide, bir çorabın azıcık görünmesinin bile şok yarattığı Viktoryen zamanlardan kalma kadınların eteklerini kabartma amacıyla giydikleri o "bustle" örnekleri şaşırtıcı bir biçimde az sayıdaydı.
Pullarla işlenmiş yılanlı çorap, 1910 civarı.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, Londra
V&A Müzesindeki Tekstil ve Moda Bölümü'nün Küratörü Edwina Ehrman, serginin alt katı ve üst katı arasında kasıtlı olarak keskin bir fark yaratmış. Üst katta sadece iç çamaşırlarının toplumsal hayata girmeye başladığı 20. Yüzyıl ve sonrası dönem bulunuyor. Bir tek erotik olanlar değil, pijama partisi tadındaki günlük iç giyim de sergiye dahil edilmiş.
20 yüzyılın toplumsal hayatında iç çamaşırlarını daha sık görmeye başlamamızın nedenini öğrenmek isterdim. Sanırım, 1960'larda hayatımıza giren doğum kontrol haplarının bunda büyük bir etkisi vardır. Sergide buna bir cevap bulamasak da, Ehrman, 20. yüzyılda sütyenin geçirdiği değişimi iyi bir şekilde ortaya koymuş. İç çamaşırlarının, yüzyılın başında çok daha kadınsıyken artık nötr cinsiyete yöneldiğini de fark edebiliyoruz.
Mary Quant korsesi, 1960'ların sonları.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, Londra
Sergide gösterilen filmler, özellikle de sponsorlardan biri olan Agent Provocateur'un filmi, 20. yüzyıl iç giyimindeki cinsellik anlayışına ve iç çamaşırlarının yapılma sürecindeki işçiliğe ışık tutuyordu.
1950'lerden Peter Pan "Saklı Hazine" sütyeni.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, Londra
Küratör, sergiden önce yaptığı konuşmada değişen vücut ideallerine ve bunun ardındaki sosyal, kültürel ve ekonomik sebeplere de dikkat çekti. Sergiyi gezerken cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve etikle ilgili düşüneceğimizin sinyallerini verdi.
Jean Paul Gaultier'den büstiyer elbise, 1989.
Fotoğraf: Victoria and Albert Museum, Londra
Ama ben çok fazlasını düşündüm. 2007'de yine V&A Müzesi'nde düzenlenen "Kylie – The Exhibition" sergisini hatırladım. O sergide Avustralyalı Şarkıcı Kylie Minogue'un korse ağırlıklı performans kostümleri sergilenmişti. Keşke şimdiki sergide de eğlence dünyasında iç çamaşırlarının kullanımı konusu ele alınsaydı.
Artık karşılıklı rızaya dayanan seks, telefonun bir ucunda. Bu yüzden baştan çıkartma veya cezbedici olma gerekliğinin azalmasına ne demeli? Ayrıca son zamanlarda vücudu şekillendirmek için başvurulan egzersiz ve diyet gibi yöntemlerin artmasının, iç çamaşırın gücünü ve amacını azalttığını söyleyemez miyiz?
Gwyneth Paltrow, Antonia Berardi tasarımı bir korse elbise giyerken, 2009 İlbahar/Yaz.
Fotoğraf: Sipa Press/REX/Shutterstock
Bütün bunlardan öte, ileride yüksek teknoloji 3D baskı yöntemiyle kişiye özel iç çamaşırları yapılmaya başlanacak mı?
"Undressed" sergisine gittiğinizde, bazı soruların cevabını alıyorsunuz, evet, ama eve çok daha fazla soruyla dönüyorsunuz. Yine de, entelektüel sorgulama değil de görsel bir şaşkınlık yaşamak isteyen ziyaretçiler, sergiyi ilgi çekici bulacaklardır.
Agent Provocateur'ün ve Revlon'un sponsorluğunu üstlendiği "Undressed: A Brief History of Lingerie" sergisi, 12 Mart 2017'ye dek görülebilir (vam.ac.uk/undressed).