Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Suzy Menkes Jason Wu, Coach and Wes Gordon defilelerinden bildiriyor.
JASON WU:
New York koleksiyonları uluslararası moda sezonunu açarken, küresel ölçüde “havalı” bir ürün için de takvimler işaretlenmişti.
Marc Jacobs ya da Rodarte’nin en son kreasyonlarından bahsetmiyorum. Dikkatler gelecek Salı, yani 9 Eylül, Kaliforniya saati ile sabah 10’da görücüye çıkacak olan çok özel bir ürüne kilitlenmiş durumda.
Apple firmasından yeni ve daha önce görülmemiş bir ürünün piyasaya çıkması, moda takipçileri arasında podyumlardan daha çok heyecan yarattı.
Akıllı telefonlarla hayatımıza giren selfieler, bloglar, on-line alışverişler gibi uygulamaların moda ve haber dünyasına katkıları düşünüldüğünde her yeni dijital ürünün, bir defileye göre daha fazla etki yaratacağı muhakkak.
Mağazacılık açısından bakarsak, siber alışverişin mağazaları ele geçirdiğini söyleyebiliriz. Bazı tasarımcılar da geleceği kucaklamak kousunda adımlar attılar bile, Ralph Lauren’in Polo Tech, giyilebilir teknoloji ürünleri ya da Tory Burch’ün dijital bileklikleri Fitbit gibi.
Siber alemde değil de gerçek dünyada ise hala tasarımcılar manşetleri kaplıyor. Cuma günü Jason Wu, moda şirketinin büyük hissesini yatırım kuruluşu InterLuxe’e sattığını açıkladı.
Sportif “deluxe” koleksiyonunu oluşturan parçalar arasında kuliste verdiği demeçte Wu, “Sekiz yıldır bu sektördeyim ve güvenebileceğim ortaklarla yoluma devam ediyorum,” dedi.
Mankenler, bu işbirliğinin ilk ürünleriyle, Jason’ın arkadaşı olan aktris Diane Kruger’den ilham alan çantalarla boy gösterdiler podyumda.
Kariyerine daha geleneksel ancak kentli ve genç tasarımlarla başlayan Jason, şimdilerde en sıkı takipçisi olan First Lady Michelle Obama’nın dikkatini o günlerde çekti. Sonraları modacı, kentlilik limitlerinden çıkarak 2015 yaz koleksiyonunda Amerikan spor giyimi kökenli kreasyonlara yer verdi.
Doğrusu son derece asil bir etki yakalamış, yaprak desenli, önden açılan kıyafetler, olgun mankenler üzerinde son derece şık ve zarif sunuldu.
Sportif görünümle kaliteli kumaşların birlikte kullanımı defilenin hoşuma giden yanıydı, mesela, süetten yapılmış sade bir elbise ya da dantelli tişört gibi. Şovun gece kıyafetleri bölümüne gelindiğinde parlak gümüşi tonlar, kumaş şeritlerle bağlı sırt dekoltelerinden daha modern görünümlüydü doğrusu
Jason’ın geleneksel Amerikan spor giyiminde Bill Blass ya da Michael Kors gibi emin adımlarla ilerlediğini görmek güzeldi, başarılı bir koleksiyon izledik.
Yine de eksik bir şeyler vardı. İçinde bulunduğumuz dijital çağda, spor giyime evrim geçirten kumaşlara hiç yer verilmemiş tasarımlarda, hava geçirgen malzemeler, özel apreler ya da sınırsız esnek dokular gibi.
Şimdi tasarım enerjisinin yanı sıra yatırım gücüne de kavuştuğuna göre Jason Wu’dan beklediğimiz yalnızca “haute” tasarımlar değil, bilinmeyeni keşfeden ileri görüşlülük.
COACH:
Coach, modada hızlı kulvarı seçen bir marka. Tasarımcı Stuart Vevers, süper havalı Route 66 teması eşliğinde, Kaliforniya’lı sanatçı Gary Baseman’ın yarattığı minik yaratıklarla süslenmiş kumaşlar ve meşhur Coach çantalarını sundu.
Japon tasarımcı Takashi Murakami’nin Louis Vuitton ile yaptığı , 2002 de başlayan işbirliğini hatırlattı bana bu. Stuart’ın 1960’lar tarzı deri ayakkabılar ve çantalarla aynı renk ya da pastel palette kullandığı yapay kürkler, suni malzeme ile eğlenceli tasarımlar ortaya çıkmasını sağlamış.
WES GORDON
2015 yaz koleksiyonunu, New York’un sıcak ve nemli bir Eylül akşamında görücüye çıkaran Wes Gordon, “78 yaşına girmek üzere olan 28 lik bir delikanlıyım,” diyordu.
Yaşla ilgili yaptığı bu espri, modada son zamanlarda sıkça boy gösteren kaba ve küstah akımlara karşı belli bir zarafet ve ölçülülükle yakaladığı farklılığa göndermeydi.
Dar pantolonlar üzerinde V yakalı ceket, dar, diz boyunda, ağırbaşlı kesimli etekler ve düz ayakkabılar, modernizme yumuşak bir dikleniş gibi.
Amerika’nın güneyinden, Atlanta Georgia’dan yetişmiş olması, Wes’in kadınlara saygıyla yaklaşan bu ruh yapısının kaynağı mı bilemiyorum.
Belki de Tom Ford ve Oscar de la Renta’nın yanında geçirdiği stajyerlik dönemleri etkili olmuştur. Ya da güneyli ruhunun ortaya çıkmasında Londra’daki Central Saint Martin moda okulundaki eğitimin faydası bulunmuştur.
Netice, kadınlığı, şehvetle ön plana çıkarmak yerine, dantel tarzı kumaşlar ve renklerle zarifçe vurgulayan bir koleksiyon.
Son iki yazdır ortalığı kasıp kavuran macaroon pasteller yerine, uçuk pembe, toz mavi ve soluk yeşilden oluşan kıyafetler kadınsı ancak sevimliliği göze sokmuyor. Örneğin kazakların omuzlarında kullanılmış gümüş grisi bile ön plana çıkmayan bir zarafet içeriyor.
Program broşürü kullanılan kumaşların listesi vermiş. BU kumaşlar Wes Gordon’un asil fakat cafcaftan uzak havasının kaynağı.