Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kat kat Hint sarileri, ipekten Mao ceketler ve kimono ceketler, zamanında Parisli eski usül modacıların koleksiyonları için yeni bir tema ararken sık sık başvurdukları tasarımlardı.
Ama artık küreselleşmeye bağlı olarak dünyanın her yerinden iyi tasarımcılar çıkıyor. Bu tasarımcılar, defilelerini Paris’te sergileyerek hayallerini gerçekleştiriyorlar ancak güçlerini, kendi ülkelerindeki işçiliğe borçlular.
Tasarımlarındaki ilhamı kendi ülkelerinden almış ve tasarım yeteneklerini bütün dünyaya göstermiş dört tasarımcıdan bahsetmek istiyorum.
RAHUL MISHRA: İYİ OLMAK VE İYİ YAPMAK
Rahul Mishra, koleksiyonunu dört haftalık moda maratonunun son gününde, sondan bir önceki defilesiyle sergiledi. Ama moda dünyasında da iyi karma vardır: Rahul Misha’nın koleksiyonu beni çok etkiledi.
Japonya’nın geleneksel sanat eserlerinden ilham alarak tasarladığı kıyafetlerin süslemelerini Hindistan’ın çeşitli köylerindeki zanaatkarlara yaptırarak bizi bir moda yolculuğuna çıkardı. Daha sonra bu kıyafetler, Paris ve New York’taki mağazalarda satışa sunulmak üzere uzun bir yol kat etmişler.
Bu senenin “International Woolmark” ödülü Rahul Mishra’ya verildiğinde bu kıyafetlerin hem işçiliğinin hem de canlılığının ne kadar mükemmel olduğunu henüz fark etmemiştim.
Dar kesim bir eteğin üstündeki fermuarlı ceketi, narin ve yarı şeffaf bir organza üstü, ve beraber bir çiçek figürü oluşturan üçboyutlu o desenleri görünce tasarımcının gerçek hikayesini anlayabildim.
Bu koleksiyon, öne sürdüğü asil şıklıktan çok daha ilginç şeyleri temsil ediyor. Bütün kıyafetlerde işlemeler vardı. Ancak bu işlemeler sadece organza ipek kumaş üzerine değil, Merinos yünü üzerine de yapılmıştı. Bu yüzden kıyafetler modern gerçekçiliği yansıtabilmişti.
Hermès defilesine yetişmek için acele ediyordum, o yüzden sahne arkasına gidip kıyafetleri yakından görme fırsatını bulamadım. Ancak Rahul, Palais de Tokyo’nun merdivenlerinde bana yetişti.
Güzel hikayeler oluşturmak üzerine konuşurken “ Benim bütün fikrim yavaş moda. Kıyafet yapma sürecini olabildiğine yavaşlatmak istiyorum, böylece onları daha güzel yapabilmek için daha çok çalışabilirim.” Bu defileye dair bir güzel hikaye de şu: Tasarımcı, Hindistan’ın şehir varoşlarında yaşayan insanları işe alarak köylerine dönmeleri için teşvik ediyor.
Tasarımlarla ilgili en çarpıcı şey ne kadar şık ve modern gözüktükleri. Etrafta sari yoktu ama aynı etkiyi hissettirebilen Hint kadınlarının özünden gelen asalet vardı.
Bugünün en iyi lüks moda tasarımlarının insan elinden çıkanlar olduğunu çok uzun süredir düşünüyorum. Bütün o incelikleri ve zanaatkarlık başarısıyla, bu kıyafetler kalbimi çaldı.
HUISHAN ZHANG: MODA FÜZYONU
Huishan Zhang’ın tasarımlarını görme şansına şu zamana kadar iki kez sahip oldum. Ama ancak ikinci seferinde önemini anlayabildim.
Londra’daki İngiliz çay partisi konseptli defilenin sonuna yetişebildim. Geç kaldığım için sadece narin işlemeli gece elbiselerini görebildim. Tasarımcı memleketi Qingdao (Çin) ile Central Saint Martins’te okuduğu İngiltere arasında sık sık seyahat ediyor. Ayrıca, kısa bir süreliğine Dior Haute Couture için de çalıştı.
Fotoğraf: Christopher Dadey
Kıyafetlerdeki işçiliğin çok detaylı olduğu belliydi ama çok sade bir etkisi vardı. Sezonun “look”unu seçtim: Üzerinde tek parça bir süsleme olan beyaz bluz, altında da yapraklarla kaplı yarı şeffaf gazar etek.
Tasarımcının füzyonundaki başarı, modern beyaz bir elbise üzerine işlenmiş panda süslemelerinden anlaşılabilir. Pastel renklerin gökkuşağı gibi dizildiği uzun kollu sade bir elbise ise çok daha narin görünüyordu.
Fotoğraf: Christopher Dadey
Fotoğraf: Christopher Dadey
Çinli el işçilerinin moda eğitimi almış bir tasarımcıyla beraber şifon yaprak süslemeler gibi güzel etkiler yaratmaları çok güzel. Huishan’ın Doğu-Batı moda hikayesinin mutlu sonla biteceğini düşünerek defileden ayrılıyorum.
MANISH ARORA: RİSKE GİRMEMEK
Manish Arora’nın hem kendi memleketi olan Hindistan’da hem de Paris’te sergilenen görkemli defilelerini gördüm.
Vahşi, teatreal, baş döndürücü seviyede desen, baskı ve süslemeler gördüğümü hatırlıyorum, çünkü bu tasarımcı için aşırı fazla diye bir şey yok.
Aynı zamanda onun Hindistan-Avrupa işbirliğiyle yaptığı işlerini de hatırlıyorum. Hatta, sanırım Sneaker’lara desen ve renk ekleme konusunda çılgınca davranan ilk tasarımcı oydu. Tam da milenyuma girdiğimiz vakitlerde Mumbai’de bir seyahatteyken Reebok’la beraber tasarladığı Fish Fry Sneaker’ları görmüştüm. O zamanın ayakkabı trendinden çok öte tasarımlardı.
Ama geçmiş geçmişte kaldı. 2015 Bahar/Yaz koleksiyonuna baktığımda görüyorum ki Manish herkesin istediği şey olmak için uğraşmış.
Fotoğraf: Indigital
Fotoğraf: Indigital
Genel hava spordu. Mankenler gül pembesi desenlerle süslenmiş rengarenk beyzbol şapkaları giyerek podyuma çıktılar. Bu şapkalara, işleme apliklerle süslü sweatshirt’ler eşlik ediyordu. Pileli şifon bir etek yeterince tatlı görünüyordu. Ancak tasarımlar daha ileriye götürülebilirdi. Sportif pantolonlar, birbirine benzer desenlerdeki üstler ve parlak etekler her ne kadar çekici gözükseler de göze çok tanıdık geliyorlardı.
Elbette ki bu tür aplik işlemeler, ucuz anacadde giyiminden uzaktı. Ancak, kaygan kumaşlı kısa veya uzun elbiseler güllü süslemeleriyle çok genel duruyordu.
Fotoğraf: Indigital
Göz motifi ve gümüş gladyatör sandalları Manish’in tarzını, sokak tarzına yakınlaştırmış. Defilenin sonuna doğru gördüğüm renkli göz desenli sade elbiseleri beğendim. Ama, Hint tanrılarının olduğu sweatshirt’ler de dahil birçok elbise, o eski sneaker’lar gibi özünde Hintli ama kültürel olarak küresel değildi.
LEONARD: DOĞUNUN CAZİBESİ
Leonard, narin ve muhteşem çiçek baskılarıyla bilinen bir Fransız şirketi. Sembolü, orkide.
Şirket, 50 yıllık yaratıcılığını, büyük bir takipçi kitlesinin olduğu Asya ülkelerinden birinde, Tokyo’da kutluyor.
Fotoğraf: Indigital
Bu aile markasının başındaki isim Daniel Tribouillard birçok yetenekli insanla çalışıyor. Ancak en son, Paris’te yetişmiş ve moda hayatını orada yürüten Çinli bir tasarımcı olan Yiqing Yin ile çalışmaya karar verdi.
Baskı tekniğinin moda dünyası tarafından reddildiği yıllarda da sonrasında dijital baskıların patlama yaptığı yıllarda da Leonard kendi sistemine sadık bir şekilde çalışmayı sürdürdü. Tasarımlarında elle çizilmiş ve boyanmış desenler kullandı. Binlerce desen şu anda markanın arşivlerinde depolanmış durumda.
Fotoğraf: Indigital
Peki, Yiqing Yin tasarımlarının çağdaş gözükmesi için ne yaptı? Markanın tarihinde ilk kez renkli kot kumaş kullandı. Tasarımlarına, işçi tulumu gibi, sportif şekiller verdi. Kot kumaş dışında hafif kumaşlar da kullanılmıştı ama onlar da kot kumaş gibi gözükecek bir etkiye sahipti.
Fotoğraf: Indigital
Günlük kıyafetler arasında, straplez bikini üstler veya orkide desenli kotlar vardı.
Fotoğraf: Indigital
Kot kumaşlar arasında da görülebilir bir fark vardı. Tasarımlar, şirin yaz kıyafetleri ile şiirsellik arasında gidip geliyordu.
Ancak Leonard, Doğu’dan getirdiği yeni bir çiçeği toprağa ekerek ellisinde yeni bir hayata başlamış gibi gözüküyor ve bu çok hoşuma gitti.