Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İtalya Başbakanı Matteo Renzi, İtalyan modasının geleceği için bütün tasarımcıları düzenlediği etkinlikte bir araya getirdi.
Giorgio Armani, Renzo Rosso ve Matteo Renzi.
Fotoğraf: @SuzyMenkesVogue
İtalya'daki moda haftasının açılışını Başbakan Matteo Renzi'nin yapması, İtalyan modasında bir şeylerin değişmeye başladığının göstergesi oldu.
Bağımsız ulus devletleri kendi çatısı altında henüz 100 yıl önce bir araya getirmiş ve modası da bu yüzden parçalı kalmış ve çok tartışılmış İtalya'nın tasarımcıları bir öğlen yemeğinde Milano Moda Haftası'na başlangıç yapmak üzere bir araya geldiler.
Etkinliği Matteo Renzi'nin, yani bir başbakanın düzenlemiş olması birçok Avrupa ülkesi için anlaşılması zor bir durum. Eğer İngiltere'nin Başbakanı David Cameron, ülkesini Avrupa Birliği'nde tutmak için verdiği çabalara ara verip Londra'nın modasını desteklemeye kalksaydı, İngiliz gazetelerinde denmedik söz kalmazdı. Barack Obama'nın New York stiline destek vermesi? Böyle bir şeyi düşünemiyorum bile.
Giorgio Armani ve Matteo Renzi
Fotoğraf: @SuzyMenkesVogue
Ama İtalya'nın başbakanının ve Milano Valisi Giuliano Pisapia'nın, İtalyan modasına bu kadar çok destek vermelerinin altında yatan bir sebep var.
İtalya, modanın hem zanaatçılığını hem de tasarım ayağını bir arada tutup koruyabilmiş tek ülke. Yani, modada hem fikir üretiyor hem de o fikirleri hayata geçiriyor. Uluslararası tasarımcılar ne kadar yaratıcı olurlarsa olsunlar, yüksek modayı yüksek moda yapan şey aslında İtalyan işçiliği.
İşte 41 yaşındaki Başbakan Renzi, İtalya'nın bu istisnai durumunu ve yeni kuşağı kıyafetler tasarlayıp yapmak konusunda yüreklendirmenin ne kadar önemli olduğunu anlıyor. Yani bu etkinlik Giorgio Armani'yle Donatella Versace'yi yan yana getirebilmek için değil, bütün İtalyan moda sektörüne destek olabilmek için düzenlendi.
Pierpaolo Piccioli, Donatella Versace, Franca Sozzani, Giorgio Armani, Maria Grazia Chiuri
Fotoğraf: @SuzyMenkesVogue
Başbakan, İtalya'nın sadece müzelerden ibaret olan bir ülke değil, görkemli geçmişini geleceğe yansıtabilen bir ülke olmasını istiyor.
Bu yüzden de Milano'daki varlığının amacı sadece modacıların gönlünü hoş tutmak değil, aynı zamanda onlara meydan okumaktı. 40 yıl öncesinin, yani Armani gibilerin imparatorluklarını yeni kurmaya başladıkları dönemin dinamizmine tekrardan sahip olunabilir mi?
Renzi o dinamizmin geri getirilebileceğine inanıyor ve şöyle söylüyor: "Moda endüstrisi bize İtalya'nın geleceğinin nasıl olması gerektiğini öğretiyor; ne kadar hoş bir duygu olursa olsun nostaljiye takılıp kalmamalıyız. Sürekli merakının peşinden koşan, müzeden çok atölyeleri olan, muhafazakar değil yenilikçi olan bir ülke olmalıyız."
"İtalya'nın ihtiyacı olan şey tam da bu ve İtalyan modası bunu ilk hayata geçiren sektör olacak."
Gucci: Vintage'da Yaratılan Görsel Efektler
Gucci, yeniden doğuş anlamında sahneye en dramatik girişi yapan modaevi oldu. Kreatif direktörlüğe geçmeden önce de Gucci'de asistan olarak çalışan Alessandro Michele, markanın imajını tamamıyla değiştirmiş ve -son finansal verilere göre- markanın bir süredir cansız olan gelir miktarını %4 arttırmış.
Fotoğraf: Indigital
Geçmişten bir şeyler öğrenilmeden geleceğin yaratılamayacağına inanan Michele, Gucci'nin jet sosyete arasında popüler olmaya başladığı 1970'lerdeki sembolik kıyafetlerini yeniden ele alarak onlara renk katmış. O tarihlerden önce Gucci sadece çanta ve ayakkabı üretiyordu. Bu yüzden tasarımcı keskin gözlerini ve hayal gücünü kullanarak Gucci'nin vintage anlayışını yeniden yorumlamış ve bir tür sanal gerçeklik yaratmış.
Gucci'de bol renkli ve karmaşık olan ama yine de lüks duran kıyafetlerin şokunu ilk kez geçen sezon yaşamıştık. Sonbahar/Kış 2016-17 koleksiyonundaki karmaşa bu sefer çok daha fazlaydı.
Her şeyden önce göze çarpan renkler kullanılmıştı: çingene pembesi kürklü kaban, turkuaz pelerin, çarpıcı kırmızı renkte bir pantolon takımı ve sanki bir ressam resim yaparken kendini serbest bırakmış gibi gözüken birçok çılgın renk kombinasyonu gördük.
Fotoğraf: Indigital
Sadece bununla kalmıyor! Bir de hayvanlar vardı - ayılar, maymunlar ve yılanlar örgü veya aplike gibi birçok farklı teknikle yaratılmıştı. Eklektik desenler görebilmek de mümkündü, bir ceketin arkasında Gucci'nin amblemi ikili G harfleri bulunuyor, bir elbisenin göbek kısmında Rönesans güneşi ışıldıyordu.
Fotoğraf: Indigital
Elbette, bol bol şapka, kemer ve Gucci'nin imzası haline gelmiş çantalar ile ayakkabılar da vardı. Bu parçaların hepsi tek bir kıyafette beraber kullanıldığı için yarattığı yoğun etki baş döndürücü olmuş.
Bu çılgın kıyafet sarmalının ardındaki sebep, müşterilere 70 parçada olabildiğince çok seçenek sunabilmekti.
Defileyi, aksesuarları kıyafetlerden ayırmadan değerlendirmek zor. Aksesuarları ayrı olarak görseydik daha iyi olurdu. Ama defilenin enerjisi kesinlikle çok etkileyiciydi, özellikle de gördüklerini bir tıkla almak isteyen yeni jenerasyon için.
Fotoğraf: Indigital
François Pinault'a Gucci'nin yükselen başarısı konusunda heyecanlı olup olmadığını sordum. Yönetici bu soruya temkinli bir yanıt verdi, "Bekleyelim ve görelim!" dedi.
Roberto Cavalli: Yeninin Doğuşu
Peter Dundas, ilk sezonunun fiyaskoyla sonuçlanmasının ardından, Roberto Cavalli için çok daha iyi ve güçlü bir koleksiyonla karşımıza çıktı. Markanın kurucusunun geri plana çekilmesiyle, kreatif direktör Dundas modaevine yeni bir soluk getirmeye her zamankinden daha hazır.
Fotoğraf: Indigital
Her şey şamdanlarla başladı; ihtişamlı şamdanlara modern ve gümüşi bir etki kazandırılmıştı. Bu da 19. yüzyıl sonlarını simgeleyen yaldızlı mobilyalar ve palmiye ağaçlarıyla tezat oluşturmuştu.
Bütün o mor renkleri, yoğun süslemeleri ve gösterişçi kürkleriyle ne kadar modernite öncesi çağa gönderme yaparsa yapsın, kontrolü elinden hiç kaybetmeyen bir koleksiyon söz konusuydu. Edward devrine ait yılanlı süslemeler vardı, evet, ama bu süslemeler Janis Joplin tarzıyla harmanlanmıştı. Dundas referans noktası olarak Ressam Aubrey Beardsley'in yoğun çizimlerini almış olabilir. Ama podyumda onlar kadar bir o kadar da skinny jean'ler gördük. Bu anlamda bir denge sağlanmıştı.
Fotoğraf: Indigital
Tasarımcı, "Koleksiyonun kalbinde, Avrupa'nın Belle Époque döneminin rock tarzıyla harmanlanması yatıyor," diye açıklıyor. Ama bence asıl şunu söylemeliydi: Modaevinin kalbi, işleme ve süslemedeki zanaatkarlığında yatıyor.
İtalyan zanaatkarlığının, ta Rönesans dönemine, Papaların pelerinlerindeki süslemelere ve Katolik kiliselerindeki kıyafetlere kadar uzanan uzun bir geçmişi var. Gerçi bu defilede dini bir hava veya gönderme yoktu ama kıyafetlerdeki süslemeleri mümkün kılan şey, Rönesans'tan bu zamana uzanan İtalyan zanaatkarlığının ta kendisiydi.
Fotoğraf: Indigital
Dundas'ın fiyaskolu ilk koleksiyonu, galiba sadece bir ısınma egzersiziydi. İtalyan mirasına geri dönüp onu modern bir biçimde yorumladığı bu yeni koleksiyonu ise moda dünyası için iyi haber.
AlbertaFerretti: Bahar Vakti
Alberta Feretti, eski kafalı biri ama bunu bir övgü olarak söylüyorum. Bu, bir İtalyan modaevinin sahip olması gereken bütün değerleri koruduğunu ifade ediyor.
Fotoğraf: Indigital
Her şeyden önce dikkat edilmesi gereken, çok hafif bir elle istisnai bir dikiş ve işleme tekniği kullanması. Neredeyse her Ferretti kıyafeti yoğun ama sevimli bir biçimde işlenmiş. Nadiren hiçbir işlemesi olmayan bir elbise karşımıza çıktığında ise İtalya'da yapıldığı bariz tarçın renkli satenin kalitesini görme fırsatı yakalıyoruz.
Bu sezonun defilesi, podyumdaki kış dekorasyonuyla narinliği simgeliyordu. Arka planda ağaç dalları ekrana yansıtılırken, podyumdan dantelli elbiseler geçiyordu.
Fotoğraf: Indigital
Feretti, uzun süredir ödül törenlerinin kırmızı halılarına kıyafet hazırlamaktan uzak durmaya çalışıyordu, elbiselerindeki asaleti takdir eden birkaç ünlü müşterisi hariç çok fazla kırmızı halıda görülmüyordu. Belki de bu yüzden, bu sezon gecelik gibi görünen kıyafetlere yönelerek örneğin pijamaya benzer palazzo pantolonlarına 21. yüzyıl yorumu katmıştı. Kaliteli bir geceliğe benzer sade elbiseler tasarlamıştı.
Fotoğraf: Indigital
Ferretti'yi olabilecek en kadınsı tasarımlarıyla tercih ederim. Sonbahar/Kış 2016-17 koleksiyonunu izlerken dantel üstlerin ve kürklü eteklerin sadeliğindeki güzelliği hissedebilirdiniz. Bir elbisenin üzerinde, kışın çorak toprakta yeni yeni açmış çiçeklere benzeyen işlemeler bulunuyordu. O elbise özünde son derece İtalyandı: asalet, işçilik, baharda yeniden doğuş... Ferretti bütün bunları kumaşa nasıl aktaracağını çok iyi bilen bir tasarımcı.