Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İkonlaşmış yazarların kaleme aldıkları kitapları bilirsiniz. Peki ya giyim tarzlarını?
İkonlaşmış yazarların kaleme aldıkları kitapları bilirsiniz. Peki ya giyim tarzlarını? Legendary Authors and the Clothes They Wore (Efsanevi Yazarlar ve Giydikleri Kıyafetler) adlı kitap, hem yazarların hem de yarattıkları kahramanların gardıroplarını aralıyor. Joan Didion’dan Patti Smith’e, Sylvia Plath’ten Oscar Wilde’a uzanan geniş bir yelpazede 50 yazarın modaya ilişkin şaşırtıcı anekdotları kitaba lezzet katıyor.
Patti Smith
Marcel Proust, bembeyaz eldivenlerini eline geçirip Paris’in ünlü çiçekçisi Lachaume’un yolunu tutar ve buradan aldığı taze orkideyi yaka çiçeği olarak kullanırdı. James Joyce, İrlanda’nın tüvit kumaşına o kadar düşkündü ki bir dönem tezgâhtar olarak çalıştı. Teatral ve kendine has bir tarzı olan Edith Sitwell, haşmetli yüzüklerini takmadığında kendisini çıplak hissettiğini söylerdi. Giyim kuşam ve dış görünüş konusunda çok titiz olan F. Scott Fitzgerald, karısı Zelda’yı bir arkadaşıyla birlikte alışverişe yollayıp Fransız tasarımcı Jean Patou’nun tasarımlarını keşfetmesine önayak olmuştu.
Legendary Authors and the Clothes They Wore(Efsanevi Yazarlar ve Giydikleri Kıyafetler) adlı kitap, yazarların giyim tarzları hakkında az bilinen, hayret verici bilgilerle dolu. Kitabın yazarı Terry Newman, 25 yılı aşkın süredir moda alanında çalışıyor ve çeşitli dergilere yazılar yazıyor. Kitabı yazmaya nasıl karar verdiğini sorduğumda, “Hayatım boyunca iki şeyle ilgilendim: Kitaplar ve giysiler,” diyor. “Kitap okurken, yazarların kendilerinin de en az yazdıkları şeyler kadar hayranlık uyandırıcı olduğunu düşünürdüm hep. Kişisel öykülerine de bayılırdım. Kim oldukları, ne giydikleri, nasıl bir karaktere sahip oldukları...” Kitapta, yazarların hayatlarından giysilerle ilgili anekdotlara, başlıca eserlerinde yarattıkları karakterlerin stillerine dair alıntılar eşlik ediyor.
Quentin Crisp
Newman şöyle yazıyor: “Moda, hem yazarların sayfaya koydukları kelimeler, hem de üzerlerine giydikleri kıyafetler aracılığıyla edebiyatın içinden geçiyor. Tüm bu efsanevi yazarların, gardıroplarıyla bakış açıları arasındaki ilişki ilk bakışta apaçık ortada olmasa bile çekmecelerini altüst ettiğinizde benlikleri ortaya çıkıyor.” İntihar ederek yaşamına son veren, Sırça Fanus’un yazarı Sylvia Plath’ın giydiklerine bakarak kimliğini okumaya çalışması, kitabın en can alıcı örneklerinden. Newman’a göre, Plath’ın 50’lerin kadın imgesini yansıttığı muntazam ve hanım hanımcık elbiseleri, iç dünyasındaki gelgitleri gizlemek için kullandığı bir zırhtı. Savını desteklemek için, ölümünden birkaç yıl önce Plath’ı tanıyan şair Ruth Fainlight’ın görüşlerine yer veriyor. “İlk izlenimim, zehir gibi hırslı bir kadının, geleneksel ve özverili bir eşmiş gibi görünmeye çalıştığı yönündeydi. Göğsü oturan, koyu yeşil kloş bir elbise giyiyor ve küçük bir şapka takıyordu.” Kadın kimliğinin çetrefilliğini en iyi anlatan yazarlardan biri olan Plath’e giysileri üzerinden bakarak, bir yazarı olduğu kadar kendimizi de anlamaya çalışmak mümkün. Acaba giydiklerimizle neyi gizliyor ya da ortaya çıkarıyoruz?
Edith Sitwell
Newman’ın yazarlardan yaptığı alıntılar, pek çoğunun modanın sunduklarından ve kısıtlamalarından hiç mi hiç etkilenmeden tamamen kimliklerine göre giyindiklerini gösteriyor. Mesela İngiliz yazar Quentin Crisp, “Önce kim olduğunu bulmalısın. Sonra çılgıncasına o bulduğun kişi olmalısın” diyor. Edith Sitwell, kişinin kendisi olmasının başarılı bir dış görünüşün sırrı olduğunu söylüyor. “Eğer tazıysanız neden pekinez gibi görünmeye çalışasınız ki?” Androjen stiliyle daimi bir ilham kaynağı olan Patti Smith, görünüşüne dair neyi istemediğini çocukluğundan itibaren bildiğinden söz ediyor. “Kırmızı ruj sürmek istemiyordum. Annem bacaklarımdaki tüylerden kurtulmam gerektiğini söylediğinde “Neden?” diye soruyordum. Dış dünyaya olduğumuzdan farklı bir imaj sunmak zorunda olmayı aklım almıyordu.” Giyinirken edebiyatçıların bu söylediklerini aklımıza getirmek hiç fena fikir değil aslında...