Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Grand Palais, Ay'a yapılan ilk uzay yolculuğunun 50. yılını "La Lune: Du Voyage Réel aux Voyages Imaginaire" sergisiyle kutladı.
Fotoğraf: @nasa
50 yıl önce bugün insanlık tarihinin en unutulmaz olaylarından biri gerçekleşti, insanoğlu ilk kez Ay'a adımını attı. Ay'a yapılan ilk uzay yolculuğunun 50. yılını kutlarken, Paris’in en büyük sanat enstitülerinden biri olan Grand Palais, The Moon (La Lune: Du Voyage Réel aux Voyages Imaginaire) sergisiyle insan ve Ay arasındaki şiirsel ilişkiyi mercek altına aldı ve biz de Grand Palais’den Ay'a baktık.
Fotoğraf: @nasa
Grand Palais, insanlığın Ay'a inişinin 50. yıl dönümü vesilesiyle insanoğlunun bu tanıdık yıldızla uzun yıllar süren ilişkisini kutlama fırsatı sundu. Alexia Fabre ve Philippe Malgouyres küratörlüğünde gerçekleşen sergi, ziyaretçilere antik çağdan günümüze sanatsal yaratımın öznesi olan Ay’ı yeniden keşfetme şansı verdi. Ay'a yapılan gerçek yolculuktan hayali yolculuklara uzanan sergiye yakından bakalım.
Fotoğraf: @nasa
Sergi, Ay'a 50 yıl önce yapılan yolculukla başlıyor. 1969 yılında 20 Temmuz’u 21’ine bağlayan gece, iki adam Ay'a adımını attı. 1958 yılından Mercury ve Apollo programları uzun bir araştırma ve görev serisine başladı ve tam 9 yıl sonunda başarılı bir sonuç elde edildi. Apollo’nun 11. programıyla, Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins Ay'a gönderildi. NASA tarafından yapılan canlı yayınla milyonlar eş zamanlı bu deneyime ortak oldu. 8 gün Ay’da kalarak görevi başarıyla sonlandıran bu üç adam tarihe adını yazdırdı.
Karl Friedrich Thiele, Apparition of the Queen of the Night, 1819
Fotoğraf: RMN-Grand Palais
Evrene dair objektif gerçek arayışında, hayali ve estetik yorum asla eksik olmadı. İlk çağdan beri, Ay'a gitme düşüncesi en çılgın hayaller arasındaydı. Apollo 11 ile hayaller gerçek olunca yeni bir çağ başladı, yine de hayal dünyası gücünü kaybetmedi, tam tersi bu fanteziye daha büyük sorular eklendi. Ay'a ilk gözlem denemesi, 1609 yılında Thomas Harriot tarafından yapıldı. Ay'a yolculuk fikriyse iki bin yıl öncesine dayanıyor. İlk çağdan beri hayali kurulan bu yolculuk, bilimkurgu edebiyatının doğmasına neden oldu.
Marc Chagall, The Blue Landscape, 1949
Fotoğraf: VG Bild-Kunst, Bonn; ARTOTHEK © Adagp, Paris 2019
Serginin Ay'ın Üç Yüzü isimli bölümüne, Ay ve gece ile ilişkilendirilmiş bakire tanrıça Hekate ilham veriyor. Hekate'nin üç ruh hali Ay'ı değişik duygu durumlarını temsil ediyor; şefkatli, değişken ve rahatsız edici. Sevecen ay, koruyucu ve ilham verici; Ay’ın koruyucu hülyası altında, insan hayal kuruyor, aşık oluyor, uyuyor, dua ediyor ve meditasyon yapıyor. İkinci yüzündeyse Ay’ın zamanla ilişkisini belirleyen değişken yönü ele alınıyor. Takvimleri organize eden ve saatleri ayarlayan Ay, durmadan değişerek, akan zamana ritim veriyor ve Ay'ın döngüsüne göre birçok ritüel ve dini takvim ortaya çıkıyor. Son olarak, üçüncü yüz karanlığın, melankoli ve deliliğin yıldızını temsil ediyor. Kötü ruhlu Ay, korku ve fantazilerin ana kaynağı. Ayrıca Ay, bizim dünyamız ve diğer dünya arasında bir pasaj olarak da yorumlanıyor. Yunan mitolojisinin gizemli kahramanı Hekate, ölümden sonraki yaşamı temsil ediyor.
Antonio Canova, Endymion Asleep, 1819
Fotoğraf: Gypsotheca e Museo Antonio Canova, Possagno
İnsan, Ay'ı kendi formunda yorumluyor ve uzaktaki yıldıza bir beden veriyor. Mısır, Mezopotamya ya da Modern Hinduizm’de maskülen bir bedende gördüğümüz Ay (Thoth, Nefertum, Sin, Chandra gibi isimlerde); klasik çağda en güzel kadın bedenlerinde vücut buluyor: Artemis, Diana, Selene, Hecate.
Serginin son kısmında Ay'ın şiirsel güzelliği sanata nasıl ilham oldu sorusu sanat tarihinden en büyüleyici seçkiyle yanıt buluyor. Ay’ın sanatsal ışığı altındaki tarihsel yürüyüşte, bu özel yıldızın sonsuz ihtimal ve hayalleri var eden yer olduğuna somut örneklerle tanık oluyoruz.
Sergide, başarısını uluslararası çapta kanıtlamış Türk sanatçı Semiha Berksoy’un Ay Işığı Altında Aşk (1971) eserinin de yer aldığını not düşelim.
Merry Joseph Blondel, Diane on her chariot to Endymion, 1821
Fotoğraf: RMN-Grand Palais (Château de Fontainebleau) / Gérard Blot
Ay, güzelliğe açık bir davet. Sessizce rüyalara dalarak bilginin ve zamanın ötesinde kişiye özel bir deneyim sunan bu büyülü yıldızın anlatımı, sanatı ve sanatçıyı şiirselliğe sürüklüyor.
Ay, tarih boyunca romantik hayal gücünün sembolü oldu ve sanatçı ve şairler, tıpkı bilim adamları gibi, kozmik fenomeni dikkatlice inceledi. Ay izleme geceleri düzenleyip, üç teleskoba sahip olan Alman edebiyatçı Johann Wolfgang von Goethe’nin Ay hayranlığını da bunun kanıtı niteliğinde.
Fransa’da romantizm akımında sıkça gördüğümüz Ay, yalnız başına hayallere dalmayı, ay ışığının meditasyonunu ve Tanrı’yla yüz yüze gelmeyi simgeliyor.
Leonid Tishkov, Private Moon, 2003-2017
Fotoğraf: Léonid Tishkov; RMN-Grand Palais
19.yüzyılın ikinci yarısında Fransız edebiyatında ay ışığı anlamına gelen claire de lune ifadesi, yalnızca görsel ve edebi sanatların değil, müziğin de parlayan yıldızı oldu. Ludwig van Beethoven’ın Piano No. 14’ü, bilinen adıyla Moonlight Sonata,Claude Debussy’nin Clair de Lune’ü, Ay’ın simgelediği melankoliyi, geçen zamanı ve dünyanın üzgün güzelliğini kutlayan şaheserlerden yalnızca birkaçı.
Müzikal anlamda günümüze yaklaşacak olursak 1960’ların saykodelik müziğinde başrol oynayan Ay, bilinmeyen gizemli yüzüyle ön plana çıktı. Pink Floyd’un ikonik Dark Side of the Moon albümünden King Crimson’ın Aliester Crowley’nin Ay Çocuk kitabından ilham alan Moon Child şarkısına Ay'ın şiirsel güzelliği her yerde.
Man Ray, The World, 1976
Fotoğraf: Man Ray 2015 Trust / Adagp Paris 2019
Grand Palais'nin Ay'a yapılan ilk uzay yolculuğunun 50. yılını kutladığı "La Lune: Du Voyage Réel aux Voyages Imaginaire" sergisi sayesinde dünyaya yakın meşhur yıldızın sanattaki rolünü keşfe çıktık.
50 yıl önce bugün gerçekleşen ve Neil Armstrong'un "insan için küçük insanlık için büyük bir adım" diye yorumladığı o tarihi an;