Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Mougins'e "evim" diyen Picasso'nun herhalde bir bildiği vardır değil mi?
Kasaba dediğimize bakmayın. Picasso’nun 1936 yılında keşfettiği ve son 12 yılını geçirdiği, Fransız Rivierası'nın saklı bahçesi Mougins’den bahsediyoruz. Winston Churchill, Elizabeth Taylor, Christian Dior ve Catherine Deneuve’ün de vazgeçemediği bir yer burası. Mougins, Cote d’Azur’ün bir klasik haline gelen mavi büyüsü Monako, Nice, Cannes ve Saint-Tropez yüzünden, henüz seyahat radarınıza girmediyse, rotanızı değiştirin. Fazla uzaklaşmanıza gerek yok çünkü bu büyülü kasaba, Cannes’a arabayla sadece 15 dakika uzaklıkta.
Woody Allen’ın Vicky Cristina Barcelona’sındaki ya da Jean-Pierre Jeunet filmlerindeki o tutkulu romantizmi, bu kasabanın havasında yaşıyorsunuz. Dünyanın en güzel golf sahasına bakan bir şatoda kalıyorsanız üstelik. Golf, Grasse bölgesine bağlı Mougins’in milli sporu gibi bir şey. Mougins’de golf ve romantizmin dışında, yemek de var, sanat da.
Mougins, tam bir gastronomi cenneti. 10 yıldır, yıldız şeflerin buluştuğu festival Les Étoiles de Mougins’e ev sahipliği yaparak, yemek yemeyi bir sanata dönüştürüyor. Festivalin kurucusu, Fransız mutfağını, elinin modern lezzetiyle dünyaya tanıtan Roger Vergé. Eğer yemek yemek için yaşayanlardansanız, 3 Michelin yıldızlı şef Roger Vergé’nin namını duymamış olmanız imkansız.
Roger Vergé anısına hazırlanan menü
Roger Vergé, festivali kurarken, Michelin yıldızlı şeflerin, sanat ve moda dünyasının gizli buluşma noktasına herkesin katılmasını arzulamış. Yılda 11 milyon ziyaretçiyle, ünlü şefin bu arzusu çoktan gerçekleşti. 1930 doğumlu Roger Vergé, geçtiğimiz Haziran aramızdan ayrılsa da, 18-20 Eylül tarihleri arasında 10. yılını kutlayan festivalde, dünya mutfağına adını altın harflerle yazdırdığını bir kez daha kanıtladı. Les Étoiles de Mougins, önceki festivallere nazaran bu yıl sunduğu yemek şöleninin yanı sıra, kurucusuna bir saygı duruşuydu aynı zamanda.
Michelin yıldızı ile taçlandırılmış şefleriyle yıldızlar geçidinden farksız olan festivalde, Paris’teki meşhur Le Pré Catelan’ın yıldızı Frédéric Anton’dan, Jean-Luc Rabanel’e, bütün şefler sihirli ellerinin hünerlerini konuşturdu. Şeflerin dünyasında Michelin bir şeref meselesi. 2003 yılında üç yıldızını kaybetme korkusuna dayanamayıp, intihar eden Bernard Loiseau’yu hatırlayalım. Henüz Michelin yıldızı olmamasına rağmen, festivalin bu yılki yükselen ismi Wilfrid Hocquet, Akdeniz mutfağının Amerika’daki hakiki temsili, Fig & Olive’in yönetici şefi. Wilfrid, klasik tatlara getirdiği deneysel yorumla bence Roger Vergé’nin veliahtı.
Fig & Olive'in yönetici şefi Wilfrid Hocquet festival kapsamında workshop verirken
Fig & Olive’in kurucusu Laurent Halasz, Fransız Rivierası’nda, zeytin yağıyla ve limon kokusuyla büyüyen bir Akdenizli. Akdeniz mutfağının kalbinin Fransız Rivierası’nda attığına inanan Laurent’nin bu düşüncesinde annesi Francine’in rolü büyük. Oğlunun 10 yıl önce, ilk şubesini New York'ta açtığı, kısa sürede Los Angeles, Washington ve Chicago’nun vazgeçilmez mekanı haline gelen Fig & Olive menüsünün yüzde otuzu Francine’e ait. Fig & Olive'in başarısında, gece gündüz demeden çalışan pazarlama direktörü Ludovic Barras'ın da katkısı büyük.
Francine Halasz
Francine, tanıdığım en zarif gurme. Akdeniz ve dünya mutfağıyla yoğrulmuş damak zevkinin kusursuzluğunu yazmıyorum bile. Muhteşem yemekler yapıyor. Birçok yemek tarifi, ki bence hepsi birer iksir, tamamen kendisine ait. Özenle hazırlayıp, ağırladığı yemek sofrasında içindeki gurme perisini anlatmadan edemiyor. “Bir bestecinin duygu hafızası varsa, benim de tat hafızam var. Ruhumda ve beynimde sürekli farklı tatlar buluşuyor“, diyor.
Akdeniz’in hafif lezzetlerinin ve Fransız Rivierası’nın yerli şaraplarının tadıyla Francine’in evinin baş döndüren manzarasında seyre dalarken, sanattan konuşmamak elde değil. Picasso’nun son nefesini vermeyi tercih ettiği bu topraklarda sanat, Mougins’in yeşili kıskandıran bahçelerinde, rengarenk taş evlerinde, Louvre ile yarışabilecek müzelerinde ve attığınız her adımda kendini hissettiriyor.
Klasik sanat meraklıları, Musée d'Art Classique de Mougins’de kendinizden geçeceksiniz. Modern ile klasiği bir arada sunan bu sanat deryasında, Rubens’den Rodin’e, Picasso’dan Mark Quinn’e ve Damien Hirst'ten Antony Gormley’e, sanat güneşleri yeniden doğuyor. Andy Warhol’ün tutku ihtiva eden Birth of Venus’ü de burada. 700 sanat eserinin sergilendiği müzede, Antik Mısır’dan Antik Yunanistan’a, Roma İmparatorluğun’dan modern sanat akımlarına sonsuz bir yolculuğa çıkmak mümkün. Müzenin kurucusu Christian Levett, İngiliz bir koleksiyoner. Levett ailesi uzun yıllar Londra ve Monako’daki evlerinde muhafaza ettikleri sanat eserlerini eve sığdırmakta zorlanınca, 1995’te keşfedip yerleştikleri Mougins’de 2011 yılında bir müze açmaya karar vermişler. Henüz 4 yıl geçmesine rağmen, Musée d'Art Classique de Mougins Yılın Müzesi Ödülü'nü almış.
Andy Warhol'ün Birth of Venüs isimli eseri
Mougins'de sanat, müzelerle sınırlı değil. Oteller de müzelerle yarışır zenginlikte. Le Mas Candille bölgenin, resmi olarak 5 yıldızlı ama 5 yıldızdan çok daha fazlasını hak eden bölgenin en ihtişamlı oteli. Çoğu otel, eskiden ya şatoymuş ya da çiftlik evi. Tarihi dokusuna dokunmadan, restore edilen oteller şatoda yaşıyormuş hissini hala koruyor. Mougins'in her köşesinde olduğu gibi, yemek Les Mas Candille'de de farklı bir anlam kazanıyor. Yolunuz düşerse, şef David Chauvac'ın tadım menüsüne kendinizi gönül rahatlığıyla teslim edin. Le Mas Candille'yi diğer otellerden ayıran bir başka özelliği, Avrupa'nın ilk ve tek Shiseido Spa'sına sahip olması. Japon bahçelerinin içindeki saklı jakuzinin keyfini, müsadenizle kendime saklıyorum.
Le Mas Candille
Mougins, her mevsim güzel ama Les Étoiles de Mougins zamanı bir başka. 10 yıldır Eylül ayında düzenlenen gastronomi festivalinin 11. yılını kaçırmamak için, şimdiden tatil planınızı yapın. Mougins'e "evim" diyen Picasso'nun herhalde bir bildiği vardır değil mi?
Belles Rives, Cannes ve Nice hattının, Antibes'de denize nazır hatta denize sıfır konuma sahip beş yıldızlı tek oteli. Dünyaca ünlü yıldızları misafir eden otelde, Woody Allen son filmi Irrational Man'i çekti. Hayranlarına duyurulur.
Nice'e, arabayla 15 dakika uzaklıktaki Picasso'nun “evim“ dediği Mougins'de bulunan Le Mas Candille, Avrupa'nın ilk ve tek Shiseido imzalı spasına sahip. Uğramadan geçmeyin.
Valbonne kasabası, Nice'e beş adımlık mesafede desek yeridir. Kendine has tarihi dokusu, renkli taş evleriyle ünlü kasabanın her Cuma kurulan pazarında kendinizi kaybedeceksiniz.
Musée d'Art Classique de Mougins, klasik eserler cenneti. Klasik sanat eserleriyle Louvre Müzesi ile yarışan Musée d'Art Classique de Mougins'de çağlar arası yolculuğa çıkıyorsunuz.
Grasse'ta bulunan parfüm müzesi Fragonard, parfüm tutkunları için bir koku havuzu adeta. 100'den fazla, burunla çalışan Fragonard'ta parfüm imalatına tanıklık etmekle kalmayıp, gayet makul fiyatlara dilediğiniz esanslarla kendi iksirinizi hazırlatabilirsinız.
Sevgili fotoğraf tutkunları, Mougins yalnızca yemek ve klasik sanatla ilgilenmiyor. Bu kasabanın dokusunda fotoğraf sanatı da var. En güncel, en özel sergiler için bu müzeyi takipte kalın.
Saint Paul de Vence, Nice ve Cannes hattının sanatçılar kasabası. 19. yüzyılda özellikle ressamların dikkatini çeken kasabanın eşşsiz manzarası, portakal ağaçları ve resim galerileri görülmeye değer.
Brie, Camembert, Mimolette, Rokfor, Salers peyniri ya da Tomme. Cannes'daki her peynirci kıymetli, hepsi özel. Damağınıza uygun peyniri bulmadan, eve dönmeyin.
Le Clos St Basile, romantik bir akşam yemeğinin sonuna kadar hakkını veriyor. Mekanın işletmecileri evli bir çift. Mathiue Lestrade şef, eşi Elien Demuynck ise servis yetkilisi. Bu ikilinin önerdiği her şeyi, parmaklarınızla birlikte yiyebilirsiniz.
Yemek, sanat ve şapkalar. Parizyen ruh, Fransız Rivierası'nda da hakim. Kaliteli, el yapımı ve fiyatı uygun şapkaları kaçırmayın.