Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Aralarında 17 yaş var, ama öyle çok ortak noktaları var ki, şaşıyor insan... Bu yazıda Charlotte Gainsbourg ve Riley Keough’yu aynı cümle içinde kullanıyoruz ve yanılmıyorsak, bu bir ilk olmalı.
Tanıma fırsatı bulamadığı fazlasıyla meşhur bir dedenin, Elvis Presley’nin torunu Riley Keough ile hayatı boyunca yol göstericisi bellediği fazlasıyla meşhur bir babanın, Serge Gainsbourg’un kızı Charlotte Gainsbourg... Biri Amerikan bağımsız sinemasının yeni yıldız adayı, diğeri Fransız bağımsız sinemasının kraliçesi. Riley’yi yeni yeni tanımaya başlıyoruz. Şimdilik Amerikan sinemasının alışık olmadığı kadar gözü kara. Tanık olduklarımız gösteriyor ki adını daha çok duyacağız ve soyadının nasıl telaffuz edildiğini öğrensek hiç fena olmaz (“Kio”). Charlotte ise çağdaş Fransız sinemasının en korkusuz kadın oyuncularından biri. Nasıl oluyorsa, cüretkarlık, onun bedeninde keyfilikle kendiliğindenlik arasında bir noktaya yerleşiyor. Onu izlerken, insana altından kalkamayacağı bir rol olamaz gibi geliyor. Her ikisi de hayata, müzik tarihinin ikonlarının kanatları altında başladı. Her ikisi de perdede kural tanımıyor. Her ikisi de içine doğdukları şöhretin yumuşak karnına tekmeyi basıp, kendi tırnaklarıyla, birilerinin kızı veya torunu olarak anılmayacağı bir kariyer inşa etti. En güzelini en sona sakladık: Her ikisini de bu ay perdede izleyeceğiz.
Riley Keough, 2016’da sıra dışı TV dizisi The Girlfriend Experience ile çıkış yapmasına olanak sağlayan usta yönetmen Steven Soderbergh’in yeni filmi Şanslı Logan’da, kusursuz soygunu gerçekleştirmeye çalışan üç kardeşten birini canlandırıyor. Hollywood’un A listesine dahi girmeden, bir Soderbergh filminin afişinde boy gösteren tek kadın oyuncu olmak az şey değil. Üstelik, bu sadece başlangıç. Geçen yıl Cannes’dan Jüri Ödülü ile ayrılan American Honey ve Altın Küre’ye aday olduğu The Girlfriend Experience bir yana, 2017’de öyle parlak projelerin parçası olmayı başardı ki, kendini şanslı hissetmesi gereken belki de Soderbergh’tir. Kral’ın torunu olması yetmezmiş gibi, bir zamanlar hem Michael Jackson’ın hem de Nicolas Cage’in üvey kızı olan Keough’nun şöhret kusan genlerini ardında bırakıp, 28 yaşında, aykırı sinemacı Lars von Trier’nin bile dikkatini çekmiş olmasını hafife alamayız doğrusu. Trier demişken, Riley ile Charlotte arasındaki ortak noktalardan biriyle daha karşı karşıya olduğumuz aman dikkatlerden kaçmasın. Trier’nin kariyerindeki en tartışmalı filmlerde rol alan Gainsbourg’a karşılık, Keough da yönetmenin son filmi The House That Jack Built’ın kadrosunda.
Riley, yalnız Amerikan bağımsız sinemasının değil, moda dünyasının da yeni yıldız adayı. New York’taki Met Balosu’na bir Louis Vuitton tasarımıyla katılan Riley.
Keough’dan yıllar önce defalarca Cannes’dan yolu geçen, hatta bir Lars von Trier filmi olan Deccal ile En İyi Kadın Oyuncu ödülüne uzanan Charlotte Gainsbourg’un bu ay izleyeceğimiz filmi ise Mayıs’ta festivali açan Les fantômes d’Ismaël. Gainsbourg, filmde sevgilisinin öldüğünü sandığı eski bir aşkının dönüşüyle sarsılan Sylvia’yı canlandırıyor. Les fantômes d’Ismaël, Cannes’da pek iyi eleştiriler almasa da Gainsbourg ile Marion Cotillard’ı karşılıklı oynarken izleme şansı her gün karşımıza çıkmıyor. Cotillard’ın aksine Hollywood’a pek bulaşmayan Gainsbourg, 20 yıl sonrasının Isabelle Huppert’i olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Olur da bir gün Riley Keough ile yolları kesişirse, bu yazıyı hatırlarsınız.