Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bir yanı Atlas Dağları’na diğer yanı Atlas Okyanusu’na uzanan, Kuzey Afrika’nın en gizemli şehirlerinden Marakeş; sarı-turuncu tonları, sıcak iklimi ve dillere destan souq’larıyla Ayşe Boyner’in seyahat notlarında.
Bir yanı Atlas Dağları’na diğer yanı Atlas Okyanusu’na uzanan, Kuzey Afrika’nın en gizemli şehirlerinden Marakeş; sarı-turuncu tonları, sıcak iklimi ve dillere destan souq’larıyla Ayşe Boyner’in seyahat notlarında.
Ana yolun kenarına arabayı park edip, dar bir yoldan El Fenn’in kapısına ulaşıyoruz. Kocaman kapının arkamızdan kapanmasıyla sanki dış dünyayla iletişimimiz kesiliyor. El Fenn çeşmeli bir avlunun etrafına dizilmiş 28 odadan oluşan kocaman bir riad (Marakeş’e özgü bir köşk). İçerideki renkler, dekor ve duvarlara dizilmiş sanat eserleri sayesinde kendimizi rüyadaymış gibi hissediyoruz. Labirent gibi otelin her yerinde sahibi Vanessa Branson’ın özel sanat koleksiyonundan parçalar yer alıyor. El Fenn’in koridorlarında dolaşırken burayı mesken edinen kaplumbağalara basmamaya dikkat.
Gelir gelmez en üst kattaki terasta öğle yemeğine oturuyoruz. Burada tembellik yapmak isteyenler için küçük bir havuz ve renkli yastıklarla düzenlenmiş bir oturma alanı var. Günü batırmak için ideal. Öyle ki arada rüyalarıma giriyor. 19 Mayıs için yer bakmaya başladım bile…
Şehirdeki ilk gecemizde Le Comptoir’a gidiyoruz. Yemek bölümü turistik olsa da üst kattaki barı buralıların da tercih ettiği bir mekan. Masaya oturduktan kısa bir süre sonra merdivenlerden dansözler iniyor ve masaların üstüne çıkıp dans etmeye başlıyorlar. Biraz dans, biraz yemek. Sonraki akşam tercihimiz Dar Yacout. Terasta, Faslı müzisyenlerin melodileri eşliğinde günbatımı içkisi için ideal. Restoranda servis edilen karışık set menü de bir o kadar lezzetli.
Son gecemizde ise yoğun tavsiyeler üzerine Royal Mansour’daki gastronomik Fransız restoranına gittik. Otele dönüşmeden önce kraliyet ailesinin tatil mekanı olan yapı oldukça şaşaalı. Barda 40’larında bir piyanist klasik rock parçalarını yeniden yorumluyor. Restoran kısmında ise daha ağır bir hava hakim, erkekler ceketsiz giremiyorlar. Yemekler gerçekten muhteşem. Erkeklere fiyatlı, kadınlara fiyatsız menü veriliyor. O yüzden sonradan restoranın en pahalı yemeklerini ısmarladığını öğrenip utanmak istemeyen hanımlar dikkat etmeliler.
Marakeş’e giden herkesin mutlaka uğradığı bir adres: Les Jardins Majorelle. Yves Saint Laurent’nin 1980’de satın alıp ölümünden sonra Marakeş’e armağan edilen bu bitki diyarında sizi enteresan; küçük müzecikler karşılayacak.