Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kaş ve Kekova arasındaki antik şehir Aperlai, Alessandra Lanvin’in markasına adını veren bir doğa ve tarih hazinesi. Bu muhteşem manzara bakan çiftlik evi ise, tasarımcının zamanı durdurduğu bir sığınak.
Alessandra Lanvin’in film gibi bir hayatı var. Türk annesi Ginesta Kohen, 80’li yıllarda Paris’te pek çok sanatçının ilham perisiymiş. Nice gönüller fetheden iş adamı babasıysa, annesinin cazibesine kapılarak her şeyi terk edip Türkiye’ye yerleşmekte en ufak bir tereddüt bile yaşamamış. Alessandra Türkiye’de doğmuş ve büyümüş, her yaz annesiyle babasının dünyadan el etek çekmek için inşa ettikleri, ülkenin güneyindeki Likya antik kenti Aperlai’ye -kentin harabeleri denizin altında- bakan bohem eve seyahat etmişler.
Bugün artık epey farklı bir hayat yaşıyor, yine de yazları değişen bir şey yok. Hubert Lanvin’le -efsanevi Jeanne Lanvin’in torunu- hayatını birleştiren Alessandra bu eve kaçmak için fırsat kolluyor. Fakat artık bu yerin hatırına, beş yıl önce Aperlai adıyla bir lüks ayakkabı firması kurduğu Paris’te yaşıyor. “Elime geçen her fırsatta eşim ve altı yaşındaki oğlumuz Victor’la buraya geliyoruz. Burada tazeleniyoruz ve ailecek bir arada vakit geçirme şansını elde ediyoruz. Böylece kendimizi tamamen bu dünyanın dışındaymışız gibi hissediyoruz” diyor.
Elbette buraya gelmek kolay değil. Başlıca sebep eve karayoluyla ulaşılamaması. Antik kentin harabeleri arasından, aşağı yukarı yirmi dakikalık bir tekne yolculuğu yapmak, sonra da taşlı sarp bir patikadan çiftliğe doğru yürümek gerekiyor. İnternet yok, elektrik geleli ancak iki yıl olmuş. Fakat burayı başka hiçbir yere değişmiyorlar. “Daha ne isteyebiliriz ki? Buradayken zaman adeta donuyor, burada öyle sonsuz bir sükûnet var ki, ancak bir arkadaşımız ziyaretimize geldiğinde ya da buralı bir balıkçı bize günün kısmetini sunduğunda bozuluyor” diye anlatıyor.
Buraya sığmayan yegâne şey devasa ayakkabı koleksiyonu. “Aperlai’yi yarattım çünkü oldum olası bir ayakkabı delisiydim. Binlerce çift ayakkabım var; bazıları çok özel… Fakat buradayken, hep yalınayak geziyorum!”
Alessandra Lanvin’in bu evde kalırken yaptığı en önemli büyük planın, antik Likya kalıntıları arasında kaplumbağalarla birlikte dalış yapmak olması hiç de şaşırtıcı değil… Tasarımlarından bile daha ihtişamlı bir gösteri.