Couture Haftasından Neler Öğrendik ?

valentino
Christian Dior 2021 İlkbahar / Yaz Haute Couture

Günler hatta aylarca süren hazırlıklar, büyük ekipler, dokunmaya çekineceğiniz hassasiyette kumaşlar ve hafızalara kazınan eşsiz tasarımlar. Bütün bu sürece ek olarak aynı özenle hazırlanan defile atmosferleri de Haute Couture’ün moda dünyasının mihenk taşı olduğunu her seferinde yeniden hatırlatıyor. Geçirdiğimiz pandemi sürecinde takvimin sürekli değişmesi, bazı moda evlerinin sunumlarını iptal etmesi derken Paris Haute Couture 2021 İlkbahar/Yaz koleksiyonları yaşanan dönemin aksine bir tavır sergileyerek kendi hayal dünyalarının kapılarını sonuna kadar açıp bizi yeni ihtişamın havasıyla buluşturdu.

Beden kısıtlamasının üzerine çekilen çizgiden abartının zarafetine, pembenin pozitif hakimiyetinden hayal etmenin sihrine bu Haute Couture haftası bize “yüksek sesle devam etmenin” umut verici etkisini aşılamayı başardı.

Sınırsız Couture

Haute Couture her zaman diğer moda alanlarından daha keskin kurallara sahip olmuştur. Nede olsa hazır giyimden, hızlı modaya bütün bu değişiklikler hayatımıza girmeden önce sadece kişiye özel dikimler vardı. Aslında Haute Couture'ü modanın farklı dallarına ev sahipliği yapan köklü bir ağaç gibi düşünebiliriz. Son dönemde modada yaşanan değişimler de en sarsılmaz yerin sahibi Couture'de de yavaş yavaş işlemeye başlayarak ruhunu esnetmeyi başardı. Area koleksiyonlarında gördüğümüz bu kapsayıcı bakış açısının etkileşim hızını ilerleyen dönemlerde de mutlaka göreceğimize inanıyoruz.

valentino
Area, 2021 İlkbahar/Yaz Couture

Pembenin Gücü

Umudun ve pozitif yaklaşımın rengi pembe sahip olduğu her tonla adeta kurtarıcılık görevini üstlendi. 2021'in stil önerilerinde Danimarkalı tasarımcı Cecilie Bahnsen’in "Fuşyadan pastele kadar pembenin her tonunu kullanın." demesi ya da Jacquemus'un tamamen pembeye adanmış kapsül koleksiyonu gibi renk paletinin en keyifli rengi Haute Couture defilelerinde de kendini göstermeyi başardı. Valentino ve Schiaparelli daha iddialı tonları kullanırken, Giambattista Valli ve Chanel pembenin romantizmine yakın durmayı tercih etti. Her iki şekilde de tasarımcılar pembenin olumlu etkisine inanarak koleksiyonlarında da aynı enerjiyi gösterdi.

valentino
Valentino, 2021 İlkbahar/Yaz Couture

valentino
Schiaparelli 2021 İlkbahar/ Yaz Couture

valentino
Giambattista Valli, 2021 İlkbahar/ Yaz Couture

valentino
Chanel 2021 İlkbahar/ Yaz Couture

Abartının Zarafeti

Konu Couture olduğu zaman işin içinde daima biraz abartı da vardır. Elbette bu "biraz" belirli durumlara göre değişkenlik gösterebilir, tıpkı 2021 İlkbahar/Yaz koleksiyonlarında olduğu gibi. Evden çalıştığımız, sınırlı sürelerde dışarı çıkabildiğimiz, giyinmek konusunda her gün kendimize motive etmeye çalıştığımız pandemi dönemine en başta bahsettiğimiz ihtişamlı karşılıklardan biri de bu yüksek dozda abartıydı. Ancak Couture'un kodlarında bulunan inceliği, gösterişle ustaca harmanlayan tasarımcılar Haute Couture'ün neden en beklenmeye değer moda haftası olduğunu da hatırlatmış oldu. Valentino yüksek platformlu metalik çizmeleriyle, Schiaparelli büyük ve ışıltılı detaylarıyla, Fendi korkusuz aksesuar kullanımıyla, Giambattista Valli ise volümün en yüksek seviyesiyle aşırılığın rotasını iyi yöne doğru çevirdi.

Schiaparelli 2021 İlkbahar/ Yaz Couture

Schiaparelli
Giamabttista Valli 2021 İlkbahar/ Yaz Couture

Schiaparelli
Fendi 2021 İlkbahar/ Yaz Couture

Schiaparelli
Valentino 2021 İlkbahar/ Yaz Couture

Hayallerin Dünyası

Bu dönemin belki de en pozitif sayılabilecek faydalarından biri hayal gücümüzü genişletmesi ya da hayal etmemizi belirli açılardan kolaylaştırması oldu. Normal zamanda hiç aklımıza gelmeyen rutin şeyleri bile hayal ediyoruz ve buna bağlı olarak daha fazla kıymet bilip, içimizden bu anları daha çok hissederek yaşamaya söz veriyoruz. Tasarımcılar da Couture haftasına her zaman kendi hikayelerini anlattıkları bir peri masalı gibi yaklaşmayı tercih etmiştir. Ancak bu dönem öyle bir dönemdi ki yaratıcılık ve hayal dünyası kısıtlandığı zincirlerden kurtulmuş gibi koleksiyonlara yansıdı. Christian Dior'un ritueller arasında gezinen gizemli ve romantik siluetleri, Charles de Vilmorin'in Niki de Saint Phalle'nin ikonik Nana heykellerinden aldığı ilham, Iris van Herpen'in göz alıcı elbiselere dönüşen sihirli mantarları ve Ronald van der Kemp'in " etik Dada" adını verdiği yaklaşımla ve fırça darbeleriyle renklenen koleksiyonu derken ortaya bizi farklı duygular arasında dolaştıran ilham dolu hikayeler çıktı.