Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kıvanç Tatlıtuğ ve Mavi’den “A New Edition of You”
Modern, özenli, stil sahibi erkeğin yeni premium görüntüsü Mavi Edition; stilleri, üretimleri ve duruşları ile net ve ilham veren isimlerin ‘yeni edisyon’ hikayelerini A New Edition of You video serisi ile izleyiciyle buluşturdu. Video serisi, kendinin yeni versiyonlarını yaratan, her dönem güncel kalmayı başarabilen dokuz erkeğin hikayelerini samimi bir tonda izleyiciye sunuyor.
Ev sahipliğini Mavi Ceo'su Cüneyt Yavuz ve marka elçisi Kıvanç Tatlıtuğ'un yaptığı seride yer alan ilham veren 9 isimle konuştuk.
Biri yatırımcı, biri sommelier, biri kreatif, biri iş insanı, biri şef, biri yarış pilotu! Sektöründe öncü işlere imza atmış bu liderlerde ortak bir şey var; başarılarının ortak bir kaynağı... Her günü gelişmeye, dünden daha iyisini yapmaya; kendileriyle bu yarışta hep daha iyisi olmaya odaklanarak yaşıyorlar. Mavi'nin bu erkeklerden ilham alarak tasarladığı yeni koleksiyonu Mavi Edition, marka elçisi Kıvanç Tatlıtuğ gibi tutkularının peşinden giden, hayata farklı bakabilen, risk alma cesaretine sahip, stiliyle parlayan isimleri bir araya getirdi.
İlham verici yolculuklarında, kendilerini her seferinde yeniden tanımlayan ve hem tarzları hem de hayat görüşleriyle güncelliklerini koruyan dokuz ilham verici ismin hikayeleri, modern dünyada nasıl etkin kalınabileceğini gözler önüne seriyor.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
Üniversitede girişimcilik üzerine eğitim aldıktan hemen sonra ilk işimi kurma fırsatı yakaladım. Üzerinden 12 yıl ve dört farklı girişim denemesi geçti. İlk üçü istediğim gibi ilerlemese de bugünün temeli oldu. Kolektif House serüvenim dokuz yıldır güzel bir şekilde devam ediyor. Başlangıçta yaptığım planların çoğu gerçekleşti, ama insanlar ve planlar sürekli değişiyor. Bu yüzden bir yere varmış gibi hissetmiyorum; ama tatmin edici bir ilerleme kaydettim.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir versiyonu haline geldiğinizi düşündüğünüz bir dönüm noktası yaşadınız mı?
İlk işimi kurmaya karar verdiğimde, ortaya çıkmamış yönlerimi keşfetmeye başladım. Hem stresli hem heyecan verici olan girişimciliği benimsemek, ticarete başlamak, işin zorluklarıyla yüzleşmek dönüm noktasıydı. Farklı yollar da seçebilirdim.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
“Yaptığımız şeylerin daha iyisi nasıl olur?” diye düşündüğümüzde, olan şeylerin özgün yorumlarını bulabiliyoruz. Yeniyi aramak, yaratmak ve ortaya koymak bana çocukluktaki gibi, merak ve keşfe dair güzel hisler sunuyor. Sürecin kendisinden keyif alıyorum.
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Moda çok kişisel bir konu ve yüklediğiniz anlamla ilgili. Giyim tercihleri çalışma hayatında ilk izlenim yaratmak için güçlü olabilir. İş hayatımda mümkün olduğu kadar konforlu bir stil tercih ediyorum. Yapılan iş çok daha önemli olsa da stil tercihlerinin süreci taçlandıran bir etkisi var.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Minimal, rahat, sportif. Uzun kollu gömleklerim, jean’lerim ve spor ayakkabılarımdan vazgeçmem. Zorunda değilsem rahat olmadığım bir şey giymem.
Çalışma alışkanlıklarını ve atmosferini değiştirdiniz. Kolektif House’ta çalışmanın sunduğu avantajlar neler?
Tek üyelikle birçok lokasyonda çalışabilmek yolda geçen zamanı azaltıyor. Etkinlikler, yeme içme ve sadakat programları gibi servisler, mutlu bir çalışma deneyimi sunuyor. Hem dijital hem fiziksel olarak bir topluluk içinde olmanın getirdiği networking imkanı var. Kurumlara çeşitli iş ihtiyaçları doğrultusunda özelleştirilmiş çözümler sunmamız da bu modeli öne çıkarıyor. Uzun vadeli taahhüt kısıtlamaları olmadan şirketlerin ölçeklenmesine olanak tanıyan esnek çalışma alanları, kendi ofis alanını yönetme ihtiyacını ortadan kaldırarak maliyet verimliliği sağlıyor.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz kendinizden ve hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
Üniversiteden mezun olduğumda yayıncı olmak hiç aklımda olan birşey değildi. Tüm işletme mezunlarının yaptığı işlerden birini yapacağımı düşünüyordum. Tesadüfler sonucu kendimi kitap satarken buldum. Dokuz yıl Can Yayınları’nda satış pazarlama müdürlüğü yaptım, yedi yıldır ise yayınevinin genel müdürüyüm. Bir yandan Türkiye’nin her noktasına kitap sattığımız büyük bir işin piyasadaki zorluklarıyla mücadele ederken, bir yandan ülkemizin ve dünyanın büyük yazarlarıyla tanışma ve çalışma fırsatı buldum. Bu iki apayrı konuyla aynı anda uğraşmak bana hem büyük zevk verdi hem de beni dinamik tuttu.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir versiyonuna dönüştüğünüzü düşündüğünüz bir dönüm noktası var mı?
İş açısından bakarsak, genel müdür olmamla bambaşka bir sorumluluk üstlendim. Okurlarına karşı ciddi bir sorumluluk taşıyan, köklü bir markanın karar verici pozisyonunda bulunmak, daha ilk günden yepyeni bir sayfanın açıldığını hissettirdi. Tabii bundan da önemlisi bugün üç yaşındaki oğlumun doğumuydu: Bana benzeyen, ama benim çok daha iyi bir versiyonum olacağına inandığım Kaan’ın doğumu, hayatımın en büyük dönüm noktası.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
Ben Türkiye’de insanların belli bir başarıya sahip olduktan sonra kendilerini yurtdışındaki meslektaşlarıyla karşılaştırmaları gerektiğine inanıyorum. “Dünyanın en büyük yayınevlerindeki yöneticiler ne yapıyorlar, ne biliyorlar; çıtayı nasıl oraya çıkarabiliriz?” diye düşündüm hep. Şimdilerde gittiğim yurtdışındaki fuarlarda görüyorum ki, Can Yayınları dünya çapında yayıncılık yapan, hiçbir yabancı yayıncıdan aşağı kalır yanı olmayan, hatta belli konularda onların çok üzerinde bir vizyona ve dinamizme sahip bir yayınevi.
Sizce doğru outfit seçimi önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Bence en önemlisi sadelik. İkinci sırada derli toplu bir görünüm geliyor. Moda dünyası nereye doğru giderse gitsin, iş dünyasının yıllar içinde daha rahat giyinmeye evrilen bir yönü olsa da ben hâlâ belli çizgilerin içinde kalmayı daha doğru buluyorum.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Bu konuya hiçbir zaman “şık” diye anılmamı sağlayacak kadar kafa yoran biri olamadım. Herhalde sade bir giyim tarzım olduğu söylenebilir...
Bu kadar incelikli, zevklere dayanan bir sektörde her zaman güncel kalabilmenin yolları neler?
Hangi kitabın yayımlanacağına karar verme sürecini tek kişiye bırakmamak; çoğulcu bir yaklaşım benimsemek. Başkalarından, özellikle beğenisine güvendiğiniz, farklı yaşlardaki iyi okurlardan akıl almak. İyi olduğunu ya da çok beğenileceğini düşündüğünüz kitaplar için risk almak. Başka yayınevlerini izlemek; hem Türkiye’de hem de yurtdışında. Öngörü gücünüzü geliştirmek; bunun için başarı ve başarısızlıklarınızı doğru analiz etmek.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
İzmir Amerikan Lisesi ve Koç Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra bir süre kurumsal bir şirkette çalışıp, aile şirketimize döneceğimi düşünürdüm. Oyun planları değişince, yeni bir rota çizmem gerekti. Dostlarımıza küçük deneyimler yaşatarak başlattığımız Yeme İçme İşleri, 2014’ten beri yiyecek-içecek sektöründe kendimizi geliştirerek, iş alanımızı genişleterek yönettiğimiz bir şirkete dönüştü. Yeme içme her zaman hayatımın odağında olduğundan, ilk plandan ne kadar uzaklaştıysam, sevdiğim bir alana da o kadar yakınlaştım.
Su someliyesi ne yapar? Sizi bu mesleği seçmeye iten neydi?
Bu çok merak ediliyor. Dünyada gastronomi ve su kültürüne sahip çıkıp, yiyecek ve içecek uyumu ile kendini farklılaştırmak isteyen restoranlar var; tat ve sağlık açısından sundukları su çeşitliliğine özen gösteriyorlar, hatta bazılarının içecek menüsünden ayrı bir de su menüsü var. Su someliyesi, su menüsünün oluşturulmasında, insanların bilinçli tercihler yapmasında yol gösterir. Türkiye’de pazar büyüse de suyun pazarlanmasındaki argümanların yetersiz kaldığını düşünmem, suya bakış açımı değiştirdi. Sektördeki rolüm ve kişisel gelişimim adına 2016’da, Su Someliyeleri Birliği'nin tanıdığı tek kurum olan, Münih’teki Doemens Academy’de eğitimimi tamamladım ve Türkiye’nin ilk su someliyesi olarak mezun oldum. En büyük hedeflerimden biri, insanları suyun tat nüansları ve beraberinde yaşamsal önemi konusunda düşündürmek ve bilinçlendirmek.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir versiyonuna dönüştüğünüzü düşündüğünüz bir dönüm noktası yaşadınız mı?
Kurduğumuz işin başarıya ulaşması kendime yeni bir gözle bakmamı sağladı. Yeme İçme İşleri kurulmadan önce geleceği göremiyordum. Bu başarıyla, ne olursa olsun hep sıfırdan başlayabileceğime dair farklı bir özgüven ve dinginliğe eriştim.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
Doğru insanları, doğru fikirler ve konseptlerle bir araya getirmeyi seviyorum. İşin bu tarafıyla ilgilenirken alışılmıştan mümkün olduğunca uzak kalmayı, kaliteden taviz vermeden ilerlemeyi önemsiyorum. Bu hep kolay yol olmuyor, ama akılda kalıcı bir iş yaratmak için gerekli.
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Giyim konusunda mütevazıyım; baz renk ve parçalardan şaşmam. Kendime has bir stilim var ve trendlerden çok etkilenmiyor. Hangi durumda olursa olsun, kendimi rahat ve şık hissetmem en önemlisi. Kaliteli ve uzun ömürlü parçalar her zaman tercihim.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Sade, klasik, casual.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz kendinizden ve hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
İş hayatım 1997’de petrol mühendisliği bölümünden mezun olmamla başladı. İlk beş yıl kendi mesleğimi yaptım. Petrol mühendisleri için normal sayılabilecek bir iş ortamı olsa da birçok insana enteresan geliyordu; Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri, İran gibi ülkelerde petrol platformlarında çalıştım. Beş yıl sonra Türkiye’ye döndüm, strateji ve planlama alanında çalıştım. Ardından yurt dışında iki yıllık bir danışmanlık sürecim oldu.
2014’te ortağımla Türkiye’nin ilk sesli kitap dükkanı Seslenen Kitap’ın lansmanını yaptık ve sesli kitap işine başladım. 2018’de Seslenen Kitap’ın Storytel’e satışını tamamlayıp exit yaptık ve Storytel ülke müdürü olarak sesli kitaplarla ilgilenmeye devam ettim. Böyle bakınca iş hayatımın başlangıcı ve bugünü arasında “Ne alaka?” dedirten bir süreç var. İşin tuhaf tarafı, ben bunu garipsemiyorum...
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir edisyonu ya da versiyonuna dönüştüğünüzü düşündüğünüz bir dönüm noktası var mı?
Bunu çok sefer yaşadım. Ama en sonuncusu, en keskini ve benim için en keyiflisi Seslenen Kitap’ı kurduğumuz, kendimi tamamen sesli kitap işine adadığım dönemdi.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
Bunu net bir şekilde anlayabilmek ve ifade etmek zor. İnandığım şeyi yapıyorum sadece. Bu gibi durumlarda düşüncemin “sıradanlıktan uzak” olduğunu sonradan idrak ediyorum sanırım.
Ne gibi zorluklarla karşılaştınız Storytel yolculuğunuzun başında? Bunları aşmak için motivasyon kaynağınız ne oldu?
Bunun için Storytel’den de önce, 2014’te başlayan Seslenen Kitap sürecine bakmak daha doğru olur. Esas zorluk 0’dan 1’e giderken yaşanıyor: 2014’te Seslenen Kitap’ı tanıttığımızda 12 sesli kitap vardı elimizde. Dört yıl içinde bu sayı ancak 300 oldu. Ancak diyorum, çünkü 2018 sonrasında Storytel ile yayınevlerinin sesli kitaplara yaklaşımı farklılaştı; abone sayısı hızla arttı, reklamlar yaygınlaştı ve katalogdaki sesli kitaplar arttı. Bugün katalogda, bahsettiğim süreçte üretilmiş 7.500’ü aşkın Türkçe sesli kitap var. Kitap sayısı mı, reklamlar mı, yoksa artan abone sayısı mı daha etkili oldu? Bunu yanıtlamak zor ve anlamsız; hepsi birbirini ateşliyor. En zoru sesli haklara erişimdi, ki bu da yazarlardan çok yayınevleri ile ilgili bir durumdu. Haklı olarak yenilikçi bir iş modeline mesafeli yaklaştılar, ancak her paydaşın mutlu olacağı bir sonucu olduğunu düşünüyorum.
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Kesinlikle olur! Ama “doğru outfit” nedir ki? İnsanın bir şeyi yapabileceğine inanması, başarının en önemli adımı. Bir şeyi yapabileceğinizi düşünmeniz o şeyi yapacağınızın garantisi değil, ancak yapamayacağınızı düşünüyorsanız, yapamazsınız. Stil de biraz böyle: Kim, neyi, nasıl taşıyacağını düşünüyorsa o kadarını yapabiliyor...
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Kısaca “tutucu” olarak tanımlayabilirim. Karar vermekten korkmam, ama biraz uzun sürer. Sürekli karar vermek durumunda kalmak istemem ve bu stilime de yansır. Stilimdeki değişiklikler yavaş ve aşamalı. Bu da kendimi rahat hissettiğim alanlarda yenilik yapmayı tercih ettiğimi gösteriyor.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
Dünyada e-spordan Formula 2’ye yükselen ilk ve tek yarış pilotuyum. Şu anda Le Mans Avrupa Şampiyonası’nda yarışıyorum. Hedefim dünya şampiyonluğu. Bugün yaptığım planlarla geçmiş arasında ne gibi değişikler var dersek, spontane ve çok seyahatli yaşantım nedeniyle uzun soluklu planlar yapamıyorum. Hep bir sonraki yarışa odaklanıyorum. Her yarıştan en iyi dereceyle ayrılmaya bakıyorum.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir versiyonu haline geldiğinizi düşündüğünüz bir dönüm noktası yaşadınız mı?
Bence, Cem Bölükbaşı büyüyor, gelişiyor, deneyim kazanıyor, öğreniyor, hızlanıyor ve her yıl bambaşka biri oluyor. Bazen hızlanmayı, bazen yavaşlamayı öğreniyor. En büyük dönüm noktam e-spordan gerçek yarışlara geçişimdi. Yepyeni bir Cem Bölükbaşı oldum. Diğer yandan işim daha fizikselleşti. Evdeki oyunlar ve simülasyonlardan sonra, hayatımın büyük bir kısmının spor salonlarında ve havalimanlarında geçtiği dönem başladı.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
Yaptığım işin farklılığından çok zorluğu motive ediyor. Her gün bir öncekinden daha iyi olmaya odaklanıyorum. Her gün kendimi geliştirmem, daha fazla antrenman yapmam ve daha iyiye gitmem gerekiyor. Motivasyonum, kendimi sürekli geliştirme hevesimden geliyor. Yaptığım işte dünyanın en iyisi olmayı hedefliyorum ve var gücümle çalışıyorum. Durmaya, ara vermeye hiç vaktim yok.
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
İlk izlenim elbette çok önemli. Sponsorlar, yatırımcılar ve takım patronlarıyla toplantılara giriyorum. Bu tür durumlarda hem söylediklerimizle hem dış görünüşümüzle karşı tarafta güçlü bir izlenim bırakmalıyız. Hızımla pistte dikkat çeksem de, toplantılarda pistin dışındayız. Bu nedenle hem pistte hem pist dışında etkileyici olmam şart.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Sade parçaları tercih ediyorum. Tek renk, sakin kıyafetler hareketli parçalara kıyasla daha çok ilgimi çekiyor. Büyük bir değişiklik olmadıkça şort giymem; yerine şık bir jean’i tercih ederim.
Formula sürücüsü olmak ne zaman meslek haline geliyor ve “normal” bir işten ayırılıyor?
Bunu hiçbir zaman bir iş olarak görmedim. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum bu mesleği büyük bir tutkuyla yapıyorum. Gerekirse 24 saat çalışırım. Zamanın nasıl geçtiğine bakmadan, nasıl daha fazla yarışabilir, kendimi geliştirebilirim diye düşünüyorum. Diğer hobilerim de buna hizmet ediyor; spor, koşu, bisiklet... Hepsi beni daha iyi bir yarış pilotu yapmak için. Okuduğum kitaplar, izlediğim belgeseller, dinlediğim podcast’ler ve sesli kitapların hepsi, kendimi daha ileriye taşımak için. Normal bir iş kısmına gelince; sanmıyorum ki başka bir işte saatte 320 km hızla araç kullanmanız gereksin. Elbette her işin kendi kolaylıkları ve zorlukları var. Ancak bir alanda dünyanın en iyisi olmaya çalışıyorsanız, tüm hayatınızı, belki de gençliğinizi ve çocukluğunuzu, kısacası yaşamınızı adamanız gerekiyor.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz kendinizden ve hayattaki yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
İstanbul'daki Arkestra ve Bodrum'daki Ritmo Zeytino'nun şefi ve kurucusuyum. Lyon'daki Institut Paul Bocuse'de mutfak sanatları ve restoran yönetimi üzerine eğitim aldım. Ardından çoğunlukla Fransa'daki restoranlarda çalıştım ve en iyi mentorlardan birçok şey öğrendim. Sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne taşındım ve 2013 yılında Los Angeles'ta The Cartoonist adlı pop-up akşam yemeği serisini başlattım. 2016’da İstanbul'a döndüm ve 2022 yılında eşim Debora İpekel ile Arkestra'yı, bu yaz da Bodrum’da Ritmo Zeytino’yu açtık. Çocukken karikatür çiziyor, çizgi film yapımcısı olmak istiyordum. Sonra yemeğe duyduğum iştah ve tutkuyla aşçı olmaya karar verdim. Çizim geçmişim, tabak oluşturmamda çok yardımcı oluyor; The Cartoonist pop-up projem de çizdiğim yemeklerden esinlendiğim bir oluşumdu.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir mutfak sanatları ve restoran yönetimi düşündüğünüz bir dönüm noktası yaşadınız mı?
Michelin yıldızı aldığımız gece kesinlikle bir dönüm noktasıydı. Bu ödül bir aşçı olarak çocukluk hayalimdi. Bir sene içerisinde gerçekleşince çok onurlandım ve takımımla çıkardığımız işten gurur duydum. Bununla beraber Arkestra’ya sıklıkla yurt dışından gastronomi meraklıları gelmeye başladı; farklı kapılar açıldı: Nisan ayında Londra’ya, Carousel’de beş gün boyunca yemek yapmaya gitme şansım oldu. Hem ben, hem Arkestra için yeni bir dönem başladı.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
Eğitim ve kariyer hayatımda edindiğim deneyimlerin tümünü Arkestra’da harmanlayabildim. Paris'te staj yaptığım restoranın şefi Jérôme Banctel, Japonya seyahatlerinden ve mutfağından ilham alarak Fransız mutfağı teknikleriyle yemek yapıyordu. Bu beni, Arkestra'da farklı kültürleri ve teknikleri birleştirerek yaratıcılığımı ortaya koymam konusunda etkiledi. Yaptığım işte özgün olmayı seviyorum, yarattığım her tabağın bir karakteri olsun istiyorum. Fransa’da aldığım eğitim, disiplin ve detaylara verdiğim önem, beni farklı düşünmeye itiyor. Kafamdaki lezzet kombinasyonlarını hayata geçirdiğimde başkaları tarafından da anlaşılması ve beğenilmesi beni daha da motive ediyor.
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Açıkçası moda ve trendler, üzerine çok düşündüğüm konular değil. Ancak hem bir mutfak lideri hem de artık sektörde bir yeri olan Arkestra’nın şefi olarak doğru kıyafet seçimlerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Profesyonel olarak yaptığımız işleri stilimiz ve kıyafet seçimlerimiz kesinlikle yansıtıyor. En basit bir kombinin bile düzenli görünmesi gerekiyor.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Rahat, fonksiyonel ve uyumlu. Mutfakta çalışırken rahat olmak çok önemli. Tabii işim sadece mutfakla sınırlı kalmıyor. Bir akşam servisi sırasında şef ceketimi çıkardığımda, özenli gözükmek istiyorum. Rahat olduğu kadar her duruma adapte ola- bilecek parçalar seçmeye çalışıyorum. Olmazsa olmazım beyaz şef ceketim. Sanırım renkli pantolonlardan pek hoşlanmıyorum – iyi kalıplı bir jean her zaman şık duruyor.
Arkestra başarısını nasıl bir felsefeye borçlu?
Arkestra’da, yemek, müzik ve ambiyans bir araya geliyor. Adım attığınız andan itibaren ev gibi hissettiriyor. Mimari tasarımından, çaldığımız müziğe, misafirlerimizle iletişimimize kadar, sıcaklık ve samimiyet aktarmak istiyoruz. Misafirlerimize bu hissi vermek, işimizi her zaman en iyi şekilde yapmak en büyük amacımız.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
Hayat çizgisel ilerlemiyor; her aşamada hedeflerinizi yeniden şekillendiriyor. Başlangıçta mesele sadece ayakta kalabilmekti; ardından bu durumu sürdürebileceğime dair özgüven geliştirdim. Daha sonra her gün kendimi beslediğim, yeni şeyler öğrendiğim bir düzen kurmak istedim. Günlerim, sınırları zorlayan girişimcilerle geçiyor. Etrafınızı kendinizden daha zeki ve hırslı insanlarla çevreletmek, yataktan kalkmak için başlı başına bir sebep. Başta hedef bu değildi, ama bir süredir en büyük amacım düzeni, üzerine ekleyerek devam ettirebilmek. Kariyer değişikliği yaptıktan sonraki sekiz yıllık süreçte 70 şirkete ortak oldum. Şu anda bu şirketler 4000 kişiyi istihdam ederek toplam beş milyar doların üzerinde değere sahipler.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir versiyonu haline geldiğinizi düşündüğünüz bir dönüm noktası yaşadınız mı?
Hayatta çok sık keskin kararlar verme şansımız yok. Kendi ayaklarım üzerinde durabildiğimi anladıktan sonra, gelişimimi hızlandıracak bir alanda çalışmak istedim. İnşaat sektörü artık beni zihinsel olarak beslemiyordu. Kafamdaki emeklilik tanımını yeniden şekillendirdim: Sevdiğin işi yapmak. Bu beni startup dünyasına çekti. İki yıl içinde, startup’larla yakın çalışmayı bir fona dönüştürdüm. Geldiğim noktada, sadece bugünü yaşayan ve para için çalışmayan bir versiyonuma dönüştüm. Buna eşimin katkısı çok büyük. Üniversite yıllarında sanata yönelme sürecini izledim ve o cesareti onun sayesinde buldum.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
Kariyerinin başında insan her günü, ne zaman geleceğini bilmediği bir yarın için yaşıyor. Belirsizlikte debelenmek sağlıklı. Ancak bir noktada, para kazanabileceğinizi fark ettiğinizde, ânı yaşamanın önemi artıyor. Her günü kendi içinde anlamlı yaşama isteğim, tüm diğer hırslarımın ve motivasyonlarımın önünde. Bu anlamı, düşünsel olarak zorlayan insanlarla kurduğum ilişkilerde ve büyük bir çarpan etkisi yaratan startup ekosisteminde buldum.
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Gerek girişimcilerde gerek yatırımcılarda duruş, temsil ettiğiniz ideolojiyi ve yaratmaya çalıştığınız kültürü gösteriyor. Kıyafet seçimi bunun ilk adımı. İlk izlenim, anlatacağınız hikaye ve ortaya koyduğunuz düşünceyle uyumlu olmalı.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Basit, sıradan ve çabasız. Benim için sadelik, bir objeyi işleviyle tanımlamaktır. Görselliğe çok önem vermesem de sırıtmadığından emin oluyorum. Bu yalınlığı sadece stilimde değil, şirket yönetimi ve yatırım kararlarında da benimsiyorum.
Başarılı ve başarısız startup girişimlerinde gördüğünüz ortak paydalar neler? Bugüne kadar çok inanıp da başarısız olduğunu gördüğünüz bir girişim oldu mu?
İnandığım ve başarısız olan birçok girişim oldu. İnanmadıklarım arasından milyar dolarlık başarı hikayeleri çıktı. Yaptığım işin doğası bu. Amacımız, başarı şansı düşük, ama olduğunda da herkese kat kat kazandıracak riskli yatırımları portföy mantığıyla yapmak. Karar mekanizmamızın yüzde 99’u girişimciye ve onun karakterine bağlı. Başarısızlık o kadar olağan ki, aynı girişimcinin bir sonraki şirketine yatırım yaptığımız da oluyor.
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
Yolculuğun varış noktasına ulaşmakla ilgili olmadığını, her ânı hissederek deneyimlemenin sonuçtan önemli olduğunu düşünüyorum. Avrupa’ya taşınmam, kişisel ve profesyonel anlamda vizyonumu genişleten, hayatıma daha fazla meydan okuma kabul ettiğim, önemli bir adımdı. Yaratıcılık yeni perspektifler ve deneyimlerden beslenir. Konfor alanının dışındayken bilinmezlik ve riskler beynimizi farklı düşünmeye zorlar. Başta, sadece fotoğrafçılık dünyasında kendimi bulmak için belirlediğim planlar vardı. Zamanla daha geniş perspektifte, disiplinlerarası projelere yöneldim. Bugün planlarım esnek; bana en çok değişim ve ilerleme ilham veriyor.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir versiyonu haline geldiğinizi düşündüğünüz bir dönüm noktası yaşadınız mı?
KEIN Magazine’i kurma fikrinin doğduğu zamanlardı. KEIN sadece yaratıcı bir platform değil; kişisel bir dönüşüm sürecini temsil ediyor. Sesimi ve bakış açımı özgürce ifade edebilmek demekti, bir nevi yeniden doğuştu. Bu hem işime hem de kişisel yolculuğuma bambaşka bir boyut kazandırdı.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
KEIN sıradanlığa karşı bir duruş olarak doğdu. Sıradanlıktan kurtulmak, konfor alanından çıkıp risk almayı, belirsizliklerle yüzleşmeyi gerektirir. Bu başarısız olma ihtimalini doğursa da, bu süreçlerde büyük yenilikler ortaya çıkıyor. Beni farklı düşünmeye iten, sıradanlığın içinde gizli sanatı bulmak; anti-tezini yaratmak, ki bu da yaratıcı cesaret ve özgün düşüncenin birlikteliğinden gelir. Sıradanlık, çoğu zaman toplumun belirlediği normlarla tanımlanırken, anti-tez bu sınırları reddetmektir ve biz de KEIN olarak bunu yapıyoruz. Başarısızlıklardan, hata yapmaktan korkmamalı, merak etmeli insan. Bu, iş yapış şeklime yansıyan bir yaklaşım. İnsanı, doğayı ve modern yaşamın kaosunu sentezlemek bana hep ilham verdi. İç sesime güvenmek, beni yaratıcı süreçlerimde yönlendiren en büyük güç.
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Stil, kişinin kimliğini ve ruh halini ifade eden bir araç. Trendler ve moda zamanın ruhunu yansıtan geçici dalgalanmalar olabilir, ama stil zamansızdır. Doğru outfit seçimi, kişinin kendine güvenini yansıtması açısından önemli. Toplantılarda kıyafetiniz kadar, o kıyafetin size hissettirdikleri de karşı tarafa geçiyor. Tarzınıza uygun parçalar seçmek iyi bir izlenim bırakmanın önemli bir koşulu.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Minimalist, sofistike, zamansız. Asla giymem dediklerim ise çok abartılı ya da fazla gösterişli parçalar. Hep sadelikten yanayım. Vazgeçemeyeceğim parçalar, iyi kesimli bir pantolon veya ceket; rahat, modern bir çift loafer.
Genç meslektaşlarınız için “yapılacak her şeyin çoktan yapıldığı” fikrine kapılmak; “fark yaratmanın imkansızlaştığını” düşünmek can sıkıcı olabilir. Bu hislerle nasıl başa çıkılır?
Bu fikre kapılmak yerine, her şeyin yeniden keşfedilebileceğini düşünmek daha motive edici. Her bireyin kendi bakış açısı, yaşadığı deneyimler ve dünya görüşü farklı. Fark yaratmak, hikayeyi bulmak ve özgün bir şekilde anlatmakla mümkün. İnsan ırkını dünyayı farklı görenlerin, uyumsuzların ilerlettiğini savunuyorum; dünyayı değiştirebileceklerini düşünecek kadar çılgın insanlar, bunu yapan insanlardır...
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Biraz hayat yolculuğunuzdan söz eder misiniz? Başlangıçta yaptığınız planlarla bugün arasında ne gibi farklar var?
Mahallenin yaramaz çocuğu olarak, okul hayatım pek kolay geçmedi ama yine de Koç Üniversitesi-İşletme'den mezun oldum. Bu haylazlığın ardında, hayalinde aya çıkmayı başaran bir çocuk vardı. Mezun olduktan sonra farklı sektörlerde çalıştım. Sonra yol beni aile mirasımız Zuhal Müzik’e getirdi ve bundan mutluluk duyuyorum. Herkes gibi benim de toy bir başlangıcım oldu ve büyüklerimin kararlarıyla hareket ettim. Her şeyin bir zamanı var; benim de kendimle savaşım bittiği zaman ayakları yere sağlam basan, verdiği kararların sorumluluğunu alan Umur’un hikayesi başladı.
Mavi’nin A New Edition Of You projesine ilham veren isimlerden birisiniz. Kendinizin yeni bir versiyonu haline geldiğinizi düşündüğünüz bir dönüm noktası yaşadınız mı?
Hayatın her ânı, aldığımız kararlarla birer dönüm noktası aslında. Kimisi kolay geçişlerle, kimi zorlu yollardan öğretiyor. Başkalarını yargılamadan anlamayı öğreten büyük bir kayıptan sonra bakış açım değişti. Paylaşabileceğimiz çok zaman yok, bu yüzden hayatı en iyi versiyonuyla yaşamayı seçiyorum.
Yaptığınız iş ve çalışma şekliniz sıradanlıktan uzak. Sizi farklı düşünmeye iten motivasyon nedir?
Görülmek, fark edilmek isteyen beş yaşındaki Umur yaşıtlarından farklı bir duruştaydı. Babamın Amerika’dan aldığı saç spreyleri ile saçımı rengarenk boyayıp okula gider; iki ayağıma farklı çiftlerden birer ayakkabı ve çorap giyer, tişörtün üstüne papyon takar dolaşırdım. O kılıkla beni yanında dolaştırdığı için anneme minnettarım. Bir çocuğun içindeki renkli dünyayı somutlaştırabilmesi çok önemli; çünkü bugün hâlâ o Umur’un hayal gücünden besleniyorum ve onu çok seviyorum; iyi ki var!
Sizce doğru outfit seçimi, önemli bir toplantıda, görüşmede iyi bir izlenim bırakmanın yollarından biri olabilir mi?
Yıldızı parlayan trend parçalar moda yoluyla, farklı döngülerle hayatımıza giriyor, belli dönemlerde değişiyor. Stil ise bu ikisinden beslenen bir sen aslında. Kişiliğini yansıtıyor; kim olduğunu ortaya koyuyor. Ancak sen istersen değişime uğruyor. Doğru outfit seçimi ve duruş, iyi bir izlenim yaratabilmenin baş değişkeni, çünkü yeni tanıştığımız birinin üzerinde kısa sürede izlenim bırakabiliyor.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Rahat, detaylı ve kişiselleştirilmiş. Jean ve basic tişörtler olmazsa olmazlarımdan. Doğru kombin yapıp, doğru yerde kullanıp, içinde iyi hissediyorsam her şeyi giyebilirim. Mesela etek giymem desem de, bir gün Edinburgh’da kilt giyeceğimi biliyorum.
İnsanların Zuhal’e yalnızca enstrüman almaya gelmediğini, uzunca vakit geçirdiğini, eğlendiğini görmek size ne düşündürüyor?
Dünyada benzeri görülmemiş bir deneyim sunmak üzere çıktığımız bu yolda geldiğimiz noktadan çok mutluyum. Zuhal’i müziği sahiplenen bir lifestyle marka olarak konumlandırmak bugüne kadar verdiğimiz en doğru karardı. Sesimizi Türkiye’den dünyaya duyurduk; her yıl Los Angeles’ta düzenlenen ve müzik sektörünün Oscar’ları olarak bilinen NAMM’dan Dünyanın En İyi Tasarıma Sahip Müzik Mağazası Ödülü'nü aldık. Yaşayan bir mekan; bugüne kadar dokunduğumuz onca kişi ile bağ kurabildiğim için çok şanslı hissediyorum.
Kapak Fotoğrafı
Fotoğraf: Charlie Gray, LGA Management
Proje Yönetmeni: Melis Akcan
Proje Uzmanı: İpek Elbeyli
“Kendini Güncelle” Çekimi
Fotoğraf: Abdullah Yazıc
Moda Editörü: İdil Ekinil Kocaaydın
Yazı: Cansu Varol İzmirli
Saç: Talat Kıvrak
Makyaj: Bedirhan Aydın
Proje Yönetmeni: Melis Akcan
Proje Uzmanı: İpek Elbeyli
Moda Editörü Asistanı: Gamze Temel, Zozan Çirik
Fotoğraf Asistanı: Onur Karaca, Hakan Diner
Proje Asistanı: Suden Sancaktar
Mekan: DotsHub