Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
2025’te aşk arayışını şekillendiren yeni davranışlar ve kavramlar hayatımıza girecek. Ancak bir şey var ki hiç değişmiyor: İnsanlar hâlâ nazik, anlayışlı ve samimi bir şekilde sevilmek istiyor.
Kimisi için doğuştan bir yetenek kimisi için dünyanın en zor aktivitesi ve ilişki kurma yöntemi, flört etmek! Kiminle, nerede, ne zaman, nasıl tanışacağım sorusuna ek olarak flört dünyası son birkaç yılda her gün eklenen yeni kavramlarla giderek karmaşıklaşıyor: Ghosting, benching, love-bombing, orbiting ya da insanlara kötü davranmanın nedense karbonhidrat temalı versiyonları olan breadcrumbing, cookie-jarring ve daha nicesi...
Aşk, sevgi, evlilik tabii ki işin bambaşka boyutları ama sevme ve sevilme arzusu temelde değişmiyor. İnsanlığın başlangıcından beri var olan bir konudan bahsediyoruz. Teknolojiyle, sosyolojik ve psikolojik değişimlerle beraber flört arenası da değişiyor ve dönüşüyor. Bu değişimi en iyi gösteren şey çiftlerin tanışma biçimlerindeki dönüşüm. Son 20 yılda, ‘arkadaşlar aracılığıyla tanışma’ hızla gerileyerek, ‘çevrimiçi eşleşmeler’ baskın hale gelmişti. Pandemi süreciyle zirveye ulaşan Tinder, Bumble ve Hinge gibi uygulamalar, kullanıcı alışkanlıklarının değişmesiyle cazibesini yitirmeye başladı. İnsanlar, sürekli kaydırma ve mesajlaşma döngüsünün ötesine geçmek, daha anlamlı ve doğal etkileşimler kurmak istiyor. İşte tam bu noktada hem dijital hem de fiziksel dünyanın birleştiği, yapay zeka destekli deneyimlerin ve spontane karşılaşmaların harmanlandığı bir ekosistem öne çıkıyor: Hibrit Flört.
Bumble’ın kurucusu ve CEO’su Whitney Wolfe Herd’a göre flörtün geleceği yapay zeka destekli dijital kişiliklerin birbirini eşleştirmesiyle şekillenebilir. Peki bu tam olarak ne demek? Artık onlarca kişiyle eşleşip uygun birini bulmaya çalışmanıza gerek kalmayabilir. Bunun yerine, yapay zeka tabanlı profiliniz yani dijital ikiziniz, diğer yapay zeka profilleriyle sizin yerinize konuşarak en uygun adayları belirliyor. Herd’ün bahsettiği bu flört deneyimi, bir teknoloji ürünü ya da uygulama değil bir ‘zihniyet değişimi’.
Teknoloji bana bilgi bulmaya yardım etsin, biriyle tanışmama vesile olsun, alışveriş yapma imkanı sağlasın diye beklemek yerine “Teknoloji benim yerime benim için yaşasın” demek bu aslında. Peki ama bunu gerçekten istiyor muyuz? 2023’e kadar Tinder ve Bumble, dijital flörtlerin ve ilişkilerin merkezindeydi. Bunda pandeminin, değişen sosyalleşme alışkanlıklarının ve önceliklerimizin büyük etkisi vardı. Fakat pandeminin artık tam anlamıyla sona ermesi, yapay zeka ve yapay zeka araçlarının hayatımıza girmesi ile daha farklı bağlantılar kurma ihtiyacı içerisindeyiz. Dijitalde geçirdiğimiz süre artarken bir yandan da gerçek ve fiziksel deneyimler, ilişkiler yaşamak istiyoruz. Bu durum, flört uygulamalarındaki etkileşimi ve kullanım oranlarını doğrudan düşürüyor. Pew Research’ün 2023 verilerine göre, ABD’de Tinder kullanımı 2020’ye göre yüzde 18 azaldı. Benzer bir şekilde, Birleşik Krallık’ta Bumble’a olan ilgide yüzde 22 oranında bir gerileme gözlendi. Kullanıcılar, bu uygulamaların yüzeysel olması, “swipe” yani kaydırma temelli sistemlerin duygusal bağ kurmayı zorlaştırması ve ghosting gibi sorunlarla dolu olması nedeniyle alternatif arayışlara yöneliyor.
Uygulamalardan umduğunu bulamayan ve farklı deneyimler arayanlar, teknolojinin onlar adına flört etmesini gerçekten isteyecek mi? Teknoloji alanında olup bitenleri, trendleri takip eden ve analiz etmeye çalışan şahsımın fikrini soracak olursanız, cevap hayır! Ama bu, teknolojinin nimetlerinden faydalanmayı ve yüzde 100 fiziksel, eski usul yöntemlere dönmeyi mi gerektiriyor? Cevap, yine hayır! Bu nedenle hibrit flört kavramı, modern romantizmi en iyi tanımlayan terim olarak öne çıkıyor.
Aktif ChatGPT ya da diğer üretken yapay zeka botlarını kullanıp flört tavsiyesi almamış kimse yoktur diye düşünüyoruz. Bu botları ilişkileriniz ve istekleriniz konusunda bilgilendirip tavsiyeler, ipuçları hatta psikolojik destek alabilir, “Sen bir ilişki terapistisin, birazdan soracaklarımı bu bağlamda analiz et” diyerek çok doğru çalışacak prompt’lar yazabilirsiniz. Ya da sadece bu konuda uzmanlaşmış Rizz gibi AI tabanlı uygulamaları kullanabilirsiniz. Rizz, flört mesajlaşmalarınızı analiz ederek, partnerler arasındaki uyumu ölçüyor ve sağlıklı ilişkiler için öneriler sunuyor. Ayrıca, kullanıcıların mesajlarına ve kullandıkları tona bakarak onların mutlu, ilgisiz veya endişeli olup olmadığını belirleyip tavsiyeler sunabiliyor. Bunu ister online uygulamalarda eşleştiğiniz biri ile konuşma açmak, ister fiziksel dünyadaki flörtünüzle konuşmalarınızda akıllıca ya da kaçamak cevaplar yaratmak için kullanabilirsiniz. 2022 yılında açılan Rizz GPT uygulamasının, 1 Şubat 2025 itibariyle 500 milyon aktif kullanıcısı var. Rizz’in kurucularından Roman Khaves’ın bir röportajında anlattıklarına kulak verip, değişen dünyayı anlamaya çalışalım. İlişki koçu ya da danışmanlarının saatlik ücretlerinin 30 USD ile 300 USD arasında değiştiği bir evrende Rizz ayda 20 USD’ye bu konuda yardıma ihtiyacı olanlara destek oluyor. Platformu kullananların yüzde 65’i erkek, yüzde 35’i kadın ve çoğunluğu 18-35 yaş arasında. Rizz nasıl çalışıyor? Flörtünüzle hangi platformda konuşuyorsanız, konuşmanızın ekran görüntüsünü Rizz’e yüklüyor ve talebinizi yazıyorsunuz. Yüklenen ekran görüntülerinin yüzde 22’si Instagram’dan ve bu konuda bir önceki seneye kıyasla yüzde 8’lik bir artış var. Tinder’dan yüklenen yüzde 11, Hinge’den yüklenen yüzde 10, Bumble’dan yüklenen ise yüzde 4 olarak belirtiliyor.
2022 istatistiklerine göre, dünya genelinde çevrimiçi flört uygulamalarını kullananların sayısı yaklaşık 366 milyon. Türkiye’de ise bu sayı yaklaşık 7,4 milyon. Ancak bu sayıların arttığını söylemek pek doğru olmaz. 2024 analizleri, özellikle Z kuşağı için Ofcom, Tinder, Hinge, Bumble gibi flört uygulamalarının cazibesini yitirdiğini öne sürüyor. Axios/Generation Lab tarafından 2023’te yayımlanan bir ankete göre, ABD’deki üniversite ve yüksek lisans öğrencilerinin yüzde 79’u hiçbir flört uygulaması kullanmıyor. Bu da Instagram’ı pek çok konu ile flörtün de merkezi olarak konumluyor. Netflix’in popüler dizisi Stranger Things ile tanıdığımız 19 yaşındaki Millie Bobby Brown ile Jon Bon Jovi’nin 21 yaşındaki oğlu Jake Bongiovi, Instagram’da tanıştıklarını gizlemeyen çiftlerden. Kısacası yapay zeka yalnızca mesajlaşma sürecinde destek olmakla kalmıyor, biyolojik uyumu da analiz ederek flört dünyasına bilimsel bir boyut kazandırıyor.
Yeni jenerasyon flört platformları, genetik uyumluluk testi ya da ses frekanslarının uyumu gibi bilimsel verilere dayanan eşleştirme yöntemleriyle romantik bağlar kurmaya çalışıyor. Bu, belki flörtün bir tık ötesine geçip, yıllarca Hollywood filmlerinde izlediğimiz, bir nevi peri masallarına, ruh eşini ve ikizini aramayla da ilişkilendirilebilir.
Fotoğraf: Netflix
Yine Netflix’in başarılı yapımlarından Black Mirror dizisini izlediyseniz, bu DNA uyumlu flört konusu size aşina gelmiş olabilir. Dördüncü sezonun dördüncü bölümü Hang the DJ tam da bu konuyu işliyordu; algoritmalar, distopik bir flört ve yeni nesil ilişki sistemi... Hatırlamayanlar ya da izlememiş olanlar için çok kısa bir bilgilendirme yapacak olursak; bölümde, Frank ve Amy adlı iki karakter, The System adı verilen yapay zeka destekli bir flört uygulamasıyla eşleştirilir. Bu sistem, insanların farklı kişilerle belirli sürelerle ilişki yaşamasını sağlayarak sonunda ‘kusursuz eşlerini’ bulmalarına yardımcı olduğunu iddia eder. Ancak ilişkinin ne kadar süreceği sistem tarafından rastgele belirlenir ve taraflar bu süreyi ancak birlikte ilk kez baktıklarında öğrenebilirler. Frank ve Amy kısa süreli bir ilişki yaşadıktan sonra başka insanlarla eşleşmeye devam ederler. Ancak birbirlerini unutamazlar ve tekrar bir araya gelmek isterler. Sistemin verdiği eşleşmelerle mutsuz olsalar da ona güvenmek zorunda kalırlar. Sonunda sistemin kurallarına karşı gelerek birlikte kaçmaya karar verirler. Kaçmaya çalışırken, aslında bir simülasyonun içinde olduklarını ve bu sürecin gerçek hayatta eşleşmelerinin uyumluluğunu test etmek için yapıldığını keşfederler. Bölümün sonunda, sistemin bin farklı simülasyon çalıştırdığı ve Frank ile Amy’nin yüzde 99,8 oranında birlikte kaçmaya karar verdikleri ortaya çıkar. Gerçek dünyada ise, bu simülasyon sonuçlarına dayanarak, Frank ve Amy’nin birbirleriyle eşleştiğini görürüz.
Feromon uyumu, kalp atış hızı eşleşmesi, göz takip teknolojisi, hormon seviyelerine dayalı eşleşmeler, ses tonu, konuşma tarzı ve vokal frekanslarına göre eşleşme gibi konu başlıklarını DNA ve biyometrik eşleşme başlığında ele almak mümkün. İşini şansa bırakmak istemeyen, tüm bu yeni nesil flört deneyimi, kavramlar, oyunun sürekli değişen kuralları hatta belirsizlikle arası iyi olmayan ve net, somut bir çıktı isteyen kişiler için sanki harika bir teknoloji ürünü olabilir.
Flört arenası tüm bu değişimlerle başka bir deneyime dönüşürken, fiziksel ve anlamlı bağlantılar kurma ihtiyacı da paralelinde hızla büyüyor. Pandemi, insan ilişkilerini dijitalleştirerek, görüşmeleri Zoom buluşmalarına, ilk görüşmeleri ise sanal kahve buluşmalarına dönüştürmüştü. Ancak pandemi sonrasında, insanlar tekrar fiziksel buluşmaların ve gerçek hayatta bağlantı kurmanın önemini hatırlamaya başladı. Tüm bu değişimler, hibrit flörtü modern romantizmin kaçınılmaz bir parçası haline getiriyor.
14 Şubat 2025’te kullanıma açılan When We First isimli hibrit flört uygulaması tam da bu dönemin ruhuna, beklentilerine ve değişen dinamiklerine uygun bir uygulama. Platform, kullanıcılara çevrimiçi flört, yüz yüze çöpçatanlık veya her ikisinin kombinasyonu arasında seçim yapma imkanı sunarak geniş bir kitleye hitap ediyor. Ayrıca, The Human Button özelliği ile kullanıcıları gerçek çöpçatanlarla buluşturarak kişiselleştirilmiş destek sağlıyor. Bu özellik; profil incelemeleri, flört koçluğu ve özel olarak düzenlenmiş randevu garantileri gibi hizmetleri içeriyor.
2024 yılında başlayarak tüm dünyada fiziksel flört etkinliklerinde ciddi bir artış söz konusu. Romantik komedi filmlerinde, filmin ana karakteri olan iki kişinin ilk sahnelerdeki tanışma ânını betimleyeni, 1940’larda ortaya atılan bir sinema terimi olan Meet Cute, 2024’te tekrar trend oldu. İnsanlar, spontane tanışma anlarının uygulamalar üzerinden “eşleşmekten” daha romantik olduğunu düşünmeye başladı. Kafede, kitapçıda ya da bir etkinlikte tanışmak artık herkes için daha cazip. Artan sabah kahvesi partileri, koşu kulüpleri, hobi kulüpleri, yemek etkinlikleri ve workshop’ların sayısında ve çeşitliliğindeki artışın ana nedeni yeni insanlarla tanışmak ve eğer şanslıysanız Meet Cute anları yakalamak.
Yine Hollywood filmleri ile tanıştığımız speed dating etkinlikleri revaçta ama bunların içerisine feromon eşleşmesi ya da yapay zeka tabanlı eleme ve belirleme süreci gibi farklı deneyimler entegre ediliyor. Bu etkinliklere katılabilmek için başvuruyu online bir sistemden yapmak, Instagram ya da başka bir platform profilinizi yükleyerek yapay zeka tabanlı bir sistemden belki bir ön onay almak ya da bir aşamayı geçmek entegre edilebiliyor. Diğer adayların analizlerine göre belki sizi bu cuma değil de pazar günü gerçekleşecek olan speed dating etkinliğine katılmanız konusunda yönlendiriyor.
Hibrit flört, teknolojiyi romantizme entegre etmenin yeni yollarını sunarken, insan doğasının değişmeyen ihtiyacını da göz önünde bulunduruyor: Gerçek bağlantılar kurmak. Yapay zeka asistanlarından biyometrik eşleşmelere kadar genişleyen bu ekosistem, aşkı daha erişilebilir ve kişiselleştirilmiş hale getiriyor. Ancak flörtün özünde hâlâ insani dokunuşun, spontanlığın ve yüz yüze etkileşimin gücü yatıyor. Belki de dijital dünyada başlayan flörtler, fiziksel dünyada anlam kazanıyor. Geleceğin flört dünyasında teknoloji bir rehber görevi görecek, ancak nihai karar her zaman insana ait olacak.