Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
24 Grand Slam, 99 tekler şampiyonluğu, Olimpiyat altın madalyası, Aman global elçiliği ve wellness danışmanlığı... Bu başarıların hepsi Novak Djokovic’e ait ama onu asıl şampiyon yapan şey başka. Tüm bunları konuşmak için Bodrum’da buluşuyoruz.
Novak Djokovic henüz çocukken şimdilerde herkesin merak saldığı nörobilim ve kuantum alanlarını deneyimliyordu: “Kafanda kazanmak istediğin kupayı resmet, yalnızca hayalinde değil bedenindeki her hücrede o kupayı kazandığında yaşayacağın duyguyu yaşa. İstediğin şey çoktan olmuş gibi titre... Dokuz yaşındaydım. Bana gözlerimi kapattırıp sorduğu sorulara beynimde görsellerle cevap vermemi isterdi. ‘Kendini kortta nasıl görmek istiyorsun?’ ‘En iyi halin nasıl oynar?’ O sorardı, ben de görselleştirme çalışmasını yapardım.” Novak ona gözlerini kapattırıp bu soruları soran kişiyi hayattaki şansı olarak tanımlıyor. “Kariyerimin hatta hayatımın çok başlarında, ne yazık ki bundan 13 yıl önce kaybettiğimiz bir hanımefendiyle yollarımız kesişti. Ona hâlâ ‘tenis annem’ derim. Çünkü o bana yalnızca tenis öğretmedi; hayatın özünü, esenliğin, bütüncül yaşamanın ve wellness’ın ne demek olduğunu da gösterdi. Ailem, tenis annemle yakın çalışırdı ve sadece kortta değil kort dışında da benimle vakit geçirmesine izin verirdi. O zamanlar bunun neden kıymetli olduğunu tam kavrayamazdım ama bugün biliyorum: O anlar, bende bütünsel yaşamın temelleriydi. ‘İyilik’ ve ‘esenlik’ kavramları son yıllarda sıkça telaffuz edilir oldu. Ben profesyonel erkekler tenis dünyasına adım atarken, bundan yirmi küsur yıl evvel, bu tür meselelerden neredeyse hiç söz edilmezdi. 30 yaşına ulaştığınızda neredeyse artık takvimi geriye doğru saymaya başlardınız; çünkü uzun yıllar boyunca üst düzey performans göstermeniz neredeyse imkânsız görülürdü. Sanki içinizde görünmeyen bir saat işlerdi 30’dan sonra. İnsanlar kendi kendilerine sınırlamalar koyardı. Profesyonel spor, özellikle bireysel olanı, kendi içinde farklı dinamikler barındırır. Her şey sana bağlıdır. Etrafında bir ekip olur elbette; bedenini, zihnini, ruhunu kollayan insanlar hep vardır ama işin özü ve asıl yük senin omuzlarındadır. Tenis annem işte bütün konularda, ki hepsi birbirine bağlı, bana esenlik, iyi oluş ve bütüncül yaklaşımın özünü anlatmıştı. Birlikte şiir okurduk, klasik müzik dinlerdik, tenis efsanelerinin videolarını izlerdik ve sonra bana ne öğrendiğimi sorardı. Dokuz yaşındaki bir çocukla yürüttüğü bu profesyonel yaklaşım belki fazla gözükebilir ama bana performansın ne olduğuna dair bütüncül bir bakış açısı kazandırdı. Performans aslında hiçbir zaman yalnızca kortta geçirilen saatlerden ibaret olmadı.”
Fotoğraf: Yasir Ergül
Fonda Tarkan’dan Kuzu Kuzu çalıyor ve Novak Djokovic dans etmem için beni oturduğumuz pergolanın ortasına çıkmaya davet ediyor. Bütün gün durmadı ama enerjisi hala herkesten yüksek. Bir yandan dans ediyor, diğer yandan herkesle sohbet ediyor ve karşısındakileri pür dikkat dinliyor. Bense dans etmek yerine oturup onun söylediklerini düşünmeye devam etmek istiyorum. Nasıl oluyor da enerjisi bu seviyede? Onunla aynı ortamda bulunduğum iki gün boyunca kendini iyi hissetmediği bir anına denk gelmedim. Her an pozitif ve enerjisi yüksek. Her hareketinde fazlasıyla varlık gösteriyor. Hep söylediği gibi beslenme çok önemli ama takip ettiği, şeker, gluten, süt ürünleri ve alkolden uzak beslenme biçimi onun bu halini açıklamaya yeter mi? “Sağlıklı yaşam ve wellness kavramının bütüncül olduğunu düşünüyorum. Uyku düzenin, ne kadar değil, ne zaman uyuduğun... Yatağın, yastığın, çarşafın, kullanılan yağlar, tükettiğin gıdalar kadar suyun kalitesi... Tüm bunlar wellness ve de performansın bir parçası. İyilik hâli çok geniş bir kavram ama eğer içselleştirirsen, günlük hayatının basit bir parçasına dönüşür. Tüm bunlar senin kendine karşı kişisel sorumluluğun. İster profesyonel bir sporcu ister iş insanı ol, en iyi hâlini ortaya koymak istersin. Evde, işte, sahada… Hep iyi hissetmek istersin. Enerjin yüksek olsun istersin. Çünkü nihayetinde mesele budur: Kendinin en iyi versiyonu olmak.”
Beynin sustuğunda, hayatı duyuyorsun. Aklındaki düşünceler uçup gidince hayat kendini sana daha çok göstermeye başlıyor. Aslında hayat hep orada; senin onu duyup görebilecek bir hale gelmen gerekiyor. Bu hale gelmek bir yere bağlı değil elbette. İnsanın beyniyle alakalı. En sakin yerde beyninin içinde girdaplar da oluşabilir, dünyanın en kaotik yerinde en sakin halinde de kalabilirsin. Ama bir gerçek var ki bazı mekanlar sana yardım ediyor. Amanruya bunlardan biri. Denizle ormanın arasında, duyabildiğin tek ses, doğanın sahip oldukları. Doğa, Novak için de önemli. “Ben doğayı çok seven biriyim. Mümkün olduğunca dışarıda olmaya çalışırım. Çünkü öyle zamanlar gelir ki, zihnimizin baş edemediği sıkıntılar olur; hiçbir teknik, hiçbir hack işe yaramaz. O zaman çık doğaya, sana şifasını versin.” Muhtemelen açık havada yapılan sporları sevmesi bu yüzden. Tenisin açık havada oynanabiliyor olması onun için önemli bir nokta. Sadece nerede yapıldığıyla değil hangi şartlarda yapıldığı ve detaylarıyla da ilgili. Kıyafetler ve tenis modası bunlardan biri. Heyecanla anlatıyor: “Tenisin bir kulüp sporu haline gelmesi ve profesyonelleşmesi İngiltere’de, 19. yüzyılın ortalarında başlıyor. O dönemin siyah-beyaz fotoğraflarına baktığınızda, kadınların uzun beyaz elbiseler içinde oynadığını, erkeklerin ise blazer’leriyle kortta yer aldığını görürsünüz. Ah, ne zarif bir zamandı… Bu geleneklerin en inatçı savunucusu olan Wimbledon, bugüne kadar o asaletini korumayı başardı. Reklamlarla kuşatılmış bu ticari çağda, sadece iki oyuncunun, çim zeminde, beyazlar içinde karşılaştığı bir merkez kort düşünün… Saygı duymamak elde değil.
Fotoğraf: Yasir Ergül
Tenis, doğayla iç içe bir spor. Aman Essentials CEO’su Kristina’nın (Romanova) hep söylediği gibi sporu yaptığımız yüzeyler arasında büyük farklar var ve bu farklar yaptığımız sporu etkiler. Biz çoğunlukla açık havada oynarız. Dolayısıyla, kort modasında işlevsellik başroldedir: Kıyafetler şık görünmeli ama aynı zamanda teri emmeli, hafif hissettirmeli. Çünkü bizler güneşin altında terle dans ediyoruz. Hatta kendi aramızda şöyle deriz: Güneşi kovalıyoruz.
Başarıdan bahsetmişken, onunla başarıyı konuşmak istiyorum. Sayılar, şampiyonluklar evet ama onun için gerçek başarının prensipleri neler? “Bu sorduğun oldukça felsefi bir soru, çünkü gerçekten başarı nedir? Yani, başarının tanımı ne olmalı? Bence başarı, maddi anlamda ele alındığında, hayatında belki başlangıçta sahip olmadığın bazı şeylere ulaşmanı sağlar —ailene, sevdiklerine daha iyi bir yaşam sunmana imkan tanır. Ama eğer sonunda o başarı seni içten içe boş hissettiriyorsa; iç huzurunu, gerçek tatmini ve mutluluğu sağlayamıyorsa, o zaman belki de başarı yalnızca ölçülebilir bir kavram olmaktan öteye geçemiyor. Evet, teniste ulaşılabilecek her şeyi başardım. Bu, inanılmaz bir lütuf; bunun için minnettarım ve elbette gururluyum. Ama aynı zamanda, tenis hayatımın o kadar büyük bir kısmını tüketti ki, başka birçok şeye zaman ayıramadım ve birçok şeyi kaçırdım. Bundan da çok mutlu olduğumu söyleyemem. O yüzden daima bir denge arayışındayım. Çünkü içimde bir his var. Mesele odağını hiç kaybetmemek değil kaybettiğinde geri gelebilmek. Ve de ne kadar çabuk geri gelebildiğin.”
Novak’a insanın kendi hayatının şampiyonu olabilmesi için ne yapması gerektiğini, bu konuda önerileri olup olmadığını soruyorum. Cevabı net: “Bence her şey çevreye dayanıyor. Çünkü, dürüst olmak gerekirse, hayatında değişim yapma gücüne sahip olan —yani günlük yaşam tarzında bilinçli kararlar alarak rutini değiştirebilen— insanlar toplumun küçük bir kısmını oluşturuyor. Eğer bunu başarabiliyorsanız, bu gerçekten muazzam bir şey. Ama çoğu zaman, özellikle de daha gelişmiş şehirlerde ya da büyük metropollerde yaşayan insanlar için, refah ve sağlık odaklı bir yaşam tarzını sürdürmek oldukça zorlayıcı. İşte bu yüzden, benzer düşünce yapısına sahip bir topluluk bulmak çok önemli. Çünkü bu insanlar, konu ister beslenme, ister egzersiz, ister farkındalık olsun, sizi her gün iyi hissettirecek şeyler yapmanız için motive edebilir ve ilham verebilir. Ve bu sayede bir kez yüzeyin altına inip derinlere daldığınızda, ne kadar daha sağlıklı ve daha iyi bir hayat yaşayabileceğinizi fark edersiniz. Ama unutmamalıyız ki, bizler sosyal varlıklarız. Bu yüzden, tek başına bile olsa, bir kişi, iki kişi, üç kişilik küçük bir topluluk bile olsa, size o gerekli itici gücü verecek birilerini bulmak çok kıymetli.”