Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dijital flört uygulamaları milenyalleri fazlaca yordu ve Z kuşağı ise aslında onlara hiç bakmadı.
Tinder, OkCupid, Bumble, Hinge... Son on yıldır dijital flört uygulamaları, cinsiyetler arasındaki gerilimli romantik ilişkiyi yeniden üreterek kendine özgü bir flört kültürü ve hayli zengin bir ilişki terimleri külliyatı oluşturdu. Tinder’ın açıldığı ilk zamanlarda uygulamada profil oluşturan küçük seçkin azınlıktan olduğunu “sonradan bozdu abi ya” yorumları eşliğinde gizli bir gururla söyleyen ve Bumble’da eşleşmenin ardından ilk mesajı kadınların atması gerektiğini incelikli yorumlarıyla tartışan tüm bu bekar insanların tek bir nihai amacı vardı: Hayatının aşkını parmaklarını ekranda kaydırmak suretiyle bulmak! Utangaç bakışmalara, lafı dolandıran samimiyetsiz konuşmalara ve çekingen tavırlara gerek kalmadan, dijital bir ekranın ardında olmanın sağladığı güvenle ve algoritmaların yardımıyla beğendiğini sağa, beğenmediğini sola kaydırma rahatlığı...
Pandemi olmasaydı bu uygulamalar geçtiğimiz birkaç yıl içinde bu kadar pik yapar mıydı, öngörmek zor. Temmuz 2021’e ait Bloomberg Businessweek Türkiye dergisindeki bir makale, o döneme ait son derece çarpıcı verileri açıklıyor: “Pandeminin kendini gösterdiği Mart 2020’de Tinder tek bir günde 3 milyar rekor kaydırmaya (kullanıcıların potansiyel flörtlerini bulmak için beğenilerine göre ekranı sağa veya sola kaydırması) ulaştı. OkCupid ise aynı yılın mart ile mayıs ayları arasında yüzde 700’lük devasa bir artış kaydetmiş durumda.” Şimdi hayal etmesi zor olsa da sokağa çıkma yasağının başladığı o karamsar cuma gecelerini hatırlayın. Salondaki koltuğunuzda oturma izinizin artık kalıcı bir şekle büründüğü uzun cumartesi gecelerini ve Clubhouse’da bir sohbet odasında dinlediğiniz sonu gelmeyen sıkıcı söylevleri... OkCupid’de özenle oluşturulan profiller, ekranı kaydırmakla geçirilen saatler ve sonsuz flört olanağı... Bir reklam ajansında sosyal medya yöneticisi olarak çalışan bir arkadaşım, uygulamadaki bu çeşitlilik karşısında nasıl da şaşkına döndüğünü ve en az kendisi kadar yalnız olduğunu keşfettiği kişilerle nasıl da ardı ardına date’ler planladığını buruk bir sevinçle hatırlıyor. Yirmili yaşlarına henüz veda eden arkadaşım ekliyor: “Tabii ki en az benim kadar yalnız olan bu insanların da sonsuz ihtimaller sunan bu uygulamalar aracılığıyla, yine tıpkı benim gibi, pek çok eşleşmeyle flört ettiğini, date’lere çıktığını, seks yaptığını ve yalnızlığını biraz olsun hafifletirken hayatının aşkını bulmaya dair nahif inancını kaybettiğini anlamam uzun bir süremi -yaklaşık 4 senemi- aldı.” İçinde olduğumuz iletişim ve hız çağının olanaklarını tam kapasite kullanarak seçeneklerini bol tutmak varken hayatının aşkı klişesindeki o bir (1) kişiyi aramanın gereği var mıydı sahiden?
İlişki ve Aile Danışmanı İrem Hattat, Online Flört Online Romantizm isimli kitabında, “Online platformlar rekabetin, kişisel pazarlamanın ve tercih stratejilerinin olduğu pazar yerleri. Bu pazarda aşka olan inancımız kaybolurken, bağlanmaya olan korkularımız yükselişe geçiyor” diyor ve rekabet yoğun bu pazar yerlerinin yarattığı online flört kültürü nedeniyle “ilişkilerin, yerini gündelik cinsellik odaklı buluşmalara bıraktığını” ekliyor. Milenyaller bir süre -uzun bir süre- bu gündelik cinselliğin keyfini sürse de şu günlerde tam olarak bir flört yorgunluğu yaşıyor. Uygulamada sağa sola kaydırarak yitirilen uzun saatler, yüzeysel konuşmalardan öteye gitmeyen mesajlar ve her buluşmada karşındakine kendini yeniden ve yeniden anlatma çabası... Üstelik bu sefer hangi trend kavramını deneyimleyeceğini tahmin etme oyunu: Acaba beni kaçıncı buluşmadan sonra ghost’layacak, bu gereksiz derecedeki ilgili tavrı lovebombing emaresi olabilir mi?
Milenyallerin flört yorgunluğuna yıllar geçtikçe gün yüzüne çıkan bazı acı gerçekler de eşlik ediyor: OkCupid, Tinder ve Hinge, aslında portföyünde 45 markayı barındıran dev bir teknoloji şirketi olan Match Group’un yüksek kâr getiren uygulamaları. Nasdaq borsasındaki hisseleri her gün özenle takip edilen bu uygulamaların hiçbiri gerçekte hayatınızın aşkını bulmanız için yaratılmadı. Tüm bu karmaşık algoritmalar, sizin şeker pembesi romantik hayallerinizi gerçekleştirmek için tasarlanmadı. Tek bir eşleşmede hayatınızın aşkını bulup uygulamayı silmeniz, tahmin edersiniz ki bu uygulamaların ait olduğu şirkette çalışan tam 1880 kişi için pek de sürdürülebilir bir kariyer vaat etmezdi, öyle değil mi?
Karantina günlerinin sona ermesinin getirdiği iyimser havayı, insanlardaki sokağa çıkma ve sosyalleşme hevesini ve mekanlardaki cıvıl cıvıl enerjiyi hatırlıyorum. Hani neredeyse elle tutulabilir bir şey halini almıştı. Dijital ekranlardaki pikselli görüntülerden ve mavi ekran ışığından yorgun; ancak fiziksel bir temasın, organik bir tanışma hikayesinin yaratacağı heyecanı deneyimlemeye açık iyimser bir grup bekar insan. Bir süredir çevremdeki daha fazla insanın dijital flört uygulamalarındaki profillerini askıya aldığını ve yeni bir kişiyle tanışmak için fiziksel mekanları, etkinlikleri tercih ettiğini fark ediyorum. Yüz yüze bir etkileşim arayışında olan bu insanlar, neredeyse görücü usulü diyebileceğimiz tanışma olanaklarına da son derece açıklar. Benimse geçtiğimiz sene nisan ayında sildiğim uygulamayı tekrar telefonuma indirmeye kesinlikle niyetim yok. Ancak hâlâ uygulama kullanan flört yorgunu arkadaşlarıma aynı tavsiyeyi vermeye devam ediyorum: Kendinize dürüst davranın ve neden uygulama kullandığınızı karşınızdakine net bir şekilde açıklayın.