Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün sağlığımıza tehditleri aşikar. Peki ya romantik ilişkimiz, pandeminin dayattığı sosyal izolasyondan sağ çıkabilecek mi?
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün sağlığımıza tehditleri aşikar. Peki ya romantik ilişkimiz, pandeminin dayattığı sosyal izolasyondan sağ çıkabilecek mi? Salgının otoritesi altında pusulasız yolumuzu bulmaya çabaladığımız, evimize kapandığımız, ıssızlaştığımız bu tuhaf dönemde, soruyu uzmanlara yönelttik.
Fotoğraf: Sebastian Faena, Moda editörü: Konca Aykan
İyi haber şu: Evliyseniz ya da sevgilinizle aynı evi paylaşıyorsanız, sosyal izolasyona el ele, omuz omuza göğüs gerebileceğiniz bir hayat arkadaşına, desteğe sahipsiniz. Kötü haberse, dört duvar arasına sıkışıp kaldığınız, dış dünyayla fiziksel bağlarınızı kopardığınız bu dönemde, ilişkinizin zorlu bir teste maruz kalacağı. İster uyumluluk sınavını başarıyla vermiş on senelik evlilik olsun, ister çiçeği burnunda üç aylık ilişki, aynı çatı altında yaşayan herkes şüphesiz baskı altında.
Fotoğraf: Sebastian Faena, Moda editörü: Konca Aykan
Çiftlere, ailelere ve bekarlara terapi hizmetleri sağlayan Relate adlı İngiliz hayır kuruluşunun CEO’su Aidan Jones, The Independent gazetesine verdiği röportajda durumu şöyle özetliyor: “İlişkilerimiz, geçmişte hiç tecrübe etmediğimiz bu radikal dönemi atlatmamızda olumlu rol oynayacak. Ancak, yeni düzenin beraberinde getirdiği izolasyonu, mesafe kurallarını ve finansal endişeleri de hesaba katmakta fayda var. Zira tüm bu etkenlerin ilişkilerde stres yaratması, tartışmalara sebep olması ihtimal dahilinde.” Daha karamsar öngörüler de var. Doktor Lucy Atcheson’a göre karantina deneyimi, ilişkideki tüm problemleri bir tavaya alıp, harlı ateşte pişirmeye benziyor. Bugünlerde müşterilerine sanal seanslar üzerinden destek veren ünlü yazar ve psikolog, “Uyanışı, yani bir nevi varoluşsal farkındalığı tetikleyebilecek nitelikte kapalı bir atmosferden söz ediyoruz” diyor ve ekliyor: “Kötü bir ilişki söz konusuysa eğer, çift karmaşık sorunlar karşısında çıkmaza girebilir ve ‘hayat çok kısa’ mantığını benimseyip ilişkiyi aniden noktalayabilir.”
Fotoğraf: Sebastian Faena, Moda editörü: Konca Aykan
Aşkın gözü kör müdür sahiden? Koronavirüs salgınının ilk dalgasını atlatan Çin’deki boşanma oranlarına bakılırsa, pek öyle olduğu söylenemez. Öyle ki, ülkenin Xi’an, Dazhou ve Fuzhou gibi birçok bölgesinde hizmet veren devlet daireleri, karantina kurallarının esnetildiği mart ayının ilk günlerinden bu yana tarihteki en yoğun günlerini yaşıyor. Yetkililere göre genç çiftlerin başı çektiği boşanma başvurularındaki rekor artışın sebebi oldukça açık: Kırk beş güne varan izolasyon sürecinde temel fikir ayrılıklarının kaçınılmaz halde gündeme gelmesi ve fiziksel uzaklaşma (misal kapıyı çarpıp evden çıkmak, arkadaşlarla bir kadeh bir şeyler içip kafa dağıtmak) mümkün olmadığından en ufak münakaşaların dahi çığırından çıkması. “Bizde sorun yok” diyenlerdenseniz, savunmaya geçmeden önce önlem almanızda fayda var. Zira, uzmanlara göre belirsizlik, ilişkilerdeki en önemli stres faktörü. Bizi sosyal mesafeyi korumaya, evimizde oturmaya mecbur eden koşulların ne zaman ortadan kalkacağını öngörememek, sözüm ona gül gibi geçinen, birbiriyle vakit geçirmekten keyif alan çiftlerin dahi ilişkilerini sarsabilir.
Fotoğraf: Sebastian Faena, Moda editörü: Konca Aykan
Koronavirüs pandemisinin ilişkilerimize sızması şaşırtıcı olmasa gerek. Zira, Çin’den gelen haberleri başka bir gezegendeymişçesine geniş geniş okuduğumuz, Wuhan’a seyahat etmediğimiz için kendimizi şanslı hissettiğimiz, küreselleşmenin salgına etkisini hesap edemediğimiz 2019 yılının aralık ayından bugüne her şey değişti. Öyle ki, salgın bugün kapımızda, bizi geleneksel davranış biçimlerimizi değiştirmeye, yeni düzene geçmeye mecbur etmiş durumda.
Fotoğraf: Sebastian Faena, Moda editörü: Konca Aykan
Uçuş kısıtlamalarıyla başlayan önlemler, ülkelerin ve hatta şehirlerin sınırlarını kapatmasıyla sonuçlanınca, ilişki dinamikleri de evrim geçirdi haliyle. Nikahlar askıya alındı. Boşanmaya niyetli çiftler aynı hanede tutsak kaldı. Daha da beteri, sevgililer, aileler, ebeveynler ve çocuklar birbirinden uzak düştü. Öte yandan, hava almak, yürüyüş yapmak, çocukları parka götürmek, hoşlandığınız kişiyle buluşmak gibi sıradan aktiviteler, hayat memat meseleleri haline geldi. Market ve eczane alışverişi yapmaksa, özellikle sokağa çıkma yasağının uygulandığı Paris ve Londra gibi şehirlerde, hem endişeyle hem de büyük hazla yapılan sokak aktivitelerine dönüştü.
Gidişatı gözden geçirdiğimizde makro anlamda yapabileceklerimiz sınırlı olsa da bireysel hayatımızda kontrol edebileceğimiz bir şeyler var. Özellikle, bire bir ilişkilerde dizginleri ele almak mümkün. Nasıl mı? İşe, ilişki ve seks terapisti Aoife Drury’nin tavsiyesiyle başlayabilirsiniz, örneğin. Ruhsal sağlık uzmanı, The Independent gazetesine verdiği röportajda “Tahminlerde bulunmayın” diye giriyor söze: “Çoğu zaman, partnerimizin bizimle aynı şeyleri hissettiğini varsayarız. Ancak bu hatalı bir yaklaşımdır. Zira, yanlış beklentilere sebebiyet verebilir. Kuruntuları, dargınlıkları ve uzaklaşmaları beraberinde getirebilir.” Çözüm olarak, partnerinizin zihnini okumaya çalışmak yerine onunla açık ve şeffaf diyaloglar kurmanızı öneriyor Drury: “İnsanların daha önce tecrübe etmediği bir dönemden geçiyoruz. Herkesin gerçeklerle başa çıkma yöntemi birbirinden farklı olacaktır.” Terapist, kötü haberlerin bünyede anksiyete, korku ve öfke şeklinde tezahür edebileceğinin de bilincinde. Önerisi oldukça basit: “Dürüst olun. Hislerinizi partnerinizle mutlaka paylaşın. Gerekirse, karakter dışı davranışlarda bulunabileceğinizi de belirtin. Bu, kaba davranmak için geçerli bir bahane olmasa da karşınızdakinin sizi anlamasına, zaman zaman hoş görmesine yardımcı olacaktır.”
Fotoğraf: Sebastian Faena, Moda editörü: Konca Aykan
Bazılarına göreyse, karantinada sağlıklı bir ilişki yürütmenin püf noktası, içinde bulunduğumuz durumu olduğu gibi kabullenmekten geçiyor. Ancak Relate kuruluşunun başkanı Jones uyarıyor: “Siz, salgınla ilgili her gelişmeden anında haberdar olmak isterken, partneriniz haberlere ara vermeyi tercih edebilir. Birbirinizin zihinsel alanına da, ruhsal bütünlüğüne de saygı göstermeyi unutmayın.”
Evde geçirilen dönemde günler birbirine karıştıkça, ilişkilerin monotonlaşması da kaçınılmaz olabilir. Zira, birkaç hafta öncesine kadar yaptığımız kafe, restoran, parti planları, yerini çiçekli pijamalarla icra edilen Netflix & Chill (güncel adıyla Quarantine & Chill) eylemine bırakmış durumda. Terapi İstanbul psikiyatri merkezinde görev yapan uzman psikolog Emir Erünsal, Vogue Türkiye’ye verdiği röportajda bizi tüm olumsuzluklara farklı bir perspektiften bakmaya çağırıyor: “Zaman zenginliği, bu dönemin en büyük artısı. Sebep, öngörülemeyen ve ürkütücü bir salgın da olsa uzun süredir ilk defa ailemizle kesintisiz beraber olma şansını yakaladık. Düşünürseniz, hayatın ritmi hiç bu kadar sessiz ve sakin olmamıştı. Dolayısıyla gevşemek, iyi uyumak, anılarınızı gözden geçirmek, sevdiklerinizle iletişim kurmak, partnerinizi yakından tanımak için bolca zaman var elinizde. Güç elde edilen bu fırsatları iyi değerlendirmelisiniz.”
Fotoğraf: Sebastian Faena, Moda editörü: Konca Aykan
Ortak etkinlikleri de, yalnız vakit geçirmeyi de ihmal etmemenizi tavsiye ediyor Erünsal: “Buradaki en önemli unsur, denge. Bir rutin geliştirerek günlük program dahilinde hareket etmenin yanı sıra spor odası, kitap okuma köşesi gibi evin içerisinde farklı aktivitelere farklı alanlar ayırmak da faydalı olabilir. Böylece, çiftler birbirlerinin özel alanına, bireysel aktivitesine ve yalnız kalma arzusuna da zahmetsizce saygı gösterebilir.” Mesele, olabilecek tartışmaları öngörmek, önlemek ve uzatmadan yatıştırmaya gelince; “Münakaşanın dozu yükselmeden kendinizi frenleyin” diyor Erünsal. “Kavga ortamının devam ettiği durumlarda ev içi çatışma frekansları artabilir, gerginlik gereğinden fazla sürebilir. Zira, karantina kuralları halen geçerli. Sinir halini yatıştırmak için egzersiz yapın. Unutmayın, bu kez sporun amacı bedeni geliştirmek değil, zihni olumsuz düşüncelerden arındırmak.”