Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yaşam stilini sade ve dingin olarak tanımlayan Esma Dereboy ile sofraların ruhunu ve yeni koleksiyonunu konuştuk.
Yaşam stilini sade ve dingin olarak tanımlayan Esma Dereboy ile sofraların ruhunu ve yeni koleksiyonunu konuştuk.
Biraz sofra hikayesiyle başlamak istiyorum, kurarken sizi en çok heyecanlandıran sofralar hangileri?
Sanırım beni en heyecanlandıran sofralar kutlama sofraları. Çiçekler ve mumlarla süslenmiş, tatlı bir sadeliği içinde barındıran ama gizli coşkusu ve ruhu olan sofralar.
Farklı bir yaklaşım olarak tüm üretimleriniz mix & match şekilde karıştırılıp birlikte kullanılabiliyor. Bunun sofralarda yaratıcılığı yüksek, özgür sonuçları olmalı.
Aynen öyle. Renklerin birbiriyle kombinlenebilir olması herkesin kendi zevkine uygun sofralar hazırlamasına olanak sağlıyor. Biz alternatifleri sunuyoruz, müşterilerimiz zevklerine göre seçimlerini yapıyorlar. Aynı tabaklarla bambaşka ruhlarda, bambaşka zevklerde sofralar hazırlamayı mümkün kılıyoruz. Herkes kendi özgürlüğünü konuşturabiliyor.
Kabartma tekniği de sizin kullandığınız yenilikçi yöntemlerden biri. Sürdürülebilirlik ilkelerine de mümkün oldukça bağlı kalmaya çalışıyorsunuz. Kreatif ve üretim süreçlerinizden bahsedebilir misiniz bize biraz?
Kabartma tekniği başkaları için yenilikçi olabilir belki ama benim için 10 seneyi aşkın bir süredir kullanmakta olduğum bir teknik… Sanırım hala bu tekniğin tek uygulayıcısı olarak devam ediyorum. Üretim süreci son derece meşakkatli. Bir ürünün sıfırdan sona ulaşması yaklaşık olarak bir ayı buluyor. Yaratıcı tarafına da değinirsek; genelde hikayeler hep hayatımdaki süreçlerden çıkıyor. Son koleksiyonum İz, kızım Nil’e ithafen hazırladığım bir koleksiyon oldu mesela.
İlham kaynaklarınız neler oluyor üretim sürecinde?
Porselende ihtiyaçlardan yola çıkıyorum. Bir sofranın kişilerin ruhuna dokunması için nelere ihtiyaç duyduğuna bakıyorum. Sofrada neyi, nasıl görmek istediğime konsantre oluyorum. Seramikte de ilham kaynağım hep hayatım oluyor.
Renk seçimleri ayrıca dikkat çekici. Naturel ve iyi hissettiriyorlar… Sofrada da bu dinginliği seviyor olmalısınız…
Sofrayla kalsa keşke. Bu sadelik ve dinginlik tüm hayatım için geçerli…. Giyim tarzımdan evimin dekorasyonuna kadar uzayan bir süreç. Soft renkler her zaman bana kendimi iyi hissettirdi. Aile içinde de “Esma’nın tarzı gibi” ile başlayan cümleleri çok duyarım. Tamamen tarzımı yansıtıyorlar. Sade ve dingin…
“Özel hissetmek.” Merkeze bu yaklaşımı aldığımızda dostlarla çevrelenmiş kalabalık sofralarda da yalnız yenen bir kahvaltıda da aynı zarafeti ve ruhu hissetmek mümkün. Tasarımlarınızda da bu özenilerek sunulma hissiyatı geçiyor, siz nasıl tanımlıyorsunuz özenilmiş sofraları?
Bence özenilmiş sofra önce kendimize kurduğumuz sofralar olmalı. Artık misafire özel yemek takımları, çatal bıçaklar olmamalı düşüncesindeyim. Kullanılmayan rafa kalkmış eşyaların ruhu da olmuyor. Ruhu olan sofraların hep deneyimlenmiş sofralar olduğunu gördüm. Özenilmiş sofralarda yemek için kişi sayısının bir önemi olmamalı. Bu mantıkla kurulmuş tek kişilik bir masada da zarafeti, huzuru ve şıklığı yakalamak mümkün.
Şık bir sofranın olmazsa olmazı sizin için nedir?
Kesinlikle renk uyumu. Duyan gelmiş gibi kurulmuş sofralardan hiç hoşlanmıyorum. Çiçekler, mumlar, kandiller vazgeçemediğim dekoratif unsurlar. Sade, dingin görünüşlü sofraların enerjisi de başka oluyor sanki.