Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İskandinav ve Japon kültürlerinden aldığı ilhamla yarattığı tasarımlarını sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalmaya çalışarak üreten Kos Living'in kurucusu Şehriban Ezim ile konuştuk.
İskandinav ve Japon kültürlerinden aldığı ilhamla yarattığı tasarımlarını sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı kalmaya çalışarak üreten Kos Living'in kurucusu Şehriban Ezim ile konuştuk. "Kendin olabildiğin ve kendini yansıttığın doğal bir mekânda, güvende hissettiğin ve bitmesini hiç istemediğin anlar vardır. Bu duyguya Norveç’te “Kos” deniyor" sözleriyle markanın çıkış noktasını ve insanlarda bıraktığı hisleri anlatırken sorularımızı yanıtladı.
Kos Living İskandinav kültüründen ilham alan çok yeni bir marka, bize biraz hikayenizden bahseden misiniz?
Yaklaşık 10 yıldır mobilya sektörünün içindeyim. Endüstriyel mobilya sektöründeki birçok markanın ürün portföyünü oluşturan ve yöneten tarafında yer aldım. Kendi kişisel zevkimi yansıtabileceğim bir marka kurma hayalim hep vardı.
Bir ürün ya da tasarımdan ziyade, takım mantığından uzak ve hızlı değişen trend anlayışından etkilenmeyen, İskandinavların yaşam biçimleri ile şekillenen İskandinav stilinin o yalın, sade ve sıcak ev hissiyatı bana hep ilham vermiştir. Kos Living’in görsel çizgisini şekillendiren ilham kaynaklarından biri buydu şüphesiz; ancak Kos Living bir ürün ya da tasarımdan öte bazı değerleri, inançları merkezine koyarak küçük de olsa bir farkındalık yaratabilmek için doğdu.
2016 yılında hayatıma giren kedim Limon ile, hayvanlara ve insanın durduğu yere bakışım da değişmeye başladı. Tüm canlıların da bizler gibi yaşam hakkı olduğuna inanıyorum ve endüstriyelleşmenin artması ile insanlık gerçekten fark etmeden doğal hayatı yok eden bir sürece girdi. Çevremiz sentetik ve kimyasal çöplüğe dönüştü. Her şeyi çok hızlı tüketir olduk, bize dayatılan trend ve demode algısı ile her şeyden çok çabuk sıkılır da olduk. Bu da doğal kaynakların, doğal hayatın ve insanlığın geleceğinin çok daha hızlı yok olmasını neden oluyor.
O yüzden Kos Living’in merkezine doğa ve hayvan sevgimizle onlara karşı olan sorumluluğumuzu koyarak, doğanın kendisini ve özgün estetiğini koruyan bir yaşam tarzı inşa etmek istedik. Bu nedenledir ki 'sürdürülebilirlik', 'slow living', 'lokal üretim', 'zamansızlık' kavramları bizim için önemli. Her bir ürünümüz küçük lokal üreticilerin ellerinden, el emeğiyle doğuyor. Mobilya grubumuzda tüm ürünler insan sağlığına zararlı olmayan, sürdürülebilir materyal olan %100 masif ağaçtan üretilmektedir. Ürün çizgisi olarak, geçici olan günlük trendlerden ziyade sade ve modern çizgilerde zamansız ürünler üretmeye çalışıyoruz.
Hedefimiz bu kavramlar ile tüm canlılara ve doğaya karşı etik duruşumuzu tüm ürün grubumuza zaman içinde yansıtmak ve zaman içinde zamansız marka çizgimizle ilham vermenin ötesinde farkındalık yaratabilen global bir ev ve yaşam markası olabilmek.
Kos adının nereden geldiğini anlatabilir misiniz? Nitekim hepimizin yaşarken çok keyif aldığı bir duyguyu tanımlamak için kullanılıyor.
Marka ismi basit bir konu gibi görünse de aslında bir markanın ana kimliğini oluşturan değerleri, vizyonu, karşısındakine geçirmek istediği duygu ve ürün çizgisi ile örtüşebiliyor olması çok önemli diye düşünüyorum. O yüzden “Kos” ismini bulup karar vermek çok da kolay olmadı aslında.
“Kos” Norveç’te kendilerini iyi hissettiren anların ve duyguların, doğa ile dengede olmanın tanımı olarak geçmektedir. Bu anlar ve duygular herkes için farklı olabilir; kimi için evinde geçirdiği keyifli zamanlar olabilir, kimi için doğa içinde zaman geçirmek, kimi için dağcılık gibi adrenalin duygularına hitap eden aktiviteler olabilir, kimi için resim yapmak, kimi için yemek masası etrafında arkadaşları ile yapılan sohbetler kahkahalardır, kimi için ise evcil hayvanıyla geçirdikleri zamandır, kimi için seyahat ederek keşfetmektir…
Tüm bu anların, aktivitelerin özünde küçük, gösterişten uzak, basit tercihlerin kişiye verdiği büyük haz ve mutluluk duygusu vardır. Ve bizi biz yapan bu keyifli anlarda daha güvende hissederiz, daha kendimiz olma, kendimizi daha iyi tanıma ve ruhsal olarak geliştirme fırsatı yakalarız. Yani herkes için “Kos” farklı olabilir, ama özünde basit küçük şeylerden gelen kendini iyi hissetme duygusu vardır.
Ürünlerinizde sürdürülebilir kaynaklar kullanmak ve lokal üretime destek vermek ilkeleriniz arasında yer alıyor. Nasıl işliyor süreç?
Sürdürülebilirlik özetle doğanın devamlılığını ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmadan günlük ve ekonomik ihtiyaçlarımızı karşılamak olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda ürün girdisi ve çıktısında doğa tarafından yenilenebilen, uzun ömürlü, doğal, karbon salınımı düşük olan ve çevreci ürünlere yönelmek önem arz etmektedir.
Kos Living olarak mobilya grubumuzda %100 ahşap malzemelerden yana tercihimizi yapıyoruz. Ahşap, doğa tarafından yenilenebilme yeteneğine ve yine %100 doğada çözünebilme özelliğine sahiptir. Bunların yanı sıra uzun ömürlü bir malzemedir, kullanıma ya da kendi doğasına bağlı olarak zamanla meydana gelecek deformasyonları çok basit bir şekilde çözerek yeniden kullanıma sunabilirsiniz. Ayrıca doğal bir malzeme olduğu için karbon salınımı yapmadığı gibi havadaki karbondioksiti emme özelliğine de sahiptir.
Diğer dikkat ettiğimiz bir konu, kullandığımız ağaçların sürdürülebilir ve etik olarak kesildiğini gösteren FSC belgesine sahip olması, şu an %90‘ı bu sertifikaya sahip. Ayrıca ahşap üzerinde birçok çevreci sertifikaya sahip %100 doğal içerikli yağlar kullanıyoruz. Tüm bu girdi sürecini de kontrol edebilmek adına bu malzemelerin alımlarını da kendimiz yapıyoruz.
Üretici tarafında lokal, küçük üreticileri tercih ediyoruz. Ahşap doğası gereği zaten yüksek volümlü endüstriyel üretime uygun değildir, üretim süreci de yavaş ve hassasiyet isteyen bir malzemedir. O nedenle üretici konusunda da seçici gitmeye çalışıyoruz.
Tekstil tarafında da şu an bir ev hanımı ile çalışıyoruz ve tüm malzeme tedariğini yine kendimiz yapıyoruz. Uzun vadede %100 doğal ama aynı zamanda sürdürülebilir olan keten ve organik pamuk gibi malzemelere yönelmek hedefimiz.
Paketleme ve basılı materyallerde de mümkün mertebe doğal ya da geri dönüşümden elde edilmiş malzemeler kullanmaya çalışıyoruz. Tabi bu kriterlerde malzemeye ulaşabilmek biraz zor oluyor, bazı malzemelerin doğal ya da geri dönüştürülmüş versiyonlarını bulamıyoruz. Ama örnek verecek olursak büyük ürün paketlemelerinde geri dönüştürülmüş koli kullanıyoruz, sentetik bant yerine kraft bank kullanıyoruz. Ürün kartı, pelür, kartvizit gibi tüm basılı materyallerde %100 geri dönüşümlü kâğıtlar kullanıyoruz. Yine küçük ürünlerimizde tekrar kullanıma uygun pamuklu bez çantalar kullanıyoruz. Hedefimiz burada tüm malzemelerin sürdürülebilir olması.
Tasarım konusunda size neler ilham veriyor? Müzik, kitap, doğanın kendisi…
Bana en çok ilham veren doğanın kendisi. Yine doğanın içinde hissi veren mimari tasarımlar, İskandinav ve Japon gibi farklı kültürler, geçmiş kurumsal hayattaki deneyimlerim ve günlük hayattaki tecrübelerim ilham kaynağı oluyor. Ustalar ile arge sürecinde çok fikir alışverişinde bulunuyoruz, genelde ürünler son halini arge sürecinde alıyor.
‘Slow Living’ yaklaşımını benimseyen bir duruşunuz var, yavaş yaşamı kendi hayatınızda nasıl uyguluyorsunuz?
Slow Living benim için günlük hırslardan koşturmadan kopup anı hissetmek olduğu gibi, bakış açısı ve tutum olarak da doğaya, canlılara ve tüketime daha farkında bir bakış açısı ile yaklaşmak.
Kurumsal hayatım uzun saatlere yayılan bitmek bilmeyen sunumlar, raporlar, stres yönetimi ile geçti. Hayatımın özeti aslında nerdeyse sadece işti ve günün sonunda beni yorgun hissettiren manevi tatmini düşük olan bir işkoliklikti. Hayatıma giren kedilerimle birlikte ruhsal olarak değişmeye, etrafımda olup bitenlerin daha farkında olmaya başladığımı düşünüyorum. 2019 itibarıyla biraz daha kendime zaman ayırdığım, daha sakin yaşadığım bir sürece doğru evrilmeye başladım. Bu süreçte hep ötelediğim birçok eğitimi alma, uzun yıllardır hayalim olan kendi markamı kurmak için fırsat yaratma şansım oldu.
Tüketim tarafında zaten çok trend bağımlısı biri olmadım hiçbir zaman. Ancak son yıllarda ulaşılabilir rakamlar ile dayatılan hızlı tüketim çılgınlığına ben de girmedim değil. Fakat, genel olarak az, öz ama daha kaliteli olanı almaya çalışırım. 10-15 yıl önce aldığım ayakkabılarım, kıyafetlerim vardır hala giydiğim. Son 1,5 yıldır da alışveriş anlamında kendimi ciddi törpüledim, kitap ve dergi dışında alışveriş yapmadım bu süre içinde.
Bir evi 'yaşayan mekan’ yapan en önemli 3 detay sizce nedir?
İlk 3 değil de ilk dört bence ışık, bitki ve doğanın yansıması olan ahşap gibi sıcak materyaller ve evcil hayvanlar ya da çocuklar.
Benim bir evde ilk baktığım ışıktır. Odaların gün ışığını alıyor olması bence çok önemli, evin kesinlikle enerjisini değiştiren bir etmen.
Bitkiler de öyle, eve canlılık katılıyor, pencereden baktığımda da küçük de olsa yeşillik arar gözüm.
Ahşap da çok sıcak ve aslında hala yaşamaya devam eden bir malzemedir ve zaman içinde küçük değişimlere uğrar ve sen bunun her sürecine şahit olursun…
Kedilerime aşık biri olarak onların her hallerinin evime ve hayatıma çok büyük anlam kattığını düşünüyorum, onlarsız bir ev düşünemiyorum.
Son bir yıldır en çok vakit geçirdimiz mekanlar evlerimiz. Haliyle bu süreç normal hayatın temposunda çok dikkat etmediğimiz detaylara yönelmek ya da yaşam alanlarını farklı şekillerde kurgulamak için yeni bakış açıları kazanmamızı sağladı. Siz kendi kişisel alanlarınızı nasıl yeniden düzenlediniz bu dönemde?
Evimde düzenlemek istediğim çok şey var aslında, ancak hem Kos Living’in hayata geçirme sürecinde üreticiler nedeniyle hep şehir dışında olmam ve pandeminin etkisi ile de aslında 1,5 yıldır evimden uzağım, o yüzden henüz hayata geçirme fırsatı bulamadım.