Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Güneş kremi *gerçekten* kansere neden oluyor mu?
Günlük güneş kremi uygulaması konusunda ya sadık bir askersiniz ya da neden var olduğunu sorguluyorsunuz. SPF, cilt kanseri, erken yaşlanma, hiperpigmentasyon ve kolajen azalmasını önlemek için her dermatolog ve cilt uzmanının tartışmasız ürünü olsa da mesaj hala herkes tarafından alınmadı. Bir de işin içine ev yapımı SPF'nin popülerleştiği internet girince bazen gerçeği kurgudan ayırmak için uzmanlara ve bilime ihtiyaç duyarsınız.
Biz de iki dermatoloğa geçtiğimiz aylarda Google'da en çok aratılan soruları sorduk:
Foto-yaşlanma olarak da bilinen kronik güneş hasarı, uzun süre güneşe maruz kalmanın ciltteki kümülatif, biriken etkilerini ifade eder. Dermatica tıbbi lideri ve danışman dermatolog Dr. Catriona Maybury, “Foto-yaşlanma ince çizgiler, derin kırışıklıklar, koyu lekeler olan veya pigmentasyon, sarkma ve elastikiyet kaybıyla kalınlaşmış cilt olarak kendini gösterir” diyor. “Daha da endişe verici olanı, kronik güneş hasarının kanser öncesi ve kanserli cilt lezyonları geliştirme riskini artırmasıdır; bu da tedavi edilmediği takdirde genel sağlığınıza zarar verebilir.”
Bu hasar farklı cilt tonlarında farklı şekillerde ortaya çıkar. La Roche-Posay danışman dermatoloğu Dr. Hiva Fassihi, açık tende ince çizgiler ve pigmentasyon göze çarparken, koyu tende “doğal melanin depoları kırışıklık gibi şeylere karşı daha fazla koruma sağlar, ancak pigmentasyon geliştirme olasılığınız daha yüksektir” diyor. “Bu, sahip olduğunuz herhangi bir sivilce izinin daha belirgin hale gelmesi anlamına gelebilir veya egzama gibi iltihaplı bir durumunuz varsa buna eşlik eden pigmentasyonun çok uzun süre kalabileceğini görebilirsiniz.”
Çok açık tenli olup güneşten korunma konusunda özenli davranmayan kişilerde, Dr. Fassihi'nin “subklinik kronik hasar” olarak adlandırdığı, ten renginin daha derinlerinde yer alan ve gözle görülemeyen hasarın oluşması neredeyse kesindir. “Pigmentasyon yollarının aktive olduğu ve güneş lekeleri veya ince çizgiler görmeye başladığınız bir eşiğe ulaşmadan önce zaman içinde biriktirdiğiniz belirli bir miktar hasar vardır.”
Her iki uzman da buna kesin bir evet diyor. “Gölgede olsanız bile UV ışınlarına maruz kalırsınız” diyen Dr. Maybury, kum, su, kar ve diğer bazı madde türleri gibi yüzeylerin de UV ışınlarını yansıtarak cilde ulaşmalarını sağladığını belirtiyor. “Ayrıca, UV ışınları havadaki moleküller veya damlacıklarla etkileşime girdiklerinde atmosferde dağılır ve ağaçların veya şemsiyelerin altı gibi gölgeli alanlara ulaşmalarını mümkün kılar.”
Her gün -bulutlu havalarda bile- yüksek, geniş spektrumlu bir SPF kullanmanın yanı sıra, güçlü öğle güneşinden kaçınmak, güneş gözlüğü ve şapka takmak gibi mantıklı, güneşe karşı güvenli davranışlarda bulunmaya çalışın.
Dr. Fassihi, “güvenli” bronzluk diye bir şey olmadığını söylüyor. “Bronzluk, cildimizin UV radyasyonundan zarar gördüğünün bir işaretidir. Bronzlaşma, cildin kendisini, cilt hücrelerimizdeki DNA'ya hem doğrudan hem de dolaylı olarak zarar veren bu UV radyasyonundan koruma yoludur.” Elbette güneş kremi UV ışınlarını bloke ederek işe yarar, ancak hiçbir zaman UV ışınlarının yüzde 100'ünü bloke edemeyecektir, bu nedenle özellikle “güneş kremini düzgün bir şekilde yeniden uygulamadan veya güneş ışığının en yoğun olduğu saatlerde dışarıda uzun süre geçirirseniz bir miktar bronzlaşma yine de meydana gelebilir,” diye açıklıyor Dr Maybury. Sonuçta bronzlaşma, erken yaşlanmayı hızlandıran, cildin daha yaşlı görünmesine neden olan bir güneş hasarı şeklidir ve aşırı maruz kalmanın cilt kanseri riskini artırdığından bahsetmeye bile gerek yoktur.
Dr. Fassihi, “Çok fazla insan güneş kremi sürmekten kaçınıyor çünkü bunun ciltlerine zararlı olabileceğini ya da bronzlaşmanın daha sağlıklı olduğunu düşünüyorlar” diyor. “Buna dair bir kanıt yok, ancak aşırı güneşe maruz kalmanın cilt için çok zararlı olduğuna dair pek çok kanıt var.” Birkaç çalışma, oksibenzon, retinil palmitat ve parabenler gibi bazı güneş koruyucu bileşenlerinin kansere neden olabileceğine dair endişeleri gündeme getirmiş olsa da bu araştırmanın oldukça şüpheli olduğunu söylüyor ve UVR filtre kimyasallarının kanser riskini artırdığını gösteren net bir veri olmadığını ekliyor. Öte yandan, “güneş koruyucuların kanser riskini azalttığına dair net kanıtlar var.”
Kimyasal güneş kremleri UV ışınlarını absorbe etmede çok etkili olsa da çinko oksit ve titanyum dioksit gibi bileşenler içeren mineral (veya fiziksel) güneş kremlerinin daha önce bu ışınları ve görünür ışığı yansıttığı ve saçtığı düşünülüyordu. Dr. Fassihi, “Yakın zamanda elde edilen veriler, mineral güneş koruyucuların bu ışınları emdiğini de göstermiştir” diyor. “Sorun, geleneksel olarak ciltte beyaz bir kalıntı bırakmaları ve yağlı hissettirebilmeleridir. Daha yeni formüller bu mineral blokerleri nano boyutlandırarak ciltte daha az beyaz kalmalarını sağlıyor, ancak bu işlem özelliklerini değiştiriyor. UVB'ye karşı korumada iyidirler ancak görünür ışığı engelleme yeteneklerini kaybederler.”
Kıssadan hisse? UVA veya UVB'yi engelleyen kimyasal filtreler ile UVR ve görünür ışığa karşı koruma sağlayan mineral blokların bir karışımını içeren bir güneş kremi kullanmak en iyisidir.