Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Jennifer Garner, çok sevdiği bir aile geleneğinin keyif dolu yeni Netflix filmine nasıl ilham verdiğini anlatıyor.
Fotoğraf: Jamie Spence (Condé Nast), Netflix
Jennifer Garner ekranda olduğu kadar olmadığı zamanlarda da daima neşeli. Houston’da doğan 48 yaşındaki oyuncu, ABD’nin ses getiren heyecanlı dizisi Alias’ta (2001-2006) oynadığı metanetli CIA ajanı Sydney Bristow rolüyle üne kavuştu. Ona bir Altın Küre ödülü kazandıran bu rol Garner’a, Amerika’nın sevilen yüzü statüsünü pekiştiren 13 Going on 30 (2004) adlı romantik komedi filmindeki sevimli başrolünü kazandırdı.
O zamandan bu yana Juno’dan (2007) Dallas Buyers Club’a (2013) tüm işlerinde hassas rollere bürünse de ne yazık ki kariyeri kişisel hayatının sık sık gölgesinde kaldı. 2005’te Ben Affleck ile evlendi ve üç çocuk sahibi çift -Violet, Seraphina ve Samuel- 2018’de boşandı. Boşanma haberi tabloid gazeteler tarafından didik didik edildi ve paparazziler ailenin peşini bırakmadı fakat Garner sükunetini koruyarak setlerde çalışmaya ve Save the Children vakfı için elçilik yapmaya devam etti.
Garner’ın en yeni projesi onun için özel bir değere sahip: Amy Krouse Rosenthal’un resimli kitabı Yes Day!’i temel alan bu neşeli komedide, ebeveynleri yılın bir günü istediği her şeye evet diyen bir çocuğu anlatıyor. Kitap, Garner’ın kendi çocuklarının en sevdiği hikâyelerden biri ve küçüklüklerinden bu yana her yıl bir “evet” günü düzenliyorlar. Garner, yapımcılığını da üstlendiği beyaz ekran uyarlamasında üç çocuğunun (Jenna Ortega, Julian Lerner ve Everly Carganilla) “eğlence katili” ismini taktığı stresli anne Allison’ı canlandırıyor. Haksız olduklarını kanıtlamaya karar verip eşiyle birlikte (Édgar Ramírez) bir “evet” günü düzenlemeye karar veriyorlar fakat bir dizi göz alıcı doğal sahne dekoruyla iş çığırından çıkıyor.
Garner filmin 12 Mart’ta yayınlanmasından önce pencereler açıkken araba yıkamaya girişini, yükseklik korkusuyla yüzleşmesini ve “evet” günü düzenlemeye dair ipuçlarını paylaşıyor.
Çocuklarınızla kendi “evet” günlerinizi düzenliyorsunuz. Bu gelenek nasıl başladı?
Ortanca kızım üç yaşındayken [Amy Krouse Rosenthal’un çocuk kitabı Yes Day!’i] okumaya başladım ve “evet” günü fikrine kafayı taktı. Ben de üçüyle birlikte “evet” günleri yapmaya başladım. Küçük çocuklara uygun ve pek de gösterişli olmayan günlerdi. Bizim ailemizde böyle günler arka bahçede bir çadırda uyumakla biter; smore yeriz, gece geç saatte havuzda yüzeriz ve normalde izin vereceğimden daha uzun süre el feneriyle ebelemece oynarız.
Bu proje Instagram’a koyduğunuz yorucu bir “evet” günü paylaşımıyla başladı. Sonra ne oldu?
Arka bahçede üç çocukla çadırın içinde uyuyacak olursanız perişan görünürsünüz ve [o fotoğrafta] ben de öyle görünüyordum. [Yapımcı] Ben Everard’ın eşi Mary paylaşımımı görmüş. Eşine söylemiş; o da Grey Matter Productions’ın sahibi [yapımcı] Lawrence Gray ile çalışıyor. Kitabın hakları hâlihazırda ellerinde miydi, yoksa hemen mi aldılar bilmiyorum ama menajerim Nicole King’i aradılar. ‘Çok iyi bir fikir. Film olmalı!’ diye düşündük. Böyle başladı.
Yes Day’de yapımcıydınız. Bu rol beraberinde neler getirdi?
Senaryonun [ailedeki] ilişkileri doğru yakalaması benim için çok önemliydi. Mesela, başlarda, yazar Justin [Malen’ın taslağında] anne ve genç kız arasındaki ilişki endişe verici ve nahoştu. ‘Konu bu değil; konu birinin büyümesiyle gelen doğal kalp kırıklığı ve ilişkinizi nasıl yeniden kalibre edeceğiniz,” dedim. Çok iyi bir iş çıkardı ve filmdeki o anlar beni bitiriyor.
Çadırda hep birlikte oynarken çok güzel bir sahne var; bu anın “evet” günlerinizde yaptıklarınızdan ilham aldığını söylediniz. Başka neler gerçek hayattan alındı?
Çadır sahnesi doğaçlamaydı. Bir sahne çekiyorduk; sahnenin sonunda uzanıp oynamaya başladık ve ‘Kayıt’ dediler. Geri dönüp karakterlerin isimlerini dublajla ekledik çünkü birbirimize kendi isimlerimizle sesleniyorduk. [Gerçek hayattan alınan] diğer anlara gelince, ‘evet’ günlerinde çocuklarım bana korktuğum şeyleri yaptırmaya bayılıyor. Alias’ta binalardan atlayıp duruyordum ama yaşlandıkça yüksekten korkmaya başladım. Çocuklarım beni yüksek yerlere tırmandırıyor ama bu filmde bir hız trenine biniyorum. İlk çekimden sonra ağladım ve o kaydı kullanamadılar çünkü Jenna’ya [karakterinin ismi olan] ‘Katie’ ile seslenmeyi unuttum. ‘Jenna! Jenna!’ diye bağırıp durdum.
Bir de camlar açıkken araba yıkamaya girdiğiniz bir sahne var. o nasıldı?
Bunu yapmak istediğini düşünen çocuklara uyarım şu: biz temiz su kullandık ve genelde su çok iğrenç oluyor. Gözlüklerimiz vardı ve hazırdık; Édgar, Jenna, Julian ve ben için eğlenceliydi ama küçük Everly için biraz şaşırtıcı oldu. Çok cesur davrandı ama tekrar yapmasını istemedik.
Bu filmi izledikten sonra birçok insanın “evet” günleri planlayacağından eminim. Onlara ne gibi tüyolar verebilirsiniz?
Birkaç şeyi önceden planlayın. Mesele para harcamak ya da yavru köpek sahiplenmek veya kulaklarını deldirmek gibi kalıcı bir şey yapmak değil. Mesele anı yaşamak. Çocuklarınızın sürekli ‘hayır’ yanıtını duyduğu eğlenceli şeyler düşünmelerine yardım edin. Çocuklarınız küçükse kontrolü ellerine almak istedikleri ne kadar çok kural olduğuna inanamayacaksınız. Ayrıca hastalanmasınlar diye yeterince gerçek yemek yemelerini sağlarım ama güne daime dondurmayla başlayıp istediğimizden biraz daha geç bitiririz. Telefonunuzu bir kenara bırakıp diyebildiğiniz her şeye ‘evet’ demeye çalışın.
Pandemi döneminde “evet” günü düzenlemeyi başarabildiniz mi?
Evet ama biraz planlama gerekti. Daima yaptığımız şeylerden biri çocukların pasta süsleyebileceği bir yere gitmekti; ben de eve sipariş ettim ve evde yaptım. Hazır bir çadırım vardı, saçımı ve makyajımı onlar yapıp beni hazırladılar ve bana arabaya servis yaptırdılar. Sonra The Office izleyip geç saate kadar oturduk. ‘Hayır’ yılında ‘evet’ demek harika bir histi.
Geçtiğimiz yıl siz ve çocuklarınız için nasıldı?
Los Angeles’taydık ve sağlıklı kalabildiğimiz için şanslı hissediyorum. Bazı iyi yanları da vardı: çocuklarınız genç olduğunda hep çok meşguller ve sabahtan geceye kadar dışarıdalar. Onlarla evde kalabilmek çok güzeldi. Sırf bunun için bile bu yılın ne kadar özel olduğunu unutacağımı sanmıyorum; onlar benden ayrı kalmak için can atsalar da [gülüyor].
Save the Children vakfıyla birçok harika iş başardınız. Karantina bittiğinde dört gözle beklediğiniz bir şey var mı?
Bu yıl insanlar, kırsal Amerika bölgelerindeki çocuklar için bizi tam anlamıyla sahada kaynak olarak gördü. Dokuz kat daha fazla aileye ulaştık ve çocuklar besledik. Tekrar yola çıkıp ziyaretlerde bulunmak ve olan biteni görmek için sabırsızlanıyorum.
Sırada sizi The Adam Project adlı bilim kurgu filminde ve Family Leave komedisinde mi göreceğiz?
The Adam Project’e başlıyorum; çok güzel bir film, rolümü çok sevdim ve [13 Going on 30’deki rol arkadaşım] Mark Ruffalo’nun yanı sıra Ryan Reynolds ile çalışıyorum. Yes Day’i yapan aynı ekip Family Leave’i de yapıyor. Amy Krouse Rosenthal’un Bedtime for Mommy adlı başka bir kitabından [uyarlama]. Çok eğlenceli bir hikâye; önümüzdeki yıl Netflix için çekmeyi umuyoruz.