Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İlk moda haftası 1984 yılında, İngiliz Moda Konseyi tarafından düzenlenen Londra’nın "moda" terimiyle oldukça uzun bir geçmişi var. Halkın İngiliz Kraliyet Ailesi'nden etkilenerek, biraz da onlar gibi görünmek için edindiği moda tutkusu ve teknolojinin verdiği güçle 1700 yılında başlayan tekstil üretimi, şehri moda başkentleri arasına sokan tarihinin küçük bir kısmını oluşturuyor. Londra’nın dönemin önde gelen moda şehri Paris’ten öne çıkmasını sağlayan en büyük etkense modern haute couture’ın kurucusu olarak bilinen Charles Frederick. Frederick’in 1946 yılında Paris’e taşıdığı yaratıcı ve girişken Londra modası, Londra’yı Avrupa modasında sahip olduğu güçlü noktaya getirdi.
1960’larda en parlak dönemlerini yaşayan Londra, 1970’leri etkisi altına alan punk tarzının da kurucuları arasındaydı. O zamanlardaki etkisini biraz kaybetmesine rağmen moda dendiğinde hala akla gelmesinde London College of Fashion’ın önemi inkar edilemez. Dünyanın dört bir yanından gelen moda tasarımı öğrencilerini barındıran moda okulunun yanı sıra Burberry, Alexander McQueen gibi klasiklerin de şehri olan Londra, özellikle 2011 ile 2012 yıllarında “dünyanın moda başkenti” unvanına da sahipti.
İngiltere’den gelen teknolojiyle hazır giyim üretimine 1800’lerde başlayan New York, moda alanındaki asıl etkisini 1900’lerde kazandı. 2. Dünya Savaşı sırasında Paris’teki modaevlerinin New York’a taşınmasına ise şehre moda alanındaki asıl gücünü veren etken demek yanlış olmaz.
Fransız modaevlerini spor giyimle tanıştıran New York, böylece kendi modasını da dünyaya duyurmuş oldu. Paris pazarından yapılan ve 2. Dünya Savaşı sırasında kesilen alışverişi içeriye yönlendirmek için düzenlenen gösteriler, moda haftalarının da temelini attı. Herkes tarafından kabul edilmese de anketlerin gösterdiği; köklü geçmişi, tanınmış yüzleri ve alışveriş cenneti caddeleri sayesinde New York’un 21’inci yüzyılın dünya moda başkenti olduğu.
Gucci’nin kenti Floransa, Bulgari ve Fendi’nin kenti Roma ve Milano! Konu moda başkenti olmak olduğunda İtalya şehirlerinin kendi aralarında bile rekabeti mevcut. Kazanan ise uzun zamandır belli: Milano!
İlk moda haftasına 1958 yılında ev sahipliği yapan Milano, keskin tarza sahip hazır giyim modasıyla diğer şehirlerin önüne geçerek moda başkenti unvanını kazandı. Sakinleri arasında Prada ve Dolce&Gabbana gibi modaevlerini barındıran şehrin modasının en önemli özellikleri ulaşılabilir ve stil sahibi olması.
Paris’in dünyanın moda başkenti olduğunu dair tartışmalar sık sık gündeme gelirken, Haute Couture'ün başkenti olduğu hiç şüphesiz herkesin ortak düşüncesi. Paris'in bu alandaki başarısı 16. yüzyıla kadar uzanıyor. Hatta bazı araştırmalar Anne Boleyn sayesinde Haute Couture teriminin bu şehirde ortaya çıktığını bile dile getiriyor. Modern Haute Couture ise İngiliz terzi Charles Frederick Worth’ün Paris’e taşınmasıyla, yine aynı topraklarda hayat buldu.
İlk moda haftasını 1973 yılında düzenleyen Paris, 2. Dünya Savaşı sebebiyle yara alan moda sektörünü hızla iyileştirdi. Savaş sırasında Amerika’ya taşınan modaevleri, savaştan hemen sonra şehre döndüler. Aynı tarihlerde kurulan Dior ise “yeni görünüş” ile dünya modasını yepyeni bir kadın giyim anlayışıyla tanıştırdı.
Paris, bugün de Louis Vuitton, Dior, Chanel, Hermes, Celine ve çok daha fazla modaevi sayesinde dünya modasındaki önemini koruyor. Basının ilk moda dergisinin basıldığı topraklara gösterdiği anlaşılabilir ilgi de şehrin önemini artıranlar arasında.