Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
“Yeni bir karakter, yeni oyun arkadaşları, yeni bir deneyim, yeni bir metin, yeni bir hikaye…” Haziran’da gerçekleşecek Bergama Tiyatro Festivali kapsamında sahneye çıkacak Timsah Ateşi’nden böyle bahsediyor Funda Eryiğit. Başrollerinden biri olduğu oyunu kendisinden dinliyoruz.
“Yeni bir karakter, yeni oyun arkadaşları, yeni bir deneyim, yeni bir metin, yeni bir hikaye…” Haziran’da gerçekleşecek Bergama Tiyatro Festivali kapsamında sahneye çıkacak Timsah Ateşi’nden böyle bahsediyor Funda Eryiğit. Başrollerinden biri olduğu oyunu kendisinden dinliyoruz.
Dizilerde, dijital yapımlarda, filmlerde ya da bir tiyatro afişinde… Parçası olduğu her projeyi gördüğümde heyecanlandığım Funda Eryiğit’le yeni oyunu Timsah Ateşi’ni konuşmak üzere beraberiz. Funda, oyunu daha önce sahnede defalarca kez sergilemiş olsa da Haziran’da gerçekleşecek Bergama Tiyatro Festivali kapsamında Asklepion Antik Sahne’de seyirciyle buluşmak için ayrı heyecanlı. Zira bu deneyim kendisi için ilklerle dolu: “İlk kez Bergama’da oyun oynayacağım. Antik tiyatroda, yüzyıllardır oyun oynanan bir sahneye çıkma fikri çok heyecan verici. Bir de Timsah Ateşi’ni ilk kez açık havada oynayacağız, bu da başka bir ilk. Hepsi için çok heyecanlıyım” diyor. Antik kenti gezmek için sabırsızlandığını da ekliyor. Funda heyecanında haklı; festivalin, açık havanın, sahneye orada yüzyıllardır oyunlar sergilendiğini hayal ederek çıkmanın tadı apayrı olsa gerek.
“Festival, yaptığımız işin ruhunu coşturan bir şey gibi geliyor bana. Tiyatro yapanlarla seyredenlerin doğrudan iletişime geçtiği geniş bir alan oluşuyor. Bir çatı var, tiyatro çatısı diyelim buna. Aynı çatı altında farklı insanların, farklı bakış açılarının buluşması, bunları paylaşması değerli bir şey” diye anlatmaya başlıyor tiyatro festivallerine neden ihtiyacımız olduğunu. Yalnızca ihtiyaç da değil elbette, duyguların coştuğu, insanların ortak bir paydada buluşarak paylaştığı, ürettiği, keyiflendiği bir çatı oluşturuyor festivaller. Funda’ya kalırsa tiyatro, ancak böyle bir çatı altında yenilenebilir. O; “Yeni insanlarla, yeni oyunlarla buluşmak, konuşmak, belki dans etmek… Böyle bir havayı solumanın bile pozitif bir etkisi var” diye anlatmaya devam ettikçe ben de Bergama Tiyatro Festivali için, yüzyıllardır oyunlar oynanan bir sahnede canlandırılacak günümüz oyunları için daha çok heyecanlanıyorum. “Tiyatro, sinema, müzik, dans, her türlü festivalin böyle bir etkisi var bence” diyor Funda. Öyle haklı ki, sanatı, sanatçının ve izleyicinin buluşarak pozitif bir akış oluşturduğu ortamdan daha çok besleyen ne olabilir?
Funda, 14-15 yaşında sahneye çıktığında keşfettiği oyunculuk tutkusunu, üniversitede siyaset okurken oyunculuktan başka bir şey yapmak istemediğini anlayınca mesleği hâline getirmiş. “Her zaman bir yolunu bulup oyuncu olacağımı biliyordum” diyor ve ekliyor: “Yalnızca konservatuvar eğitimi almalı mı, yoksa hiç eğitim almadan oyunculuğa mı başlamalı gibi kararsızlıklarım olduğunu hatırlıyorum.” Kısa süreli kararsızlığın ardından fazla beklemeden İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Tiyatro bölümüne başlamış. Funda için oyunculuk, her sahnede oyunculuk demek; o, oyunculuk meziyetine tutkun. Filmlerde de, dizilerde de, tiyatro sahnesinde de oyunculuğu icra etme fikrine odaklanıyor; andan, mesleğinden zevk alıyor.
Elbette tiyatro sahnesinin karakteristik özellikleri de yok değil; “Tiyatroyu diğerlerinden ayıran şey sanırım sürecin daha uzun soluklu bir maraton olması ve bedenin tümüyle işin içine girmesi. Hem prova süreci hem de oyun çıktıktan sonra aynı şeyi ilk kezmiş gibi defalarca oynama çabası başka bir oyunculuk deneyimi sunuyor” diyor. Tiyatro sahnesinde olmanın çok tatlı yanı var; ancak her şeyin sahnede olup bitmesi onu diğer platformların yanında daha az çekici kılıyor olmalı. En azından ben, Funda’yla konuşana kadar öyle düşünüyordum. Kendisine tiyatronun bu zorlayıcı tarafını sorduğumda verdiği cevap beklediğim gibi; tavrıysa beklediğimden epey uzak. “Kusurunuzu örtecek bir araç yok. Seyirciyle aynı anda oradasınız, o an anlayabildiğiniz ve anlatabildiğiniz kadarı var” cümlesini kurarken sesinde ufacık bir sitem dahi yok Funda’nın. Seyirciyle aynı anda sahnede olmak, kusurunu örtecek bir araç olmadığını bilmek, o ânı o andaki Funda’yla yaşatmak ayrı bir zevk başarılı oyuncu için.
Timsah Ateşi bir süredir sahnede; dolayısıyla Funda’nın heyecanlı ve tedirgin geçtiğini söylediği ilk oyun geride kaldı. “Timsah Ateşi’nin ilk oyunu da benim için çok flu geçti. Oyun bittikten sonrasını daha iyi hatırlıyorum, oldukça enerjiktim. Herhalde ‘Hallettik, oyun çıktı’ düşüncesiyle gelen bir enerji bu” diyor. Funda’nın mütevazılığına bakmayın, Timsah Ateşi daha ilk sahneye çıkışında öyle güzel tepkiler aldı ki… Yalnızca ekip için değil, seyirci için de çok tatmin edici ve zengin bir oyun var sahnede. Hikaye, birbirini uzun zamandır görmemiş iki kız kardeş arasındaki gerilime ve babalarıyla ilişkilerine odaklanıyor. Sahnede Funda Eryiğit’e eşlik eden isimlerse Hazar Ergüçlü, Kubilay Tunçer ve Okan Demirok. “Timsah Ateşi’nde oynamaya karar vermek hiç zor olmadı” diyor Funda: “Metni okudum, Mehmet Ergen yönetecekti; yapımcılığını Çolpan İlhan - Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment üstleniyordu. Hemen karar verdim.” Pandemi sebebiyle birkaç kez ara verilen çalışmaların yarattığı belirsiz dönem biraz sıkıntılı geçmiş ama Funda ortaya çıkan sonuçtan memnun. “Metnin oldukça travmatik bir duruma grotesk ve komik bir yaklaşımı var. Dolayısıyla karmaşık bir duygu durumu mevcut” sözleriyle anlatmaya devam ediyor oyunu: “Oyun ilerledikçe iki kız kardeş birbirleriyle bir hesaplaşma içine giriyorlar. Bu mücadele, babalarının ikisinde yarattığı travmayla baş etmek için doğuyor.” Fazla ipucu vermemek için konuyu biraz dolaylı anlatıyor Funda.
Timsah Ateşi, 1989 yılının Kuzey İrlanda’sında geçiyor. Funda oyunda, Hazar Ergüçlü’nün canlandırdığı, sekiz yıl hapis yattıktan sonra geri dönen asi Fianna karakterinin dindar kız kardeşi Alannah’ya hayat veriyor. Özetle birbirine olabildiğince zıt iki noktada yaşayan iki kız kardeşin hesaplaşması söz konusu. İşin içine bir de iki kardeşin babalarıyla ilişkisi girince ortaya birçok duyguyu barındıran çok yönlü bir hikaye çıkıyor. Funda’ya canlandırdığı Alannah karakterini sorduğumda; “Yeni bir karakter, yeni oyun arkadaşları, yeni bir deneyim, yeni bir metin, yeni bir hikaye…” demekle yetiniyor. Zira kendisi oynadığı karakteri anlatmakta hem zorlanıyor hem de oynayarak anlatmaya çalıştığı şeyi sözlü olarak anlatarak seyirciyi manipüle etmekten çekiniyor: “İstiyorum ki seyirci fazla fikri olmadan gelsin. Biri karakteri anlatacaksa da o biri ben değil, izleyen olsun. Ben de neyi ne kadar aktarabildiğimi o zaman görüyorum. İzleyenden karakteri dinlemek, anlatmaktan daha heyecanlı bence.”
Timsah Ateşi, Funda’nın tek güncel projesi değil, oyuncu durmaksızın üretmeye devam ediyor: “Çekimlerini bitirdiğimiz iki sinema filmi var şu an; ama yayınlanmaları için biraz daha zaman var. Bu yaz başka bir filmin daha çekimlerine başlayacağım” diyor. İnsan mesleğini tutkuyla yapınca yorulmuyor olsa gerek diye düşünüyorum. Öyle ya, Timsah Ateşi için çalışmak, yalnızca mesleğini icra etmek değil onun için. Provalarının bile ayrı keyifli geçtiğini söylüyor; “Çok güzel bir ekip olduk. Birlikte vakit geçirmeyi seviyoruz, oyunla ilgili konuşabiliyoruz” sözleriyle bahsediyor ekibinden. Tutku duyulan kariyer yolu seçilince yolda karşılaşılan her yenilik, bir başka heyecana dönüşüyor. Yeni bir hikayeye gark olmak ayrı heyecan, seyirciyle ilk kez buluşturmak ayrı, açık havada sergilemek ayrı… Bu sayede Funda bir sonraki iş günü için festivalin canlı atmosferini hissedeceği, Bergama’da ilk kez sahneye çıkacağı ve açık havada ilk kez Alannah’yı canlandıracağı Bergama Tiyatro Festivali için gün sayar buluyor kendini. Bize de her projesini ayrı bir heyecanla takip etmek kalıyor.