Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
“When Harry Met Sally” filmi her mevsimde mükemmel hissettirse de filmi özellikle sonbaharda izlemenin tadı bir başka.
Resmî olarak sonbahara girmiş bulunuyoruz. Bazıları yağmurlu havada en sevdiği kitabıyla cam kenarına kurulup kahvesini yudumlamayı severken bazıları da en yumuşak battaniyesini kapıp koltuğuna gömülmeyi ve favori sonbahar filmini izlemeyi tercih ediyor. Harrison Ford'un aşka inancınızı yeniden alevlendirmesini ya da Robin Williams'ın gözyaşlarınıza neden olacak esprilerini istiyorsanız listemiz sonbaharın mutlaka izlenmesi gereken filmlerini kapsıyor.
Pencereleri açın, serin havayı içinize çekin ve patlamış mısırınızı hazırlayın; çünkü aşağıda, sonbaharda geçen hikayelerden mevsimi temsil eden filmlere kadar 20 en iyi sonbahar filmi var:
Bu filmi dahil etmemek nasıl mümkün olabilir? Adına bakmadan Winona Ryder'ın bu duygusal filmi sonbaharla en çok ilişkilendirdiğim unsurları içeriyor: Central Park, küçük müzeler ve Emily Dickinson olarak giyinmiş bir kadın. Bunu görmek (ve ağlamak) harika! —Emma Specter.
Greta Gerwig’in Küçük Kadınlar’ındaki bazı sahneler hâlâ kafamda dönse de Winona Ryder, Christian Bale ve Kirsten Dunst’ın yer aldığı 1994 versiyonuna dikkat çekmek istedim. Louisa May Alcott’un romanının her iki uyarlaması da, amber tonları ve gözleri yaşlı yakışıklı gençlerle son derece sıcak bir atmosfer sunuyor; ancak bu 90’lar klasiğinin yumuşak dokunuşları, ağır bir battaniye ve biraz London Fog ile mükemmel uyum sağlıyor. —Gia Yetikyel.
Fotoğraf: Alamy
Aslında Julia Roberts, Julia Stiles ve Kirsten Dunst üçlüsünü her mevsim izlemekten yanayım ama sonbaharda izlemek, Harvard-Yale maçında gençleri desteklerken yanınıza alacağınız güzel bir kazak ve termos dolusu çay istemenize neden olacak. —E.S.
Fotoğraf: Alamy
Evet, listemizde başka bir Wes Anderson filmi daha var ama usta yönetmen sonbahar filmleri konusunda gerçekten iyi! Margot Tenenbaum’dan başka sonbahar kavramını tam anlamıyla yansıtan bir film karakteri yoktur. Mevsime uygun kısa bob saç modeli, gözleri ve ağırlıklı olarak kahverengi giysileri, sezonun nedenini adeta haykırıyor ve imza niteliğindeki kürk montu kışa daha yakın gibi görünse de onu Lacoste polo elbiseleriyle eşleştirme tutkusu tamamen sonbahara ait. Başka hangi mevsimde bir elbisenin üzerine mont giymek mantıklı olabilir ki? —E.S.
Kendinizi bu aile filmininin saf mutluluğundan mahrum bırakmayın (sizi Remember Me şarkısını söylerken ağlatacak olsa bile). Göz alıcı ve renkli animasyonunun yanı sıra Coco, aileyi ve kendinizi onurlandırmanın ne anlama geldiğine dair etkileyici bir hikaye anlatıyor; evet, bu film sonbaharda, Ölüler Günü etrafında geçiyor. —GY. (Ölüler Günü, İspanyollar ve Latin Amerikalıların kutladığı ve amacı ölüleri anmak olan bir festivaldir.)
Yapraklar eksik olabilir ama Sabrina, Long Island'da huysuz Linus (Harrison Ford) ile çekici Sabrina (Julia Ormond) arasında nazik bir aşk hikayesi sunuyor. Bir iş anlaşmasını tamamlamak için başlayan oyun, farkında olmadan ikili arasında biraz fazla gerçek bir şeye dönüşüyor Sabrina’nın Paris'teki Vogue stajı ise modaya uygun bir eğlence katıyor. —G.Y.
Evrensel olarak kabul edilen bir gerçektir ki, (1) bir erkek yatılı okulunda geçen ve (2) Robin Williams'ı başrolünde barındıran her film maksimum oranda sıcak ve nostaljik hissettirme potansiyeline sahiptir. Williams’ın vefatının ardından bu filmi yeniden izlemek biraz zorlayıcı olabilir ama yine de kesinlikle değer. Doğu Yakası akademik geçmişinin sizi ekrana kitlemesine izin verin. —E.S.
Fotoğraf: Alamy
Evet, evet, film güney Kaliforniya'nın mevsimsel olarak ayırt edilemez manzarasında başlıyor, ama protagonist Elle Woods, Harvard'da hukuk okuma hedefine ilerledikçe Legally Blonde'ın manzarası kıtır kıtır yapraklar, yün ceketler ve Doğu Yakası sonbaharını simgeleyen Gotik tuğla binalarına dönüşüyor. Elle, başlangıçta Massachusetts iklimine uygun giyinmekte zorlanabilir ama sonunda bunu başarıyor. —E.S.
Sonbaharı düşündüğümde otomatik olarak Meg Ryan ve Billy Crystal'ın yapraklarla kaplı Central Park'ta yürüyüp Sally'nin nihai fantezisini konuştuğu sahneleri hayal ediyorum (bu filmi henüz izlememiş olan iki kişiyi spoiler vermekten kurtarayım). Film farklı mevsimleri geçiriyor ama sonbaharda en parlak ve en canlı hissediliyor; bu da onu kasvetli bir Kasım öğleden sonrasını geçirmek için mükemmel kılıyor. —E.S.
Roald Dahl’ın 1970 tarihli klasik çocuk kitabıyla aynı adı taşıyan yapım, çekici (ve son derece ünlü oyuncularla dolu) bir stop-motion macerasına dönüşüyor; tamamen sonbaharın kırmızıları, altınları ve parlayarak yanan turuncularıyla kaplı. —Marley Marius.
Douglas Sirk filmlerinden güçlü bir şekilde ilham alan Todd Haynes'in Cennetten Çok Uzakta'sı, Connecticut sonbaharının bolca yer aldığı tutkulu bir melodram sunuyor. Yalnız bir ev hanımı (Julianne Moore), merhum bahçıvanının oğlu (Dennis Haysbert) ile bir arkadaşlık kurarken komşularının ilgisini çekiyorlar. Bu tenha banliyödeki kuru yapraklar, oldukça hüzünlü bir hikaye için muhteşem bir arka plan oluşturuyor. —M.M.
Bu klasik mafya filminin neden bu kadar sonbahar hissi verdiği üzerine çok düşündüm ve sonucum şuydu: Mahkemedeki akıllı adamların, domates sosu ve (bir jiletin ustalığıyla) ince doğranmış sarımsak ile güzel bir İtalyan akşam yemeği hazırladığı sahne. Bir şekilde tuhaf bir sıcaklık katıyor, değil mi? —E.S.
Patili dostlarımızın filmleri her zaman favorim değil (en azından neşeli olanlar değil; Blackfish gibi belgesellerde gözyaşı dökmeyi çok severim), ama Sally Field ve Michael J. Fox’un oynadığı bu 90’lar klasiği, Eylül ayı boyunca (ve sonrasında) beni her zaman büyüleyecek, özellikle filmi izlerken dokuma bir battaniyenin altında uzanıyorsam. —E.S.
Heath Ledger’ın büyüleyici gülümsemesi beni asla hayal kırıklığına uğratmayacak ve bu film onun gülümsemeleriyle dolu. Ledger’ı şövalye kıyafeti içinde hayal edin, yanına destekleyici bir arkadaş grubu ve yasak bir aşk ekleyin. A Knight’s Tale, sizi en yakın Rönesans şenliklerini araştırmaya ve bir Roma hipodromunda müsabakalardaymış gibi coşkuyla tezahürat yapmaya teşvik edecek. —G.Y.
Chris Evans'ın kalın örme bir kazak içinde görünmesi bile beni bir ateş yakmaya ve serin bir öğleden sonra Amerikan futbolu oynamaya ikna ediyor. (Tamam, hayır, gerçekten Amerikan futbolu oynamak istemiyorum ama işte örme kazakların gücü!) —E.S.
Céline Sciamma'nın güzel Petite Maman'ı kısa süre önce büyükannesini kaybeden zeki bir 8 yaşındaki kız çocuğu (Joséphine Sanz) etrafında dönüyor. Ormanda yaşına uygun bir kızla tanışıyor (Joséphine’nin ikiz kardeşi, Gabrielle). Hikayenin tatlı sürprizini bozmayacağım ama şunu eklemeliyim ki filmdeki Fransız kırsalı, sonbaharı iki kat daha büyülü kılıyor. —M.M.
Fotoğraf: Alamy
Dev bir Teksas usulü chili pişirip, apartmanımda birçok mum ve tütsü yakmadan Sandra Bullock ve Nicole Kidman’ın cadı kardeşler olarak hukuktan kaçışını anlattığı Practical Magic'i izlemek için kanepede kıvrılmadan sonbaharı geçirmiyorum. Belki de filmin Cadılar Bayramı enerjisi yüzündendir ama bu film, her sonbahar tam yerini buluyor. —E.S.
Eğer şiirsel açılış sekansı bunu belirtmemiş olsaydı (bakınız: yüksek sonbahar ışığında yıpranmış Wake Forest, Illinois'in su kenarları, bahçeleri ve köprüleri), Ordinary People’ın sıcak örme kazakları, yün montları ve melankolik aile dramı kesinlikle onu en büyük sonbahar filmlerinden biri yapar. Robert Redford sonsuza dek! —M.M.
School of Rock'ın tam 20 yıl önce çıktığını inanmak zor! Jack Black’in sertifikalı bir öğretmen gibi davrandığı ve biraz eğlence peşindeki ortaokul öğrencileriyle dolu bir sınıfın olduğu film, en iyi anlamda saf bir kaos. Parıltılı kalem tutucuları ve Foohy silgileri satın alırken hissettiğiniz heyecanı düşünün; bu film onu on katına çıkarıyor. —G.Y.
Noah Baumbach'ın bu erken filmi, tipik bir Brooklyn manzarasında metrodan eve yürüyen New York çocuklarının sahneleriyle okul dönemi havası yaratıyor olabilir ama dürüst olmak gerekirse, oldukça zekice, dokunaklı ve gülmekten kırılacağınız kadar komik, neredeyse yılın her zamanı izlenebilir. (Laura Linney’nin hayatında hiç hata yaptığını düşünmüyorum.) —E.S.