Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Küresel salgın ve Mars’a yapılan yolculuk, bilim kurgunun gerçeğe yakınlığını gösterirken, yaklaşan kıyametlerle ilgili filmler izlemek, bunlara karşı direnç oluşturmamıza ve yeni bir gelecek hayal etmemize yardımcı olabilir.
Stanley Kubrick imzalı 2001: A Space Odyssey / Shutterstock
2020, gerçek zamanlı olarak ortaya çıkan üst düzey bir bilim kurgu filmi gibi hissettirdiyse, 2021 hiç kimsenin görmek istemediği güçlendirilmiş bir devam filmi olabilir. Kolektif gerçekliğimizin ne kadar gerçek dışı hale geldiğine dair inançsızlıkla boğuşurken, bazılarımız Friends ile kafasını kuma gömdü, bazılarımız ise Pandemic ve Contagion gibi filmlere ilgi duydu. Eğer ikinci grupta yer alıyorsanız, dünyanın sonuna daha iyi hazırlanmış olabilirsiniz.
Başa çıkma mekanizması
Gerçek bir pandeminin ortasında salgınla ilgili bilim kurgu izlemek mantıksız görünebilir, ancak psikoterapist David Waters'a göre, korkularımız karşısında sakin kalmak için kendimize sağlıklı dozda stoacı felsefe vermemiz gerekiyor. Hayali bir kötü durum senaryosunun ortaya çıkmasını izlemek, direnç oluşturmaya yardımcı olabilir. "Çoğumuzun şu anda karşı karşıya olduğu deneyimden daha aşırı bir durumu ele alan Contagion gibi bir film, bize bir rahatlama hissi verebilir. İşler aslında daha kötü olabilir." diye açıklıyor.
Contagion / Shutterstock
Mart 2020'deki ilk küresel enfeksiyon dalgasının zirvesinde, Netflix'teki ilk 10 filmin yarısı salgınlar ve doğal afetler hakkındaydı. Afet senaryolarında hayatta kalmaya hazırlanmak isteyenler tarafından izlenen, psikologların "hazırlık filmleri" dedikleri filmlerdi bunlar. En çok izlenenler arasında ise Pandemic: How to Prevent an Outbreak ve 2012 vardı. Outbreak beşinci sırada geldi ve Dünya'nın yıkılmasının ardından bir uzay istasyonunda mahsur kalan astronotlarla ilgili 3022 dokuzuncu sıradaydı. En tuhaf pandemi olaylarının bile aniden daha yakın olduğu bir zamandı.
2020'de yapılan bir çalışmada psikologlar, duygusal ve pratik başa çıkma becerilerini geliştirmek için düşük riskli bir film izleme deneyimini kullanarak, terör veya salgın temalarında yapımlar seyretmenin karantina sırasında daha iyi zihinsel direnç geliştirdiğini ortaya koydular. Danimarka'nın Aarhus Üniversitesi'nden doçent Mathias Clasen için en kötü senaryoları hayal etme pratiği, hayatta kalmak için her zaman önemli bir araç. "Sürekli olarak geleceğin modellerini inşa ediyor ve test ediyoruz." diyor. "Hayal gücü bunu yapmak için gelişti. Hazırlık filmleri veya hayatta kalma filmleri izleyenler, toplumun çöküşüne daha hazırlıklı olabilirler.”
Ürkütücü şekilde ileri görüşlü bir tür
Bilim kurgu filmleri, bilim ve teknolojinin gelecek üzerindeki etkisini çevreleyen heyecan ve kaygılarımıza uzun zamandır değiniyor. En eskileri arasında, gerçek Apollo misyonundan on yıllar önce bir roket fırlatmasını hayal eden sessiz, siyah-beyaz kısa film olan Georges Méliès'in A Trip to the Moon’u vardı. Bilim kurgunun altın çağı, ilk atom bombası ve Roswell UFO gözlemleri gibi teknolojik gelişmelerden ilham alarak gelişti. 2001: A Space Odyssey, Solaris, Close Encounters of the Third Kind, Star Wars üçlemesi ve Ridley Scott's Alien bu filmlerin başında geliyor.
A Trip to the Moon / Alamy
Edebiyat profesörü Patrick Parrinder, bilimkurgunun sonunda gerçeğe dönüşen fikirleri geliştirme yeteneğini, yeni olasılıkları, oraya nasıl ulaşacağımızı ve şu an nerede olduğumuzu görselleştirmemize yardımcı olabilecek bir düşünme makinesi olarak tanımlıyor. Washington DC’nin ABD’deki Georgetown Üniversitesi Tıp Merkezi’nde nöroloji profesörü olan James Giordano, bu tarz filmlerin herkesin kavrayabileceği gerçek bilim hakkında düşünmeye ve harekete geçirmeye yardımcı olabileceğini açıklayarak bu fikri genişletiyor. İyi bilimkurgunun bilime ve onu nasıl kullandığımıza odaklandığını da ekliyor.
Yaratıcı görselleştirme için bilim kurgu kullanmak, işletmeler için de giderek daha yaygın hale geldi. Nike, Boeing ve Microsoft'un inovasyon ekiplerinde yer almaları için bilimkurgu uzmanlarını işe aldıkları biliniyor. Eski Google CEO'su Eric Schmidt, "Bugün bilim kurgunun gerçeğe dönüştüğünü görmeye başladık." demişti. Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'un Kindle e-okuyucusunu oluştururken Neal Stephenson'un 1995 bilim kurgu romanı The Diamond Age'den ilham aldığı, Steven Spielberg'in ise Minority Report filmi için Massachusetts Institute of Technology (MIT) ve ABD Savunma Bakanlığı'ndan bir uzman ekibini kullandığı da bilinen gerçekler arasında. O zamandan beri, sesle active olan evlerden sürücüsüz arabalara ve yüz tanıma sistemine kadar bu filmdeki teknolojilerin çoğu sıradan hale geldi. Hatta iPhone'un eski arayüz tasarımcısı Bas Ording, Apple için yaptığı çalışmaların Minority Report filmindeki hareket tabanlı sistemden ilham aldığını söyledi.
Bilim kurgunun gerçeklik düzeyi
Son yıllarda vizyona giren bilim kurgu filmleri de daha incelikli sosyal sorunları araştırmaya odaklandı. Mesela Her, kadın ve erkek arasındaki güç dengesini makinelerin süzgecinden inceledi. Hem Tenet hem de Midnight Sky küresel çevre felaketlerinden kurtulmaya dayanıyordu.
Netflix yapımı Midnight Sky
Karantina öncesi, bilim kurgu bazıları tarafından daha niş yazılabilirdi. Yani çözmemiz gereken gerçek dünya sorunları varken kimin kurgusal bir Mars kolonisini düşünmesi gerekir ki? Ancak NASA’nın Perseverance’ı Mars’a inerken, Bezos ve diğer teknoloji kralı Elon Musk, uzaya yönelik görevleri finanse etmeye kararlı bir tutum sergilerken, bilim kurgu temaları giderek daha fazla yaşanmış gerçekliğimiz haline geliyor.
Bu tür, bizi felaketlere hazırlamaya ve zihinsel direnç geliştirmeye yardımcı olurken, aynı zamanda yaratıcılığı ve yeniliği artırabilirse, onu görmezden gelenlerin dikkatini çekmeye başlamasının zamanı gelmiş demektir. Mevcut salgın sona erdikten sonra bile bilim kurgu, değerlerimizi bize geri yansıtmaya devam edecek ve geleceğimizin şu anda nasıl yaşadığımıza bağlı olduğunu hatırlatacak.