Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Genellikle tarihi filmlerdeki başarısı ve romantik komedi dizilerindeki sevimli halleriyle dikkatleri üzerine çeken İngiliz ktör Hugh Grant, son zamanlarda Wonka filmindeki Oompa-Loompa karakterini canlandırmasıyla da öne çıkıyor. Küçük turuncu bir yaratığı canlandırırken pek de hoş vakit geçirmediğini açıklayan Grant, filmin çekimlerinde kullanılan hareket yakalama teknolojisinin ona zor anlar yaşattığını vurguladı.
İlk olarak sinema kariyerine 1987 yapımı Maurice filmiyle başlayan Grant, Venedik Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” dalında ödül kazandı. Ardından 1994’te Four Weddings And A Funeral filmiyle yine “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Altın Küre Ödülü’nü kazandı ve ek olarak BAFTA ödülüne de layık görüldü. 1995’te ise Jane Austen’ın romanından uyarlanan Sense And Sensibility filminde daha ciddi bir rol oynarken 1999 yapımı Julia Roberts’ın da rol aldığı Nothing Hill filmiyle yeniden romantik komediye geri döndü. 2020’de The Undoing dizisindeki Jonathan Fraser karakteri, ona Emmy Ödülü adaylığı kazandırdı.
Kariyerindeki başarısının yanı sıra medya dünyasındaki hazırcevaplığı, yüksek zekası ve komikliğiyle adından söz ettiren Grant, futbol, golf ve tenis gibi birçok spor dalıyla ilgileniyor. Oyunculuğun yanı sıra radyo reklamları sundu, TV programları, skeçler için senaryolar yazdı ve kitap eleştirmenliği yaptı.
Nothing Hill
Roger Michell tarafından yönetilen romantik komedi filminin başrol oyunculuğunu paylaşan iki romantik komedi geçmişine sahip başarılı oyuncu Hugh Grant ve Julia Roberts, talihsiz aşıklar olarak rol alıyor. Altın Küre Ödülleri’ne 3 kez aday olan film kesinlikle izlemeye değer.
Four Weddings And Funeral
1994 yapımı bir romantik komedi filmi olan Four Weddings And Funeral, Grant'in bu türdeki kaderini belirleyen kariyerindeki ilk filmlerden biridir. Grant, kendilerini her zaman düğünlerde bulan ama asla evlenmeyen bir grup arkadaştan biri olan Charles'ı canlandırıyor. Bu düğünlerden birinde Andie MacDowell'ın canlandırdığı Carrie ile tanışır ve ilk görüşte aşk yaşanır.
Bridget Jones’ Diary
Jane Austen'in Pride and Prejudice kitabına dayanan ve bir aşk üçgenini konu alan filmde Grant, Colin Firth’i canlandırıyor. Filmin başrol oyuncusu Renée Zellweger, (Bridget Jones) özgüven eksikliği yaşayan bir kadını canlandırıyor. Yeni yıl kararı olarak hayatının kontrolünü eline almaya ve tüm gerçeği söylemeye yemin ettiği bir günlük tutmaya karar veren Jones, Firth’e olan ilgisini açıklamaya karar verir.
Sense And Sensibility
Jane Austen’ın aynı isimli romanından uyarlanan filmde Grant ve Emma Thompson başrolleri paylaşıyor. Elinor’u canlandıran Thompson, servetinin çoğunu oğluna bırakarak ölen merhum Bay Dashwood'un üç kızından biridir. Elinor ve kız kardeşleri, anlayışlı bir kuzen tarafından evlat edinilir, ancak maddi durumları evlenmesine engeldir. Elinor, zengin bir aileden gelen Edward'dan hoşlanır ancak ailesi ikilinin birlikte olmasını onaylamaz. Ancak konu Jane Austen olduğunda gerçek aşk her şeyin üstesinden gelir.
Love Actually
Love Actually, tüm zamanların en kötü ve en iyi Noel filmlerinden biri olarak tanımlanıyor. Her iki tarafı da görebiliyor olsak da bu yine de Grant'in en iyi performanslarından biri. Filmde, Noel'e yaklaşan ayda hayatı büyük ölçüde değişen sekiz karakterden biri olan başbakanı canlandırıyor. Martine McCutcheon'un canlandırdığı Natalie'ye aşık olur. İkili, özel aşkları çocukların Noel konserinde herkesin gözü önünde ortaya çıkana kadar duyguları konusunda ne yapacaklarından emin değillerdir.
Two Weeks Notice
Marc Lawrence’ın yönettiği Two Weeks Notice filminin prodüktörü ve kadın başrol oyuncusu Sandra Bullock, Lucy Kelson rolünü üstlenirken Grant, George Wade karakterine hayat veriyor. George Wade, avukatı olmadan adım bile atmayan bir yöneticidir. Lucy, son beş yıldır, kravatını bağlamak da dahil olmak üzere ona dair her şeyden sorumludur. Lucy, iş hayatına dair yeterince tatmin yaşamış bir kadın olarak ayrılmaya karar verir. Ancak Lucy, yerine alınan genç ve tutkulu avukatla yüzleştiği anda “Seni seviyorum,” demek için geç kalmış olma ihtimalinin farkına varır.