Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yüksek modanın sanatla kurduğu tutkulu ve uzun soluklu ilişkinin en sansasyonel ve ikonik başlangıcı Yves Saint Laurent'in Mondrian Koleksiyonu'na dayanıyor.
Vogue Paris'in 1965 yılında çıkan Eylül sayısının kapağını süsleyen bu koleksiyon için Mösyö Laurent, Piet Mondrian'ın soyut çalışmalarından ilham almış.
Dönemin tekstil üreticileri de boş durur mu! Yves Saint Laurent'in moda tarihine geçen tasarımlarını anında kopyalamaya başlamışlar.
30’larda kadınların pantolon giymesi, toplumun genel-geçer değerlerine külliyen aykırıydı. Pantolon, maskülenliğin yegane simgesi olarak erkeklerin tekelindeydi.
Marlene Dietrich, bu algıyı yıkmaya çalışsa da, herkes onun kadar cesur değildi.
30 yıl sonra, Yves Saint Laurent Marlene Dietrich’in izinden giderek 'Le Smoking' adını verdiği tasarımıyla bir devrime daha imza attı. Pantolon dahi giyemeyen kadınlar, smokin takım elbiseyle tanıştı. İkonik bir görünümden ziyade güçlü bir duruşun simgesiydi bu.
Nan Kempner'nin, YSL imzalı smokin takım elbisesiyle New York'un ünlü mekanı Le Côte Basque'a alınmaması, toplumun bu radikal değişime bütünüyle hazır olmadığının bugün tebessümle hatırladığımız tatlı bir anektodu.
Haute couture ile yıldızlaşan bir tasarımcının safari ceketiyle bir bağlantısı olabilir mi? Yves Saint Laurent'den bahsediyorsak evet.
1968 yılında Vogue Paris'in Ağustos sayısının en ikonik parçalarından biri olan Yyves Saint Laurent'in safari ceketi, lüksün hazır ya da spor giyim ile buluştuğu ilk anlardan biri aslında.
Tom Ford'u, kendi parfüm kampanyalarında başrolde görenler veya Marc Jacobs'a kendi markasının şuh reklam yüzü olduğu için şaşıranlar, sizi Yves Saint Laurent'li 70'lere ışınlayalım.
1971'de Yves Saint Laurent Pour Homme parfümü için objektif karşısına geçen Mösyö Laurent, bu hamlesiyle sadece reklamcılığın geleceğini değiştirmekle kalmadı, tasarımcıların da yıldızlaşacabileceğini kanıtladı.
1976'da tanıtılan 'Opéras et Ballets Russes' koleksiyonu, The New York Times tarafından modanın yönünü değiştirecek koleksiyon olarak duyuruldu.
Parizyen şıklığın hüküm sürdüğü bir sahnede, Fransa'dan uzak farklı kültürleri tanımlayan etnik motifler ve desenler ilk kez Yves Saint Laurent sayesinde Paris podyumuna ayak bastı.
'Opéras et Ballets Russes'i, en iyi anlatan Mösyö Dior'un kendisinden başkası olamazdı: "Bu koleksiyonun en iyi çalışmam olduğunu söyleyemem ama en güzeli olduğu konusunda hiç şüphem yok."