Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Suzy Menkes Milano Moda Haftası'nda Alberta Ferretti, Gucci, Fausto Puglisi, Stella Jean, Angelos Bratis defilelerinden bildiriyor.
FERRETTI’NİN MASALSI KIRILGANLIĞI
Alberta Ferretti, modada kırılganlığın prensesi. 2015 Yaz/Bahar sezonu için ortaya koyduğu koleksiyonunda, sade şifon elbiselere eklenen pileler o kadar küçüktüler ki sanki perilerin ellerinden çıkma gibiydiler.
Çiçekler ve yapraklar elbiselerde bol bol kullanılmıştı. Kot kumaş bile, Ferretti’nin ellerinde ipek kadar yumuşak gözüküyor.
Ferretti’nin koleksiyonuyla ilgili şaşırtıcı olan şeyse kırmızı halı ihtişamını bırakıp kibar günlük giyim tarzına yönelmiş olması. Tasarımcının yeni kıyafetlerini hafif şifon kumaşlar ve 70’li yıllardan püsküller oluşturuyor.
Vücut hatlarını ve kıvrımlarını dikkate alan bütün kıyafetler mükemmeldi.
Alberta Ferretti’nin kıyafetlerinde kabalık yoktur, kırmızı halı kıyafetleri genelde nazik ve zevkli görünür. Ancak kot kumaşını fisto şeklinde kullanma fikri bile sportif günlük giyime yeni bir hava katmış. Elbisedeki çiçekler gizli bir bahçe oluşturmuştu ama yeşillik veya duygusallık hissi vermiyordu.
Tasarımcılar için sürekli ileriye gidebiliyor olmak çok önemli ve Ferretti bunu asillikle başarmış. Şimdi, önemli isimlerin de onun yolundan gidip, giyimlerine daha nazik bir hava katmalarını umuyorum.
HAIL FAUSTO!
Eğer Sezar club partilerine gidiyor olsaydı, eminim böyle gladyatör sandaletleriyle damalı yerin üzerinde asker adımlarıyla yürüyor olurdu.
Ve tıpkı Herkulaneum şehrindeki mozaikler gibi damalı elbiseler ve mankenlerin her dönüşünde hissettiğiniz geometri havası.
Daft Punk müzikleriyle sergilenen Fausto Puglisi koleksiyonu, grafik, dramatik ve tam yerinde bir koleksiyondu.
Hollywood’da çalıştıktan sonra, tasarımcı modaya sinematik bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Sert perde kumaşından yapılmış gibi görünen bir etek veya turuncu ve açık yeşil kıyafetler modernist bir filme ait gözüküyordu.
Tasarımcı “Star Wars Meets Barbarella” fikrine de atıfta bulundu ve Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey filmini saygıyla andı. Aynı zamanda 60’ların moda ustaları Andre Courreges ve Rudi Gernreich’a da gönderme yaptı.
Fakat Fausto’yla ilgili en şaşırtıcı şey, ilham kaynaklarının Antik Roma zamanına kadar gidip hala bu kadar çağdaş gözükebilmesi.
Bütün o geometrik ve renkli desenler sadece bilgisayarlarla ve dijital bir çağda yaratılabilirdi. Tasarımcı aynı zamanda Gianni Versace’nin gençlik dönemiyle de kıyaslanabilir, çünkü Versace de önceden böyle dijital tasarımlar yapmaktaydı.
Fausto, yaptığı göndermelerin arkasında dursa bile, sonuç tereddüte yer vermeyecek kadar çağdaş olmuş.
FAY: ŞEHİRLİ VE BÜYÜK BEDEN
Sokak giyimini modaya uyarlamak yeni bir şey değil. Sportif kıyafetler için 21. yüzyıl tarzı büyük beden üstler, grafik sloganlar ve geometrik çizgiler yapmanın ana unsuru olmuş durumda.
Tod’s imparatorluğunun yeni spor ve dış giyim markası Fay, üzerinde “Fay time” etiketi bulunan kolsuz yelekleri, sweater’lar, ve büyük sırt çantalarıyla yeni bir spor giyimi dinamiği oluşturmuş. Charles Schulz’un “Peanuts” karikatürlerinden Lucy’nin de çizimleriyle dolular.
Bu tür rapçi görüntüleri eskiden öfke dolu görünse de kullanılan soluk pembeler ve koleksiyonun geneline hakim eğlence dolu gençlik hissiyle isyankar havayı kırıyor.
Kullandıkları kaliteli kumaşlar ve tarih anlayışlarıyla ünlü tasarımcıları Tomması Aquilano ve Roberto Rimondi Fay markasını bugünün teknolojik dünyasına adapte etme görevini üstlenmişlerdi. İtalya’nın lüks ve asil üretim potansiyelini tekno kumaşlarla kusursuz bir şekilde birleştirmişler.
Ancak bu markanın en öne çıkan parçası, Milano’lu bir kız öğrenci veya onun küresel anlamda dengi olan herhangi biri için tasarlanmış topuklu basketbol ayakkabılarıydı.
STELLA JEAN’İN SİHRİ:
Büyük beden sportif tişörtlere, yeşilliklerle dolu bluzlara, palmiye ağaçları ve kulübe baskılarıyla süslenmiş eteklere bakılınca Stella Jean’in yeni koleksiyonunda farklı bir yöne gittiği anlaşılıyor.
“Aslında evime geri döndüm” diyor. Tasarımcı, kariyerinde ilk defa Haiti’den yani kan bağlarının olduğu yerden ilham almış. Ve sadece kıyafetlerin ve mayoların üzerine işlenmiş renkli desenler anlamında da değil.
Aynı zamanda, Birleşmiş Milletler’in Uluslararası Ticaret Merkezi Etik Moda Girişimciliği aracılığıyla, koleksiyonunun bir kısmını Haiti’de yaptırmış. Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC), gelişmiş ülkelerde etik ve adil ticareti destekleyen bir oluşum.
Aynı zamanda İtalya’da yetişmiş bir tasarımcı olarak, Haiti’nin hem naïf sanatından faydalanmış hem de insanlarına yardım etmeye karar vermiş.
Tekrarlanan eşek ve küçük otobüs desenleri Haiti’den esinlenilmiş olsa da modern eteklerin üzerine basılmış. Bu da Stella Jean’in modada ileri gittiğinin kanıtı.
Stella Jean, öte yandan da zannatkar mücevherlere de yer vermiş koleksiyonunda: kalın bilezikler, dövme çelikten yapılmış metal takılar, ve hatta kağıt hamurundan yapılmış süslemeler.
ITC projesini yürütmekte olan Simone Cipriani, planların hızla ilerlediğini ve Ghana’da bu proje için bir fabrika açıldığını söyledi. Stella Jean bize hem neşeli ve eğlenceli olup hem de el işçilerinin güçlendirilebileceğini kanıtladı.
GUCCI: KOT MAHSÜLÜ
Milano moda haftasının açılış gününü cıvıl cıvıl yapan şey acaba Gucci’nin varisi Charlotte Casighari’nin yılan derisi gömlek giymiş Kate Moss’la beraber oturması mıydı?
70’li yıllardan esintilerle süet kıyafetlerinin içinde modeller sahneye çıkmaya başladığında “Crazy Girl” film müzikleri çalmaya başladı. Daha sonra da Glitter Gulch ışıltıları, tilki ve keçi derisinden kürklü kırkyamalarla beraber kot kumaşlar sahneye çıkıyor.
Sahne arkasında, ipekten bluzunun çiçeklerine işaret ederek “Ve Asya!” diyor Frida Giannini, belki de Çinli kadın oyuncu Yang Mi’nin de defileyi izliyor olduğuna bir göndermedir. Ya da, belki de, Çin’de yüksek moda satışı için oluşturulan stratejilerin Amerika’da ya da Avrupa’da olduğundan daha farklı oluşturulduğunu açıklayan Kering grubu lideri François-Henri Pinault’a bir göndermedir.
Gucci’nin 2015 Yaz/Bahar sezonunda birkaç sönük nokta olsa da, kullanılan ürünler çok iyi karıştırılmış ve bir araya getirilmişti. Sade bluzlar hippie havasının dozunu azaltmış, şirin elbiseler Çin çiçekleri ve Japon turnalarıyla kusursuzca gece elbiselerine dönüştürülmüştü. Ayrıca Frida’nın favorisi olan siyah renk bu sefer kullanılmamıştı. O yüzden gece kıyafetleri kırmızı halıdan çok gerçek hayata aittiler.
Bu sene en farklı ve taze olan şey de markanın özü olan günlük lüks parçalardı. Ve elbette markanın kalbi: aksesuarlar. Belin etrafında iki kere dönen kemerler, 70’ler stili çantalar, kısaltılmış etek-pantolonlar, hemen göbek üstünde altın denizci düğmeleri vardı.
Eklemeler sadece düğmelerle sınırlı değildi. Aynı zamanda, sık sık görülen askeri kopçalar da ihtişama sert bir görünüm katıyordu.
Bir önemli moda ayrıntısı da renklerdi: 70’li yılların bordoları, pas rengi, turuncusu daha sonra yerini mavi ve yeşile bıraktı. Özellikle de kürklerde, renklerin gölgelendirilmesi çok ustacaydı.
Bu sene güzellik ürünleri de üretmeye başlayan (ki o gün Charlotte Casighari’nin çekici ruju da Gucci’ydi.) Gucci’ye dair tek bir gizem vardı: Neden var olan ve ikonik hale gelmiş ayakkabılara yeteri kadar odaklanmadılar? Kızıl süet botlar, turuncu kadın botu ve yeşil sandaletler vardı ancak hiçbiri gördüğünüzde hemen tanıyabileceğiniz kadar ünlü Gucci ayakkabılarının yerini tutamadı.
BRATIS: 21. YÜZYIL İÇİN YUNAN PÜRİZMİ
Giorgio Armani’yle Yunan asıllı ödüllü İtalyan tasarımcı Angelos Bratis’in defilesinde konuşurken bana “Bu sadece onun için değil, diğer insanlara da yardımcı oluyor. Başka insanların ne yaptığını görmenin her zaman canlandırıcı bir yönü var.” diyor.
Milano sezonu için çok gelecek vaat eden bir başlangıçtı.
Angelos Bratis defilesi, şekilli ve drapeli son derece rahat gözüken ama aslında çok büyük bir dehayla tasarlanmış elbiselerle başladı ve öyle de devam etti. Vücut şeklini gösterebilmek için canlı renkler kullandığı elbiselerinde Yunan kıvrımlarını 21. yüzyıl kıyafetlerine dönüştürmüştü.
“Ben minimalist değilim, ben püristim.” diye açıklıyor sahne arkasında. İlham panosuna baktığımda Yiannis Moralis’in duygulu ve hatta erotik işlerini görüyorum.
Bratis daha çok onun duygulu yönünü ilham olarak almış. Elbiseleri drapelendirmiş ancak kumaşların dökümünü canlı renk levhalarıyla kırıyor, örneğin fırtınalı deniz mavisini gri ve taba rengiyle kırmış. Kısa bir süreliğine desenli kıyafetler de sahnede görülüyor.
Defilede aynı zamanda Maria Mastori tasarımı boynu yılan gibi saran veya tılsım gibi gözüken takılar da vardı.
Bratis’in kısa elbiseleri, uzunlardan daha tatmin edici gözüküyordu. Büyütülmüş kol kesikleri opera sahnesindeki Clytemnestra’ya çok benzemesine sebep olmuştu.
Milano’da asil rahatlığa yeni bir duygu katan bu defile çok güzeldi. Angelo Bratis şovun sonunda defileyi düzenleyen Armani’ye teşekkürlerini sunmak için “Teşekkürler Giorgio!” yazılı bir pankartla sahneye çıktı.
Çeviren: Kardelen Berfin Kobyaoğlu