Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Güney Kore doğumlu, Londra merkezli tasarımcı ve Miss Sohee'nin kurucusu Sohee Park, Vogue'a verdiği röportajda haute couture'un geleceğinin neden yeni yeteneklerle şekilleneceğini düşündüğünü ve son koleksiyonunun yakın zamanda kaybettiği büyükannesine ithafen hazırladığını açıklıyor.
Sohoee Park'ın izniyle
“Sürdürülebilir olmak, gelişmekte olan tasarımcılar için bir sorumluluk” diyor Sohee Park ve ekliyor: “Bu yüzden haute couture beni kendine çekiyor; seri üretim yok, sadece gerekli olan kullanılıyor."
25 yaşındaki kreatif direktör, kendi adını taşıyan markası Miss Sohee'yi piyasaya sürdüğünden beri, yalnızca ölü stok ve geri dönüştürülmüş kumaşlar kullanarak çevre bilincine sahip bir standart uygulamakla kalmadı; aynı zamanda aralarında Cardi B, Miley Cyrus ve Bella Hadid’in de olduğu yıldızlarla çevrili bir takipçi kitlesi yarattı.
Seul’de yetişen, şimdi de Londra'nın batısında bulunan Park, Central Saint Martins mezunu. Geçmişin ‘ıvır zıvırlarından’ ilham alan bir tada ve kendine özgü ultra kadınsı gösterişe sahip olmasıyla dikkat çekiyor. “Vintage giysiler ve antika mobilyalar gibi eski şeyler her zaman ilgimi çekmiştir,” diyen Park ekliyor: “Klasik ve zamansız olanda potansiyel görüyorum çünkü bunların çoğu unutuluyor.”
Sonbahar Kış 2021 couture koleksiyonu, geçen yıl kaybettiği sevgili büyükannesiyle birlikte deniz kenarında geçirdiği çocukluk tatillerine samimi bir övgü niteliğinde. Park, çocukluk yıllarında şehirde yaşadığını ancak büyükannesinin deniz kenarındaki evine gitmenin kendisi için gerçek bir kaçış olduğunu belirtiyor ve devam ediyor: "Büyükannemden ilham alarak büyüdüm çünkü o her şeyi işlemeyi seven, çok yetenekli bir dikişçiydi. Kendi dünyasında yaşıyordu.”
Yetenekli tasarımcı, Vogue’a son koleksiyonunun ardındaki ilhamları, sürdürülebilir uygulamaların neden önemli olduğunu ve haute couture'un geleceğinin ortaya çıkan yeteneklerde nasıl yattığını anlattı.
Modaya ilgi duymanızı sağlayan an neydi?
Başlangıçta illüstratör olmak istiyordum çünkü annem çocuk kitabı illüstratörüydü ve ben de onun stüdyosunda oynayarak büyüdüm. Dönüm noktası, 14 yaşımdayken büyükannemin evinde televizyonda Chanel SS12 moda şovunu izlediğim andı. Tam bir kaçıştı ve ilham vericiydi. Sonra defileleri izlemek ve dergi almak için dersleri atlamaya başladım.
Londra'daki prestijli Central Saint Martins'de okudunuz. Bu deneyim bir tasarımcı olarak size neler kazandırdı?
Kore'de, çok muhafazakar bir kültürde büyüdüm ve sürekli resim yapan tuhaf bir çocuktum. CSM’de aldığım eğitim boyunca öğretmenlerim beni, kendimin en uç versiyonu olmaya zorladı.
Haute couture, özellikle genç bir tasarımcı için oldukça niş bir alan. Sizi bu zanaatta kendine çeken şey neydi ve geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz?
Tek bir giyside yapılan hassas nakıştan, el dikişinden ve tüm sıkı çalışmadan çok memnunum, çünkü tüm bu emeği giydiğiniz zaman hissediyorsunuz. Aynı zamanda rahatlatıcı, hatta neredeyse meditasyona benzeyen bir yanı var. Binlerce kristalle dikiş dikmeyi oldukça sakinleştirici buluyorum. Couture zanaatkârlık ve sanatla ilgili bir şey, sadece Paris'te atölyesi olan büyük moda evleri için olmamalı, bu kadarla sınırlı kalmamalı. Gereksiz atık yaratan çok fazla seri üretilen giysinin olduğu bir dünyadayız, bu yüzden gelecekte buna karşı çıkan daha fazla genç modacı görmeyi umuyorum.
Karantina döneminde mezun oldunuz, oldukça zor olsa gerek. Bu koleksiyon da üniversite dışındaki ilk koleksiyonunuz. Pandeminin etkisi hâlâ devam ederken çalışmak nasıl hissettiriyor?
Stresli bir durum. Herhangi biri virüs kaparsa stüdyoyu kapatmak zorunda kalıyoruz. Ayrıca, malzemelerin alınmasıyla ilgili çok fazla gecikmeler yaşanabiliyor. Alıcılar da artık daha ‘giyilebilir’ giysiler arıyor gibi görünüyor, ancak yine de inandığım şeyler yaratmak istiyorum. Umuyorum ki yakında her şey daha iyi olur.
Bize biraz yeni koleksiyondan bahseder misiniz? İlham kaynaklarınız ve referanslarınız nelerdi?
Koleksiyonu oluşturmaya başladığımda büyükannem vefat etti, bu yüzden zor bir zamandı; ama bu kayıp, Güney Kore'de deniz kenarındaki evinde onunla zaman geçirdiğim anılarımı hatırlamamı sağladı. ‘Haenyeo’ dalgıçlarının evi olan Jeju Adası'na yakın bir yer. Buradaki kadınlar hiçbir ekipman olmadan 15 metre derine dalarak kabuklu deniz ürünleri ve yosunları elleriyle topluyorlar, bu olay benim için ilham vericiydi. Onların yaptıkları bu eylemdeki uyumlarını ve okyanusa duydukları saygıyı çok seviyorum.”
Projenizde bazı önemli sürdürülebilir unsurlar var. Bize önemli noktalardan biraz bahseder misiniz?
Cam üreticisi Preciosa sponsorluğunda geri dönüştürülmüş kristaller tedarik ettim ve muz ağacının bir türü olan abaká bitkisinden yapılmış, ışıltılı ve güzel görünen ilginç bir kumaş buldum. LVMH tarafından işletilen bir marka olan Nona Source'dan, ölü stok tasarımcı kumaşlarını doğrudan etiketlerinden tedarik eden çok sayıda kumaş kullandım.
Her şey inanılmaz güzel görünüyor. Sizin en sevdiğiniz görünüm hangisi, bize nasıl yaratıldığını anlatır mısınız?
Kesinlikle beyaz görünüm. Deniz kabuklarının hacimlerinden ve kıvrımlarından ilham aldı. Beş kişinin katılımıyla yapıldı ve tamamlanması üç ay sürdü. Güzel, vücudu saran bir şekle kalıplanan abaká kumaştan yapıldı, çok uzun bir süreçti. Daha sonra ellerimizle, her şeyi geri dönüştürülmüş kristallerle süsledik.
Cardi B ve Miley Cyrus'tan Bella Hadid'e, markanızın lansmanından bu yana bazı modern zaman ikonlarını giydirdiniz. Tasarımlarınızı kimin üzerinde görmek istersiniz?
Cardi B'yi tekrar giydirmeyi çok isterim, bence o couture'un annesi, ona aşığım.
Şu anda dünyanın herhangi bir yerinde olabilseydiniz, nerede olmak isterdiniz?
İkinci aşımı da oldum. Umarım yakında Kore'ye dönüp ailemi görebilirim. İki buçuk yıldır gitmiyorum.