Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sanat koleksiyoneri Maja Hoffmann, Mustique adasındaki çelik ve beton karışımı fütürist denizevinin kapılarını Vogue için araladı. Bir muz bahçesinden geçilerek girilen Neubau Lagoon House, Hoffmann’ın yaratıcı süreç için tercih ettiği özgün adalı.
Maja Hoffmann, Mustique’teki deniz evinin pavilyonlarından birindeki balkondan Karayip denizini izliyor.
“Suyun rengi harikulade!” Maja Ho mann, Mustique adasının kumlarına vuran Karayip denizinin büyüleyici mavisinden dem vuruyor. “Evimin bulunduğu Prenses Margaret kumsalı hem çok güzel hem de gözlerden uzak. Günde iki kez bu cennetten denize giriyorum.”
Neubau Lagoon House’un muz bahçesinden görülen okyanus manzarası, gerçekten de ıssız ada rüyalarını süsleyecek cinsten. Kumsaldan geri dönüp bakıldığında, Ho mann’ın son derece çağdaş çizgilere sahip evi de aynı derecede olağanüstü görünüyor. Grenadinler olarak bilinen Antil adaları zinciri içinde yer alan Mustique’teki süper zenginlere ait 104 evden biri bu. Mimari stili, sömürge plantasyon evleri ve Bali stili bungalovlardan tutun, yüzyıl ortasının süslü yapılarına son derece çeşitlilik gösteren evler içerisinde, New York’ta yaşayan Venedik asıllı mimar Raffaella Bortoluzzi tarafından tasarlanan Hoffmann’ın evi kuşkusuz en etkileyicisi.
Bir Star Wars galaksisinde aykırı durmayacak özellikteki bu ışıl ışıl fütürist yapı, sıralı teraslar ve yüzme havuzlarının yer aldığı bir dizi destekli beton ve çelik küpten oluşuyor. “Var olan bir evi satın alabilirdim ama oldum olası Mustique’te kendi evimi yapmak istedim” diye açıklıyor 62 yaşındaki efsanevi sanat destekçisi. Hoffmann, daha geleneksel yapıdaki komşu villa Gelliceaux’nun da sahibi ve Neubau Lagoon House’u onun arazisinde inşa etmiş. “Benzersiz bir şey istiyordum. Latin Amerika mimarisi esinli, deneysel görünümüne rağmen gerçekte yalnızca bir deniz evi... Başta imar izni bloke edilmişti ama şimdi sanırım insanlar yaptığımız şeyi anlıyor ve beğeniyor."
Hoffmann açılı pavilyonların "kazıklar üzerine oturan eğitimli üçgensi kutulara benzediğini" söylüyor (üstte).
Zürih ve New York’ta yerleşik milyarder, yeni mimari atılımlarının etrafında şekillenen tartışmalara alışkın. İlaç sanayii kaynaklı servetinin 132 milyon pound’unu, çocukluğunu geçirdiği Güney Fransa’nın Arles kentinde, 2004 yılında kurduğu Luma kültür fonunun Frank Gehry tarafından tasarlanan merkez binasının yapımına bağışlamıştı. Ancak yöre sakinleri inşaata muhalefet etmiş, alüminyum yüzeyli binanın, amber renkli kent merkezinde cüretkarca dikilmesi için uzun süren pazarlıklar yapılmıştı. Hoffmann, gerek mimaride gerekse sanatta, aksi takdirde yapılamayacak deneysel projeleri desteklemekten yana olduğunu söylüyor.
Missoni Home kumaşlarıyla kaplanmış parlak turuncu renkli kanepe ve 1960'lardan sandalyeler, kırık beyaz havuz pavilyonuna renk katıyor.
Bu tür büyük ölçekli deneysel girişimlerin ardından Karayipler’de onarıcı bir tatilin özlemini çeken Hoffmann, ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte yılda birkaç kez buraya geliyor. “İlk kez 1993’te gelmiştim. Bana Güney Fransa’da büyümenin yalınlığını anımsatmıştı Mustique” diyor. “Yetişkin hayatımda yaptığım ilk gerçek tatil olmasının yanı sıra eşim – film yapımcısı Stanley F Buchthal– ile de burada tanıştığım için bende özel bir yeri var.”
Doğal olarak Hoffmann’ın Mustique’teki konukları arasında, “altın çekiçli adam” olarak bilinen müzayedeci Simon de Pury ve küratörlerin küratörü Hans-Ulrich Obrist gibi sanat dünyasının kült isimleri var. “Mustique’te tek yapılacak şeyin rom içip kumsala inmek olması gerekmiyor” diyor Hoffmann. “Muhteşem havasıyla, yaratıcı toplantılar ve düşünce havuzu buluşmaları için ideal yer.” Hoffmann’ın sakince salınan palmiyeler altında düzenlediği şık pikniklerde, keyif ile işi bir araya getirdiği biliniyor. Bu arada “kendini işine adamış” çalışanlar ordusu –bahçıvanlar, hizmetliler, kahyalar– iki villasını da saat gibi aksatmadan çekip çeviriyor. “Evlerin konforlu ve misa rperver yerlere dönüşmesinde onların çekip çevirme usulünün payı büyük” diyor.
Neubau Lagoon’un çarpıcı renklerinin, enteresan kirlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunduğuna şüphe yok. Hoffmann ve Bortoluzzi, binayı göz alıcı turkuaz, mandalina ve safran tonlarına boyamayı seçmişler. Yapının üst kısmı ve çatıyı kaplayan dalgalı metal paneller, üç boyutlu olarak basılıp nem yüklü tuzlu havada düzenli olarak yenilenmesi gereken mavi boyayla boyanmış. Adanın iklimi, evin bembeyaz duvarlarında tablo olmamasını gerektiriyor zira buraya değerli işler asmak, parayı sokağa atmaya eşdeğer. Onun yerine mobilya kaplamalarının desen ve renkleri, enerjik sürprizler yaratıyor. Mekanda, İtalyan Moroso’dan gökkuşağı çizgili askı koltuk da dahil birkaç parça ve Londra merkezli ikili Doshi Levien’den aynı derece neşeli parçalar yer alıyor.
Edward van Vilet'in Moroso için yarattığı Sushi koleksiyonundan desenli mobilyalar (üstte).
"Karayip renkleri her zaman çok güçlü ve biz de bunu yansıtmak istedik" diyor Hoffmann. "Parlak değil, tam olması gerektiği gibi duruyorlar burada. Güneş, hayat bulmalarını sağlıyor."
Askı koltuk, Patricia Urquiola tasarımı (üstte).
Eve muz bahçesinden geçilerek giriliyor. Bahçenin sağ ve solundaki oturma odalı pavilyonlar, hareketli hidrolik duvarlar sayesinde şerbet gibi havaya tamamen açılabiliyor. Alt katta yatak odaları, gündelik yaşam alanları, buraya özel inşa edilmiş mutfağı da olan bir kameriye var. Cam karo kaplı serbest formda kıvrımları olan bir duvarın yer aldığı arka tarafta binanın köşeli yapısı, teraslar ve Belçikalı peyzaj mimarı Bas Smets’in seçimi tropikal bitkilerle –palmiye, baobab, frangipani ve gece açan yasemin– yumuşatılmış. Hoffmann’ın en sevdiği köşe, hemen yandaki beyaz karo kaplı havuz alanı. Burası, kült mimar Tadao Ando’nun Naoshima’daki –Japonya’nın güncel sanat buluşma yeri olarak ün kazanan ada– çalışmasından esin alınarak oluşturulmuş.
Pavilyonların üç boyutlu panelleri denize benzetilerek tasarlanmış (üstte).
Mustique’e yirmi beş yıldır gelip giden Hoffmann, adadaki yasaları uygulayan, gümrük kontrolleri yapan ve yerel vergileri düzenleyen Mustique Company adlı şirketin kolektif kurucuları olan komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmanın öneminin farkında. Ev sahiplerinin zengin ve tanınmış kişiler olması –aralarında Mick Jagger, Bryan Adams ve Tommy Hilfiger da var– adanın ayrıcalıklı ve dışa kapalı bir yer olarak itibar görmesinin başlıca nedenlerinden. Adaya en son gelenler arasında, Hoffmann’ın da birkaç yıl boyunca kiraladığı zarif Plantation House’de kalan Tom Ford ile Cambridge Dükü ve Düşesi de var.
Konuk odalarının birindeki banyoda, tuvalet özgün bir kapsülün içine gizlenmiş.
Evin arka tarafındaki karo kaplı dalgalı duvar, fütürist yapıyla güçlü bir zıtlık oluşturuyor.
Mustique’e ilk jet sosyete görkemini veren kraliyet mensubu artık hayatta olmayan Prenses Margaret, adayı bugün görmüş olsaydı hemen hiç değişmemiş olarak bulmanın rahatlığını yaşardı. Zira burası hâlâ “kurye” denilen geliştirilmiş golf arabalarının ulaşım aracı olarak tercih edildiği, ayakkabısız ve dünyadan bihaber gezilebilen bir yer olmayı sürdürüyor. “Mustique’in belli bir ünü var ama gündelik yaşam zenginlik ya da gösteriş üzerine kurulu değil, çok rahat” diyor Hoffmann. “Bir de gerçek bir komünite duygusu var ki çok çekici, kolayca sosyal ortamların parçası olabiliyorsunuz.”
Bir dizi havuz terası Prenses Margaret kumsalına doğru iniyor.
“Ortam”, milyarder sakinlerin her Salı akşamı bolca içmek için toplandığı 17. yüzyılda inşa edilen Cotton House otelindeki Great Room’da bulunan art deco bar etrafında şekilleniyor. Burayı dekore eden efsanevi tiyatro tasarımcısı Oliver Messel –Lord Snowdon’un amcası– aynı zamanda Prenses Margaret’in Mustique’teki evi Les Jolies Eaux’yu ve bir grup başka ikonik Karayip yapısını da tasarlamıştı. “Buranın bir rutini var ve siz de bu rahat ritme hemen uyum sağlıyorsunuz” diyor Hoffmann. “Çarşambaları romlu kokteyller içip Basil’s Bar’da dans ediyoruz. Cumaları happy hour için yeniden Cotton House’a gidiyoruz.”
Hoffmann, ada yaşamının rehavetine uyum sağladığı zamanlarda bile işe daima hazır. Farklı zaman dilimlerindeki çeşitli yükümlülüklerinin yanı sıra tertemiz suların tropik balık dolup taşmasını sağlayan mercan resiferinin eski haline dönüştürülmesi için çalışan bir komitede –Bryan Adams ile birlikte– yer alıyor. “Yaptığım işi çok seviyorum, o yüzden kendimi tamamen koparamamak sorun değil. Sabahları mail’lerimi yanıtlıyorum, sonra da denizi izliyorum. Düşünüyorum ve buradan daima dinlenmiş olarak dönüyorum.”