Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Vogue İngiltere’nin National Portrait Gallery’deki yüzüncü yıl sergisinin kreatif direktörü Patrick Kinmonth ve derginin yemek fotoğrafçısı Tessa Traeger’ın, bir fotoğraf titizliğinde düzenlenmiş bahçe içindeki malikanelerine konuk olduk.
Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
Set tasarımcısı, moda küratörü, lm ve opera yönetmeni Patrick Kinmonth’un “kanepe” kelimesini duyar duymaz nasıl irkildiğini fark etmemek mümkün değil. “Hayır, hayır, hayır, asla olmaz” diye çıkışıyor. “Burada olmaz!” “Burada” dediği yer; sanatçı, yemek, bahçe ve portre fotoğrafçısı karısı Tessa Traeger ile paylaştığı, Kuzey Devon’daki on altıncı yüzyıl Cory malikanesi. “Buraya rahat bir kanepe koyduk ama bu benim değil, Tessa’nın” diye itiraf ediyor, nazik elini hafifçe savurarak.
Tessa Traeger ön kapıda, Lurcher cinsi köpekleri Whistler ile, Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
Bu görkemli malikane ve bahçe, oldukça yaratıcı bir ortaklığın eseri. Merkezi bir avlunun etrafına inşa edilmiş ev, klasik on yedinci yüzyıl planına göre genişletilmiş ve yeniden elden geçirilmiş. Gür saçlı ve sakallı yakışıklı adamın mobilyalara ve kumaşlara duyduğu büyük tutku, evin geçmişiyle oldukça ilintili. “Evi, ona yakışacak şekilde antika eşyalarla donattık” diyor, Kinmonth. “Ama kimsenin buranın bir müzeye benzediğini düşünmesini istemem.”
Patrick, salondaki şöminenin önünde, Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
Üst katta bulunan geniş yatak odalarındaki sayvanlı karyolalara el işi örtüler serilmiş. Duvar kağıtları on yedinci yüzyıl stilinde. Malikanede, Traeger’in bahçeden topladığı sebzelerle hazırladığı ve çömlekçi Clive Bowen’ın yaptığı koyu sarı renkli, sırlı çömlekte servis edilen akşam yemeklerinin yendiği bir salon bulunuyor. Kinmonth ve Traeger çifti için teatral bir şölen niteliği taşıyan akşam yemekleri, gösterişli bir granit şömine önünde, mum ışığında yeniyor. Şöminenin büyük bir titizlikle elden geçirilmiş rafının alçısına, evi inşa eden Prideaux ailesinin arması kazınmış. Rafın her iki tarafında huzuru ve bolluğu simgeleyen iki alegorik gür bulunuyor.
Salonu on yedinci ve on sekizinci yüzyıla ait işlemeler, duvar kağıtları ve halılar dolduruyor. Muhtemelen eskiden tiyatro dekorasyonu olan dört Napoli panosu Roma’dan alınmış. Şömine rafının alçısı 1611 yılında, bölgede yaşayan Abbott ailesi tarafından orada yapılmış. İki figür, huzuru ve bolluğu simgeliyor. Yerdeki orijinal Delabole taşları olduğu gibi korunmuş. Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
Yetmişlerinin ortasında olmasına rağmen yirmili yaşların coşkusuyla yaşayan Tessa, evi düzenlerken, peyzaj konusunda yazılar da yazan tarihçi Robin Lane Fox’un kirlerinden faydalanmış. Ön kapıdan başlayan ve taraçalar halinde genişleyen çimenler, kır çiçekleri ve sazlarla çevrili geniş gölete kadar uzanıyor.
“Bizim geçmişi yeniden yaratmak gibi bir amacımız yok” diyor, Kinmonth. Ağzına bir parça kek atarken muzip gözlerinin üstündeki kaşları yay gibi oluyor. Kinmonth’ların “gün batımı” olarak adlandırdıkları geniş, yanları açık, bahçeye bakan kirişli yemek odasında oturuyoruz. Duvarlar güllerle, köşeler ise sardunyalarla kaplı. “Yaşadığımız ortamda geleceğe ait bir şeyler de olsun istiyoruz.”Ama Kinmonth, Traeger ile birlikte kurdukları hayatta nostaljinin de rolü olduğunu inkar etmiyor.
Eskiden yemek tuzlamada kullanılan kayrak taşı raflarının bulunduğu tuzlama odası, sebze ve meyve saklamak için harika. Fotoğrafta on dokuzuncu yüzyıla ait kuzey Devon kaselerini görebilirsiniz. Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
Kinmonth, Tudor çağını hatırlatan döneme “âşık” olduğunu söylüyor. O zamanların savaş sonrası İngiltere’sinde albaylar, Londra ile kır evlerinin arasında mekik dokurlarmış. Bu dünya, uğruna savaştıkları bir dünyaymış. İngiliz malikaneleri hak ettiği yeri bulurken, on altıncı ve on yedinci yüzyılın koyu meşe mobilyaları da gittikçe yayılmış. Kinmonth, mobilya trendleri söz konusu olduğunda on yedinci yüzyılın orta dönemine bayıldığını söylüyor. Ancak altmışlı yıllara gelirken bu trendler geride kalmış. Yıllar sonra Vogue için çalışmaya başlayan Kinmonth, Grace Coddington ile Bruce Weber’i, daha sonra Charles Spencer ile evlenecek olan Victoria Lockwood adındaki genç bir modeli şemsiye olarak elinde kocaman bir Gunnera yaprağı tutarken fotoğra arını çekmek üzere teyzesinin evine götürmüş: “Çekim, İngiltere’nin ruhunu yakalamaya çalışan fotoğrafçılar için bir mihenk taşına dönüştü.”
Kütüphanede kullanılan meşe ağacı, kırmızı ve beyaz kumaşlarla yumuşatılmış. Duvarda ise Tessa’nın dijital ortamda işlediği, Northamptonshire’da bulunan Boughton House’taki Elizabeth portrelerinden biri bulunuyor. Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
Oxford Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan Kinmonth, Vogue’da çalışmaya başladığında yirmi iki yaşındaymış. Vogue’un yetenek yarışmasını kazandıktan sonra, Beatrix Miller’e bağlı bir sanat editörü olarak işe girmiş. Bir süre sonra da, Vogue’un yemek fotoğrafçısı Tessa Traeger ile çalışmaya karar vermiş. İkili tanışmıyormuş, buna rağmen Kinmonth, Palazzo Fortuna sanat müzesini fotoğra amak üzere Venedik’e yapacağı bir haftalık seyahatte Traeger’in kendisine eşlik etmesini istemiş. “Bütün bu organizasyon gözümü korkutmuştu” diyor Kinmonth, gözleri parlayarak. “Bu muhteşem yolculuk için Hotel Danieli’de iki oda ayırtmıştım. Son olarak da Tessa’yı arayarak Venedik’e onunla gidip fotoğraf çekmek istediğimi söyledim. O da, ‘Seni tanımıyorum ve gelmiyorum’ diyerek telefonu yüzüme kapadı!” Duyduğu hikayeyle key yerine gelen Traeger, hemen söze giriyor. “Vogue’un sanat yönetmeni olan Sue Mann’i aradım ve ‘Beni Venedik’e çağıran bu hadsiz de kim’ diye sordum. O da, ‘Bilmiyorum ama epey zengin olmalı’ dedi. (Kinmonth, durumun hiç de öyle olmadığını söylüyor.) Traeger, Venedik’e gitmiş ve çok geçmeden birlikte olmaya başlamışlar. “Çok yakışıklıydı, hâlâ da öyle” diye ekliyor, masanın karşı tarafında oturan otuz iki yıllık hayat arkadaşına gülümseyerek. (Bu arada, Kinmonth’ların bulaşık makinesi yok; her şey ya çok güzel ya da makineye konmayacak kadar hassas. Bu yüzden bulaşık yıkarken sohbet edebilmek için iki adet lavaboları var.)
Kır çiçekleriyle dolu çayır ve hemen arkasındaki yosunla kaplı eski bir ambar. Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
İkili İtalya’ya gittiklerinde Tessa kariyerinin zirvesindeymiş. Londra’da ve New York’ta dersler veren bir natürmort uzmanıymış ve ilk kocası Amerikalı bir fotoğrafçı olan Ronald Traeger’mış (maalesef Ronald henüz otuz iki yaşındayken bağışıklık sisteminde başlayan bir kanser türü olan Hodgkin hastalığından hayatını kaybetmiş.) Yemek yapmaya olan tutkusu, onu Vogue’un yemek yazarı Arabella Boxer ile işbirliği yapmaya itmiş. Traeger öğle yemeği için salata malzemesi toplamak üzere çok sevdiği sebze bahçesine gittiğinde, bir dizi sürpriz güzellikle geri dönüyor: Karışık yeşil yapraklar, turuncu Latin çiçeği, uçuk mavi hodan çiçekleri ve küçük, uçuk kayısı renkli domatesler. Bu güzellikleri fotoğra amamak ona göre büyük günah, dolayısıyla hemen birkaç kare çekiyor. Belirgin ve resimsel tarza sahip fotoğra arı yıllar içinde birçok yerde yayınlanmış.
Kinmonth ve Traeger, doğuştan birer anlatıcı gibiler. Biri susunca diğeri kaldığı yerden devam ediyor ve insan onlarla zaman geçirirken kendini komik ve eğlenceli bir tiyatro oyunu izliyormuş gibi hissediyor. Cory malikanesini bulma hikayelerini anlatmayı bu kadar sevmelerine de şaşmamak gerek.
Beş küçük odanın birleştirilmesiyle oluşturulmuş “yeni mutfak”, geri dönüştürülmüş taş, badanalı tuğla ve meşe çekmeceler kullanılarak tasarlanmış. Fotoğraf: Tessa Traeger, Vogue Türkiye Şubat 2016
“Her şey kiliseye gidişimizle başladı” diyor Patrick, şiş düzeneği ve ekmek fırınıyla tamamlanmış kocaman bir ocağın ısıttığı eski mutfakta yediğimiz sosisli börek ve salatadan sonra. “Tessa’nın bu yakınlarda bir kır evi vardı ama bizim aradığımız başka bir şeydi. Bir gün küçük bir patikadan inerken yağmurda parlayan çatılar gördük. Daha önce hiç böylesini görmemiştik. Biraz bakındığımızda bahçede kulübeler dikkatimizi çekti. İkimizin de stüdyoya ihtiyacı vardı, dolayısıyla bu tam aradığımız şeydi. O gece kilise için para toplanırken papaza bu evi bilip bilmediğini sordum.” Papaz, evin satılık olduğunu söylemiş. Tessa kireç gibi olmuş ve elleri titremeye başlamış. Ev sahibinin telefon numarasını aldıktan sonra Tessa, ertesi gün bütün sabahını ev sahibine ulaşmaya çalışmakla geçirmiş. “Şansımı denemek istedim” diye anlatıyor o günü, “kadın telefona cevap verene kadar saat başı onu aradım.” Hikayenin sonu Kinmonth’ların tarzında olmuş; ev sahibiyle evleri değiş tokuş etmişler ve Kinmonth’lar malikaneyi orijinaline uygun olarak yeniden elden geçirmişler. Isıtma dışında elbette. “Yerden ısıtma yaptık. Kalorifer peteklerini görmekten nefret ediyorum...”
İç mimari konusunda oldukça tutkulu olmasına rağmen, Kinmonth aslında hayatın edebiyat, sanat, müzik, moda ve hatta dedikodu gibi her alanına merak duyan kültürlü bir adam. Hâlâ resim yapıyor, yazı yazıyor, opera ve bale yönetiyor. Yönettiği ilk iş olan Madame Butter y’dan söz ederken de, tıpkı Baron de Rede’nin evinin müzayedesinde müşterileri John ve Gela Nash Taylor için bulduğu muhteşem sandalyelerden söz ederken olduğu gibi mutlu oluyor. Evgeny Lebedev’in hem İngiliz kırsalındaki hem de Umbria’daki evlerini tasarlamış. Sanat yönetmeni olduğu için yakın dostu Mario Testino’nun fotoğraf kitaplarında, sergilerinde ve birçok çekiminde çalışmış. Kinmonth, birlikte çalıştığı yetenekli insanlardan bahsetmeyi çok seviyor ama “Birlikte çalıştığım herkese teşekkür edecek olsam, Savaş ve Barış’ın sonundaki jeneriği geçer!” Kısa süre önce Kinmonth, National Portrait Gallery’deki bu ay açılan Vogue 100 sergisini tasarladı. Bir başka tutkusu ise lmler. Birlikte Visual Clinic adında bir şirket kurduğu İtalyan sanat yönetmeni Antonio Monfreda ile moda lmleri çekiyor.
Kendi evlerinin ve bahçelerinin çekimi için Patrick ve Tessa kameradan birlikte bakarak açılara karar veriyor: “Sandalyeyi sahnenin önüne koy” diyor Patrick. “Tamam, oldu! Aferin Tessa.” Tessa, sıcacık bir gülümsemeyle karşılık veriyor, “Patrick, bu harika bir kir!” Onlar hayat, doğa ve güzellik sanatını paylaşıyorlar ve büyük bir uyum içindeler. Son fotoğraf karanlıkta, göletin arkasında, ayaklarımız çamurun içinde, sazların arasından pencereleri mum ışığıyla aydınlanan eve bakarken çekildi. Traeger deklanşöre basıyor. “Mükemmel” diye mırıldanıyor. “Evet,” diyor Kinmonth nazikçe. “Mükemmel.”