Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kadın ve erkek kimliklerinin ikili karşıtlığı, çoktan tedavülden kalkmış olabilir mi? Popüler kültürün en etkili yıldızları, sınırların belirsizleştiği, normalin sil baştan tanımlandığı yeni dünyanın baş mimarları.
24 Nisan'da uzunca bir süredir cinsiyet değiştirmeye hazırlandığı spekülasyonlarını yalanlayan Bruce Jenner, Diane Sawyer'ın ABC'deki iki saatlik özel programında nihayet baklayı ağzından çıkardı: Gerçek bir maço, Olimpiyat rekortmeni, Amerikan kahramanı, inançlı Hristiyan, Cumhuriyetçi ve Kardashian klanının babası 65 yaşındaki Bruce, bundan sonraki hayatını trans bir kadın olarak geçirmeye hazırlanıyordu. Sawyer'ın, tam altı biyolojik çocuğu olan ve henüz resmi bir cinsiyet değiştirme operasyonu geçirmeyen Bruce’un ziyadesiyle dürüst açıklamaları karşısında aklı karıştığında, şimdilerin reality yıldızı dikkatle açıkladı: "Bu yatağa kimle gitmek istediğinle değil, yatağa kim olarak gitmek istediğinle ilgili." Bu röportajın ardından yeni kimliğiyle dünyaya merhaba diyene kadar kendisine erkek öznesi ve Bruce ismiyle hitap edilmesini istediğini söyledi. O gece, internet büyük bir destek bombardımanıyla sarsıldı. Tüm Kardashian ailesi Bruce’u destekleyen mesajlar paylaşırken, dünyanın geri kalanı bu kararla ilgili ikiye bölünmüştü. Aslında bu süreç, Türkiye için de pek yabancı değil. Hatırlayın, 2013’te benzer spekülasyonların ardından bir röportajda cinsiyet değiştirme operasyonu geçirdiğini açıklayan oyuncu Rüzgar Erkoçlar'ın bu kararı, Bruce’un Amerika'da yarattığına benzer bir şaşkınlık etkisi yaratmıştı: Takvimlerini önemli reklam filmleri ve bugünlerde mumla aranan başarılı dizilerle doldurmuş güzel bir genç kız, neden erkek olmak isteyebilirdi ki?
Akışkan cinsiyet algısının yaygınlaşmasına büyük katkıda bulunan müzisyen Miley Cyrus.
"Atmosferin aklının karıştığı o nemli günlerden biriydi. Verandada otururken bunu hissedebilirdiniz: Havanın tek dileği, su olmaktı." İnterseksüel Cal'in hikayesini anlatan Pulitzer ödüllü Middlesex'ten bu alıntı, Caitlyn Jenner'la ilk tanıştığımda bir anda aklıma saplandı. Diane Sawyer röportajının bir buçuk ay sonrasında Facebook, Twitter ve Instagram feed'lerimin Jessica Lange'a çok benzeyen, hoş bir kadının fotoğraflarıyla istila edildiği o günü hatırlıyorum. Vanity Fair Temmuz sayısının kapağı için Trashy Lingerie markalı saten korsesiyle Annie Leibovitz’e Malibu’daki evinde poz veren Caitlyn, bu kadının ta kendisiydi. Vanity Fair’ın kapağında yazan “Call me Cait” ise, yeni bir başlangıcın ilk cümlesi. Kapağın yayınlanmasının ardından bir Twitter hesabı açan Caitlyn, dört saat gibi kısa bir sürede bir milyon takipçiyi aşarak rekor kırdı. Cinsiyet kimliği tartışmalarını gündeme taşıyan bir temsilci ve sosyal medya ikonu; Caitlyn'in üstlendiği tüm roller, tüm gözleri onun üzerine toplamıştı bile! Orange is the New Black dizisinin yıldızı ve Emmy Ödülleri'ne aday olan ilk trans cinsiyetli oyuncu Laverne Cox, bu yıl Time'ın En Etkili 100 İnsan listesine girdiğinde kimse şaşırmadı. LGBTİ hakları aktivisti Laverne'ün Caitlyn'e olan hayranlığı da, en az haklı başarısı kadar tahmin edilebilirdi. İkili birbirlerine övgüler yağdırdıkları birkaç haftanın ardından Temmuz ayında nihayet birbiriyle tanıştığında, bu iki muhteşem kadının tanışması Instagram üzerinde #TransIsBeautiful ve #GirlsLikeUs hashtag'leriyle kutlandı. Aynı ayın sonunda Caitlyn, ESPY'ın Arthur Ashe Cesaret Ödülü'nü zarif ve ışıltılı Atelier Versace elbisesiyle kabul ederken şöyle dedi: “Biz, hepimiz birbirimizden farklıyız ve bu kötü değil. Bu iyi bir şey.”
Lady Gaga'nın alter egosu Jo Calderone'nin 2011 MTV Video Music Awards'daki sansasyonel varlığını kim unutabilir?
Gökkuşağı sosyal ağlarda
Medyada giderek daha görünür bir hale gelen LGBTİ topluluğu, 26 Haziran'da, Onur Haftasıyla neredeyse eş zamanlı olarak büyük bir haber aldı: Eyaletler artık eşcinsel evliliğini yasaklayamayacak, dolayısıyla aynı biyolojik cinsiyete sahip çiftler Amerika'nın her noktasında evlenebilecekti. Bu kararın şerefine Beyaz Saray, ışıklarla gökkuşağı renklerine boyandı. Sosyal ağların en popüler hashtag’i bir anda #LoveWins oldu ve Facebook'un kullanıcılarına sunduğu gökkuşağı filtresi ilk haftasında 26 milyonu aşkın profilde kullanıldı. Profil fotoğrafını LGBTİ topluluğuna destek vermek için değiştiren isimler arasında aktör Leonardo DiCaprio, Facebook CEO'su Mark Zuckerberg hatta eski California valisi Arnold Schwarzenegger bile vardı! Zamanlamanın tesadüfi olmadığı aşikar, tabii bu kararı büyük bir kutlamaya dönüştüren popüler kültür dinamolarının etkisini de unutmamak gerek. Yalnızca Caitlyn Jenner ve Laverne Cox değil, birçok ünlü ismin cinsiyet kimliklerinin kalıplaşmış sınırlarının ötesine geçmeye yeltenmesi, gerçek anlamda eşitliğe ulaşmak için büyük bir adım: Kime aşık olduğunuz veya kim olduğunuzdan bağımsız olarak garanti edilen koşulsuz ve şartsız bir eşitlik.
Tanımlara veda
Caitlyn Jenner'ın sarsıcı röportajıyla birlikte trans cinsiyetlerle ilgili başlayan diyalog, bir başka cinsiyet kimliği, veya kimliksizliği olarak tanımlanabilecek akışkan cinsiyetlerle ilgili konuşmaların da fitilini ateşlemiş oldu. Aslına bakarsanız popüler kültürün bu konuda son bir yılda verdiği en büyük ders, sanılanın aksine neredeyse sınırsız sayıda cinsiyet kimliğinden bahsetmek mümkün olduğu; maskülenden feminene, kızdan erkeğe ve aradaki tüm boşluklara uzanan geniş bir spektrum! Akışkan cinsiyet, kadın ve erkeğin yarattığı ikili karşıtlığı reddedenlerin bu spektrumda kendilerini yerleştirdikleri, daha doğrusu sabitlemedikleri nokta. “Kendimi bir erkek veya kadın olarak tanımlamıyorum, partnerimin de kendisini erkek veya kadın olarak tanımlamasına ihtiyacım yok” diyen 1992 doğumlu Miley Cyrus, cinsiyet kimliği ve cinsel yöneliminin akışkan olduğunu rahatlıkla telaffuz edenlerden. Üstelik bir zamanların Disney yıldızı, şimdilerin tartışma yaratan ele avuca sığmaz ikonu Miley, LGBTİ topluluğunu destekleyen cesaret hikayelerinin anlatıldığı #InstaPride kampanyasının da mimarı. Etkisi en büyük isimlerden biri olsa da, akışkan cinsiyet kimliğinin biyolojik yapısı, kıyafetleri ve nasıl göründüğünden bağımsız şekillendiğini söyleyen Miley bu kulvarda yalnız değil.
Kendisini akışkan cinsiyetli olarak tanımlayan rapçi Angel Haze.
Cinsel kimlik ve yöneliminin akışkan olduğunu telaffuz etmese de, geçmişte hem kadınlara hem erkeklere ilgi duyduğunu açıklayan Lady Gaga’nın ikinci ve epey maço kimliği Jo Calderone, meslektaşlarının ışıltıya boğulduğu 2011 MTV Video Music Awards’da ağzındaki sigarası ve blazer ceketiyle beklenmedik bir giriş yapmış, Britney Spears’a asılmış ve unutulmaz bir sahne şovu sergilemişti. Johnny Depp ve Vanessa Paradis’in kızı, zamane it girl’ü Lily Rose Depp de akışkan cinsiyet kimliğini benimsiyor ve destekliyor. Henüz 16 yaşında olan Lily Rose, kendisini heteroseksüel veya homoseksüel olarak tanımlamadığını, Instagram’daki We Are You: Self Evident Truths projesine katılarak gösterdi. İngiliz süper model Cara Delevingne de, kalıplaşmış tanımlarla yaftalamaktan kaçındığı cinsel yönelimini saklamayanlardan. Cara’nın yeni kız arkadaşı Amerikalı müzisyen St. Vincent da, kendisine sıkça yöneltilen “Heteroseksüel misin homoseksüel mi?” sorularına her türlü ikili karşıtlığı reddettiğini söylerek cevap veriyor: “Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimde akışkanlığa inanıyorum. Üzerime yapıştırdığım bir etiket yok.” Çoğu zaman seksist bakış açısıyla eleştirilen rap ve hip-hop sahnesiyse, şimdilerde akışkan cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimlerinin oyun alanına dönüşmüş durumda. 24 yaşındaki rapçi Angel Haze, Nisan ayında ayrıldığı kız arkadaşı Ireland Baldwin'le ilişkisini dünyaya açıklamadan önce, kendisini bakire ve akışkan cinsiyetli olarak tanımlıyordu. 29 yaşındaki rapçi, şair ve aktivist Mykki Blanco, cinsiyet kimliği ve cinsel yöneliminin dışavurumu olarak tüm sahne performanslarını kadın kıyafetleriyle gerçekleştiriyor.
Emmy'ye aday olan ilk trans oyuncu Laverne Cox.
Ortaklar birlikte kaçar, karıları başbaşa kalır
LGBTİ karakterleri bugüne dek en klişe stereotiplerle evimize taşıyan televizyon dizileri, ikili karşıtlığın tarihe gömülmeye hazırlandığı bu dönemden nasibini alıyor. Netflix'in yeni hit'i Grace and Frankie'de hikaye dizinin esas kadınlarınının birbirleriyle kaçan kocaları tarafından terk edilmesiyle başlarken, Modern Family gey ve çocuklu bir ailenin herkes kadar makul ve herkesten biraz daha komik hikayelerini izleyiciyle paylaşıyor. Bir taraftan da About Ray ve The Danish Girl gibi trans karakterleri odak noktalarına yerleştiren 2015 filmleri, gerçek hayatta cinsiyet kimlikleri bu yönde olmayan heteroseksüel oyuncu seçimleri yüzünden eleştiriliyor. Geçtiğimiz yıl en iyi erkek oyuncu dalında Akademi Ödülü'ne layık görülen Eddie Redmayne'in trans sanatçı Lili Elbe'yi canlandırdığı The Danish Girl, tam bu nedenle trans topluluk için tartışmalı bir yerde duruyor. 1930'da cinsiyet değiştirerek bir kadına dönüşen ve tarihte bu ameliyatı geçiren ilk insanlardan biri olan Elbe rolü için tercihin trans bir oyuncudan yana kullanılmaması, bazı LGBTİ bireyleri için kelimenin tam anlamıyla hayal kırıklığı.
Vizyona girmeye hazırlanan About Ray ve The Danish Girl, LGBTİ topluluğuna ışık tutan ancak onlar tarafından eleştirilen iki yapım. Bunun sebebi, her iki filmin de trans cinsiyetli baş karakterlerinin gerçek hayatta heteroseksüel ve düz cinsiyet kimlikli olan Eddie Redmayne ve Elle Fanning tarafından canlandırılması.
İhtiyaç halinde sorgulayın
Cinsiyet, sandığımızdan daha karmaşık ve çok katmanlı bir olgu. Biyolojik cinsiyetin cinsiyet kimliğiyle uyuşmaması, en az herhangi bir cinsiyet kimliğine sahip olmayı reddetmek kadar doğal. Amerikan mağaza zinciri Target oyuncak reyonundaki ürünleri kız oyuncakları ve erkek oyuncakları olarak etiketlemeyi bıraktığını açıklıyor, nötr cinsiyetli umumi tuvaletler yaygınlaşmaya başlıyor ve televizyondan internete gözümüzü diktiğimiz tüm ekranlar bize geleneksel cinsiyet kimliklerinin (ihtiyaç halinde) sorgulanması gerektiğini söylüyor. Popüler kültürün tüm fırtınalı tartışmalarını bir kenara bıraktığımızdaysa, giderek daha akışkan bir hal alan cinsiyet kimliklerinin gelecekte varlığını kadın ve erkek olmak üzere ikili karşıtlık halinde sürdürüp sürdüremeyeceği sorusu havada asılı kalıyor. Öyle ki, sadece son bir yıl içerisinde yaşadıklarımızı düşündüğümde bile cinsiyet kimliklerinin olmadığı bir gelecek, benim için Hollywood'un bayıldığı fütürist distopyalardan daha olası ve sıcak. En doğrusu bu yazıyı başladığım gibi, Jeffrey Eugenides'in Middlesex kitabından Cal'in kendisine seslendiği cümleyle bitirmek: "Hepimiz birçok farklı parçadan, öteki yarılardan meydana geldik. Ben, yalnız değilim."