Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Beğenilerin yok sayıldığı bir dünyada like devri çocuklarının zamanı geçecek mi? Hep birlikte göreceğiz…
Fotoğraf: Instagram/@lindatol
Beğenildiğimiz kadar var olduğumuzu bilinçaltımıza aşıladı Instagram. Beğenildikçe görüldük, beğenildikçe sevildik. Şimdi ise radikal bir kararla beğeni rakamlarının görünmeyeceği yeni bir sistem inşa ediyor. Milyonlarca ‘like’ alan popüler influencer’lar tedirgin. Sadece içerik ve hikaye odaklı paylaşım yapan kullanıcılar ise memnun, hatta umutlu. Peki beğenilerin yok sayıldığı bir dünyada like devri çocuklarının zamanı geçecek mi? Hep birlikte göreceğiz…
Hiç Instagram’da paylaştığınız bir fotoğrafı, sırf umduğunuz beğeni sayısına ulaşmadı diye sildiğiniz oldu mu? İtiraf edeyim, benim oldu. Üzüldüm de... Neticede post deyip geçmeyin, büyük prodüksiyon. Dakikalarca bulmaya çalıştığınız doğru açı, özenle seçtiğiniz filtre, yazdığınız, çoğu zaman yazamadığınız açıklama, üzerinde saatlerce kafa patlatıp farklı bir hashtag yaratma telaşı ve etkileşim sağlamak için kaçırmamanız gereken en uygun zaman dilimini kovalamak...
Yanlış anlaşılmasın, öyle milyonların takip ettiği bir hesabım yok. En azından şimdilik... Instagram üzerinden milyonlar da kazanmıyorum. Moda, seyahat, sanat ekseninde ilham aldığım şeyleri, gezip gördüğüm yerleri, işimi ve arada kendimi koyuyorum. Belirli bir görsel estetiğe dikkat ediyorum. Hikayem anlaşılsın istiyorum, hepsi bu. Buna rağmen zaman zaman aklımı kaçırdığımı düşünmüyor değilim. Biraz daha beğeni, yani ‘like’ almak uğruna harcadığım eforu gözden geçirince, ‘İyi ki influencer değilim!’ diyorum. Hoş, bunda Instagram’ın da kabahati büyük. Yenilediği algoritmadan sonra kendimi daha az görünür hissetmeye başladım. Eskisi gibi genel akışa düşmüyorum mesela. Dolayısıyla Instagram’ın piri olmuş influencer’larla aşık atmam zor.
Tek umut, çok yakında Instagram’ın like’sızlık devrini başlatacak olması. Kanada örneğinden gördüğümüz kadarıyla, Instagram’da nicelikten ziyade niteliğin ön planda olacağı yeni bir dönem bekliyor bizi. Kanada’da toplam beğeni sayısını Instagram akışından, permalink (kalıcı bağlantı) sayfalarından ve profilden kaldıran bir test yaptıklarını söylüyor Instagram yetkilileri. Platformdan gelen resmi açıklama şöyle: “Bunu yapmamızın nedeni, takipçilerin beğeni sayısına değil, paylaşılan fotoğraf ve videolara odaklanmalarını sağlamak.” Kullanıcıların ruhsal sağlığını koruyabilmenin de önemli bir faktör olduğunu belirtiyorlar. Öyle ya, bazı Instagram sakinlerinin daha çok beğeni almak uğruna göze almadıkları, paylaşmadıkları şey yok!
Kanada’dan sonra tüm dünyada uygulanması beklenen like’sızlık politikasını, beğenerek takip ettiğim moda influencer’ı Linda Tol ile masaya yatırıyoruz. Amsterdam’da yaşıyor Linda. 422 bin takipçisi var. Özgün içerikleriyle birçok markanın favori isimlerinden. Sıradan bir kullanıcı olarak ben bile beğeni sayılarıma dikkat ederken, onun like çılgınlığından nasıl etkilendiğini merak ediyorum. “Paylaşımlarımın aldığı beğeni sayısına bakıyorum elbette ama takıntılı değilim. Takipçilerimi iyi tanıyorum. Benden nasıl paylaşımlar görmek istediklerini iyi biliyorum. Yine de Instagram hesabımın çok ben merkezli olduğunu söyleyemem. Arada ilham aldığım şeyleri de paylaşmayı seviyorum. Bazen bir dağ manzarası, bazen bir bina... Benim için Instagram bir karakter, bir duruştan ibaret. Sahici olmak önemli” diyor.
Fotoğraf: Instagram/@lindatol
Beğeni satın alan influencer’ları hatırlatıyorum Linda’ya. “Biraz hastalıklı bir boyut değil mi sence?” diyorum. Bu sanal onaylanma ihtiyacını çok tehlikeli bulduğunu anlatıyor. “İnsanlar değerlerini, aldıkları beğeni sayılarıyla ölçüyor. Her şey dikkat çekmek üzerine kurulu. Endişelenmediğimi söylesem yalan olur.” Genel olarak, Instagram’ın yeni like’sızlık politikasından dolayı mutlu Linda. Kendi içeriklerine etki edeceğini düşünmese de tesirli bir değişim bekliyor. “Önceliğimiz kalite olacak. Rakamları bir kenara bırakıp paylaşımlarımıza odaklanacağız. Markalar için de harika bir fırsat bu. İşbirliği yaparken sayılara değil içeriğe bakacaklar.”
İletişim doçenti Itır Erhart ise beklentisini Linda kadar büyük tutmuyor. “Like almak niyetiyle yapılıyor paylaşımların önemli bir kısmı. Bunun değişmesi paylaşımların içeriğine ve formuna yansıyacak mutlaka. Ancak içerik kalitesinin artacağı konusunda şüpheliyim.”
Linda’nın bahsettiği ‘sanal onaylanma’ mühim bir konu. Yalnızca Instagram’ın sosyal kimliklerimizin oluşmasındaki payını değil koca bir nesli ilgilendiriyor zira. “Sanırım sosyal medya platformlarına biraz fazla anlam yüklüyoruz” diyor Erhart. “Bir sosyal medya platformu, tek başına ne ruh sağlığına zarar verebilir ne de ruh sağlığının korunmasına katkı sağlayabilir. Beğenilmek, takdir edilmek, onaylanmak çok temel bir ihtiyaç. Instagram’da beğenilmek, bu ihtiyacın bir kısmını karşılayabilir ama tek başına yeterli olamaz. Aynı şekilde o mecrada ‘yeteri kadar’ beğenilmemek takdir edilme, onaylanma ihtiyacımızın karşılanmadığı anlamına da gelmez. Çok katmanlı, çok fazla değişkenden etkilenen bir konudan bahsediyoruz. Hiçbir mecranın böyle bir ‘gücü’ olabileceğine inanmıyorum ben. Fakat birtakım endişeleri, yetersizlik, kabul görmeme gibi duyguları tetikleyebilir.”
Fotoğraf: Instagram/@lindatol
Malezya’da, geçtiğimiz Mayıs ayında on altı yaşındaki genç bir kızın, Instagram’da yayınladığı anket sonucunda hayatına son vermesi sosyal medyanın karanlık gücünü ciddiye almamız gerektiğini hatırlatıyor. Bilhassa gençler için. Ankette, takipçilerine ölüm ve yaşama seçeneğini sunan genç kıza cevap verenlerin yüzde 69 ölümü seçmesini önerince, takipçilerini dinliyor ve intihar ediyor. Az beğenilmek, onaylanmamak da benzer bir trajediye mahal olabilir mi diye kaygılanırken, “Instagram kendilik gelişimi eksik çocuklar ve gençler için bir tehlike” diye söze giriyor uzman psikolog Gökhan Çınar. Yıllardır çocuklar ve gençlerle çalışıyor Çınar. Yeni neslin dünyasına hakim. “Instagram, onaylanma duygusu aileden iyi desteklenmemiş gençler için yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Seanslarımda bire bir şahit oluyorum. ‘Instagram olmadan hayatıma devam edemem!’ diyen hastalarım var. Çocuklar, özellikle ergenlik çağındaki çocuklar, değersizlik hissiyatlarını Instagram’da gideriyorlar. Neticede görsellik ve biçimsel kaygılarla dolu bir platformdan bahsediyoruz.”
Çınar sosyal medya bağımlılığının literatüre girdiğine dikkat çekerken, Instagram’da gerçekten ne yaptığımızı ne aradığımızı sorguluyoruz kendisiyle. “Göstermek için oradayız! Biraz alkışlanıp, onay almak için” diyor ve ekliyor: “Bu arada yeterli taraflarımızı, başarılarımızı ve inandıklarımızı dünyayla paylaşmak patolojik bir durum değil, asla! Beğenilmek adına daha fazla ne yapabileceğimizi düşünmek asıl sıkıntı. Instagram’da alınan kolay alkış, kolay onaylanma temel değersizliği gidermeye yetmiyor, aksine tetikliyor.”
Bu saatten sonra ister beğenebilelim ister beğenemeyelim yeni tanıştığımız insanların hemen Instagram hesabına bakıyorsak, kişiler hakkında bilgi almak için bu platformu kullanıyorsak, Instagram sosyal kimliğimizin bir parçası haline gelmiş demektir. “Ama sadece ‘inşa ettiğimiz’ ve ‘dışarı yansıtmak istediğimiz’ kimliğimizin bir parçası” diye uyarıyor Erhart. “Oldukça seçici davranıyoruz paylaşımlarımızı yaparken. Bir bakıma celebrity culture kuralları ile oynuyoruz oyunu.”
Linda da katılıyor bu şöhret tutkusuna. “Galiba kendimizi fazla önemsiyoruz” diyor. Linda’dan bir an için Instagram’ın sahibi olduğunu hayal etmesini istiyorum. Neticede hayal dediğiniz beğeniyle kurulmuyor. “Derhal algoritmadan vazgeçer, kronolojik akışa geri dönerdim. Video kalitesini artırırdım. Yüksek çözünürlüklü fotoğrafların paylaşılmasını desteklerdim” diyor. Like’sızlık devrinin gelmesini dört gözle bekliyor ve ekliyor: “Belki böylece paylaşımlarımızda başkası değil kendimiz oluruz.”