Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İzmir ve Çeşme’de 2000 yılından beri birçok karizmatik evin dekorasyonuna ve hatta inşasına imza atan iç mimar Funda Düzgün Arcas, ilk kez kendi ve ailesi için -tam altı ayda- silbaştan bir cennet, pardon ev yaratmış. Moda fotoğrafçısı Tamer Yılmaz’la Çeşme, Paşalimanı’ndaki görkemli eve konuk olduk.
Tüm görkemi ve hikayesini birazdan anlatacağım ama bu eve zaten büyük bir gülümsemeyle giriyorsunuz. Çünkü, 1. Muhtemelen Arcaslar sizi ya dört tekerlekli atv’gil bir makinanın üzerinde ya da çıplak ayakla, değil kapının önünde, sokağın ortasında neşeyle karşılıyorlar. 2. Eğer onlara denk gelmezseniz, girişte sütunlar arasında, epey hacimli ağır bir kapıyla karşılaşıyorunuz. Kapı açılmadan şöyle bir etrafı süzerseniz hemen sağda Batman projeksiyonunu kesinlikle görürsünüz. Evet şu, Gottam City’de Batman’i çağırmak için kullanılan, üzerinde yarasa sembolü olan dev spottan bahsediyorum.
Bu iki tatlı detay aslında ev hakkında da genel ipucunu veriyor. Burası ailenin sadece zevkiyle değil, kalbiyle yarattığı evleri. Burayı dolu dolu yaşıyorlar. Eğleniyorlar. Yaz kış en yakın arkadaşlarını ağırlıyorlar. Huzur buluyorlar, davetler veriyorlar, sadece gözlerine değil hobilerine de hizmet eden alanlar yaratıyorlar.
Funda Düzgün Arcas İzmirli. F&D Architecture Interior Design firmasının sahibi. 2000 yılından bu yana bu bölgede birçok ev yaparken bir yandan da kendi yaşayacakları ev için çok araştırma yapmış. Eşi Bernard Arcas’ın artık kendi evimizi yap ricasıyla araştırmasına hız veriyor. Yine de uzun süre istedikleri bölgede yer bulamıyor. Derken bir gün arkadaşı Haluk Demirhisar bu evi buluyor. Aslına bakarsanız burası bir ev sayılmaz. Çeşme’nin meşhur, nostaljik restoran ve kulübü Sunset. “Birçok insan burada evlendi, evlenme teklifi aldı, eğlendi, ayrıldı… Anı dolu, yaşamış bir yer. Onun için daha girer girmez etkilenmiştim.” İçine düşmesi muhtemel tek kurdun da icabına arkadaşı bakıyor. Funda “Biz buraya kışın da sık sık kaçacacağız, Kuş uçmaz kervan geçmez, yapayalnız kalmayalım. Sanki biraz karanlık mı” dediği an, arkadaşı yan bahçeden bir evi gösteriyor. Işık yanıyor; balkonda bir bisiklet, fenerler, mumlar… Funda rahatlıyor. Hoş, sonradan ortaya çıkıyor ki bu sahne, arkadaşının onu ikna etmek için hazırladığı bir senaryoymuş. Boş evin balkon ışıklarını yakıp bazı düzenlemeler yapmış, çünkü bu evden de, mahalleden de, Arcasların burada mutlu olacağından da adı kadar eminmiş. Nitekim evde karar kılınıyor. Ancak yıllarca restoran, kulüp olarak kullanılan ve oldukça yorgun düşen mekanı toparlayamacaklarını görüyorlar ve bir törenle tamamen yıkıyorlar. Yıkım töreni, tüm yaşanan anılara istinaden yapılmış… “Çağırdığım tüm arkadaşlarımın burada duygusal anıları vardı, çok enteresan bir gün oldu…” Evin yapımına başlamadan yaklaşık bir yıl yan sırada başka bir ev tutuyorlar.
Bölgeyi, havasını, rüzgarını, ışığını, nemini iyice tanımak; teknik hatalara düşmemek için. “Yine de müşterilerime asla yapmayacağım acele kararları kendimiz için verdiğim oldu. Ne garip, insan kendine daha az özen gösterebiliyor.” Sıfıra inen, temele kadar kazınan mekanı, altı ayda tamamlıyor Funda ve ekibi.
Evin set set ayrılan ve yüzlerce farklı bitkiyle; dev palmiyelerden yüz elli yaşındaki söğütlere, zeytin ağaçlarına yeşillendirilmiş bahçesi; kapıdan girer girmez sanat esereleri ve Icarus heykelinin arasından sizi karşılayan muhteşem manzara ve onla birleşen lacivertimsi infinity havuz bende nasıl bir etki yarattı derseniz; Beyonce gelip burada yaşayabilir. Direkt. Jay Z ve kızı da gelsin, hepimize sonsuz havuz ve yer var.
“Bernard’ın annesi İtalyan, babası Fransız. Dolayısıyla İtalya’ya çok gittik. Bu kemerler, bahçe, sütunlar Toskana’dan etkilenmiş olabilir. İtalya’yı çok seviyorum. Güneyini, köylerini, taşları, eski rabıtaları, ahşabı kullanma şekillerini, bahçelerini… Onları günümüze ve Çeşme’ye uyarlamaya çalıştım. Bernard’ın önceliklerini de sıkı sıkıya uyguladık. Müzik sistemi, ışıklar, hobileri, yaşam konforu…” Evin alt katında Bernard Arcas’ın müthiş bir çalışma ve hobi odası var. Bono’nun, Pink Floyd gitarı, Teoman’ın gitarları; Beatles’ın orijinal imzalı plakları; kitapları, çizgiroman ve dolmakalem koleksiyonu, oyunları ve oyuncakları… Orijinal araç parçalarından tasarlattığı müzik sistmeleri.
Arcasların yazlık evinden bazı izleri bulmak için, Alaçatı Hacımemiş Mahallesi’ndeki ya da İzmir Alsancak’taki Rue 1387 mağazaları da birer alternatif. İzmir’deki dükkan bu sene, F&D’nin projelerini göstermek ve kullandıkları ürünleri teşhir etmek fikrinden doğuyor. “Bakın ama almayın mesajı vermekten bir süre sonra yorulduk, insanlara da bir ters gelmeye başladı. Yüzlerce mobilya, obje; hepsi dünyanın başka bir yerinden toplanmış, yaşanmış vintage eşyalar, tasarım ürünler… Gözlerinin önünde güzelce sunuyoruz ama satmıyoruz. En sonunda teşhir depomuzu dükkana çevirdik ve yaz başı bir de Hacımemiş Mahallesi’nde dükkan tuttuk. Ne anlarım mağazacılıktan, gümrükten, al-sattan. Ama biz anahtar teslim iş yapıyoruz ve çok ciddi mobilya ve aksesuar stoklamışım yıllar içinde. Deneyelim istedik, aslında ticaretten çok zevkimizi, seçimlerimizi gösterecek bir yer yapmak için açtık buraları. Ben yine aynı kafa, kendime alır gibi Londra’da eksi 12 derecelerde müzayede evlerinin önünde kuyruklara girdim, fuarlardan, antikacılardan, tasarımcılardan severek topladım her şeyi. Tabii fiyatlandırmayı, objelerden kopmayı sonradan öğrendim.”
Eski Louis Vuitton valizler, İkinci Dünya Savaşından kalma antikalar, Mackenzie Childs’dan ya da Fornesetti’den seçtiği objeler… Dükkanlardaki seçki oldukça özenli. “Ev, benim zevkimle Bernard’ın zevkinin bir karışımı aslında. Dokusu, kokusu, ruhu olan, karakterli eşyaları seviyorum. Taşları seviyorum. Bernard daha yenici. İkimizi de dinledim bu evde.”
Bu arada Hacımemiş Mahallesi deyince, Funda, arkadaşlarıyla birlikte Çeşme’de bu yaz herkesin bahsettiği bir işe imza attı. Çeşme Barınağı için yeniden bir proje çizdiler. Yanlarına ÇESAL’ı (Çeşme Alaçatı Doğa ve Hayvanseverler Derneği) ve belediyeyi aldılar. Çeşme La Bağları’nda bir gece düzenlediler. Bu geceye sponsorlar buldular, bilet sattılar, açık artırma düzenlediler. Şimdi 300 bin TL’nin üzerinde bir bağışla barınağı yeniden inşa ediyorlar. “Çocukluğumdan beri her türlü hayvanım oldu. Papağandan köpeğe. Ailemin yanından ayrıldığımdan beri hep köpeklerim oldu.
Giyim stilim net ve basic’tir. İnsanın stili varsa, sanırım temeli hep aynı kalıyor. Sadece yaşadığın hikayalerle, dönemlerle üzerine farklı renkler, dokunuşlar ekleniyor. İşimde de evimde de bu böyle.
Aynı şekilde Bernard’ın da. Sokaklardan, barınaklardan köpekleri topluyorduk. Hasta köpekleri iyileştirdik. Bu sayı gitgide arttı. İş yerleri, bağlar dolmaya başlayınca ne yapabiliriz diye düşündük. Çeşme Barınağı’nı ziyaret ettik. Bernard , ben, Selim ve Selen Özgörkey… ÇESAL muhteşem iş yapıyor, çok iyi niyetli. Ama kapasitesinin çok üzerinde çalışıyor herkes. Hep birlikte bir plan yaptık. Önce sahiplendirmeye başladık. Sonra sponsorlar topladık, belediyeden destek aldık, proje çizdik ve bir yardım gecesi düzenledik. Şimdi barınak tamamen yenileniyor. Veteriner, eğitim alanı, otel, çiftlik, soğuk hava depoları… İyi iş başardık hakikaten ama daha çok şey yapmak lazım. İnsanlar yazlıklarına uygun köpek beğenip satın alıyor, sonra sokağa atıyor. Aklım almıyor.”
Yani bu evde köpekler, sadece girişte heykel olarak değil bizzat karşılıyor sizi. Evin misafir olan herkesi İnstagram manyağı yapacak çok köşesi var. Ufka uzanan kaktüs, hayatımda gördüğüm en görkemli gazebo, Funda’nın eşsiz ve dayanılmaz(!) simetri hassasiyetiyle yaptığı oyunlar, Bodrum katını göklere çıkaran zen bahçeleri, her bir köşeden göz kırpan sanat eserleri… Ve nefes kesen güneş batımı. “Sıfırdan yarattığın bir şeyi çok başka sahipleniyorsun. Burası benim hayatımda kendim için, Bernard için ve bizim için yaptığım ilk şey. Yeri bir başka.”
Peki doğuştan İzmirliler, İstanbul’un yazlıklarını istila etmesine ne diyor. “Artık her şey daha pahalı. Bir de daha da seçerek iş yapıyorum. Yazın evden çıkmıyorum, sonbaharda sizi bir daha beklerim, Çeşme’nin doğal halini belki görmek istersiniz.”