Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Room filmiyle 'En İyi Kadın Oyuncu' Oscar’ını alan Brie Larson’ı ne kadar iyi tanıyorsunuz? Oscar ödüllü aktris hakkında pek bilinmeyenler burada.
Oscar heykeli herkese Leonardo DiCaprio'ya güldüğü gibi geç gülmüyor. Brie Larson, DiCaprio’yu kıyasla Oscar’ı havada kapanlardan. Daha ilk adaylığında ’En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazanan genç aktrisi yakından tanıyalım.
Brie Larson, 26 yaşındaki aktrisin kimlik adı değil. 2016 yılının en gözde oyuncuları listesinde zirveye oturan Larson’ın gerçek ismi Brianne Sidonie Desaulniers.
Brie Larson'ın oyunculuk yeteneği genlerinden gelmiyor. Ailesinde sanatla uğraşan ya da oyunculuk yapan hiç kimse yok. Annesi ve babası bir alternatif tedavi yöntemi olan kayropraktik üzerinde uzmanlaşmışlar. Larson, henüz 6 yaşındayken oyuncu olmanın ve ödüller kazanmanın hayalini kurmaya başlamış. "Her şey hayal kurmakla başlar." diye boşuna dememişler.
O ilk oyunculuk denemesini 7 yaşında gerçekleştirmiş. The Tonight Show with Jay Leno programında, bir Barbie skeçinde oynayan Oscar ödüllü aktrisin sahne adı da tesadüf eseri kulis kapısına Brie Larson yazılarak, çocukken belirlenmiş.
Çocuklarla arası şahane olan Brie Larson, bir röportajında babasıyla 10 yıldır görüşmediğini açıklamıştı. Kim bilir belki güzel aktrisin kariyerindeki Oscar uğuru aile ilişkilerine de iyi gelir.
Brie Larson, çocuk star olma şansını 2003 yılında Peter Pan filmiyle aslında erken yaşta yakalamış. Oyunculuk yıldızı tam anlamıyla parlamamışken, bir de müzik sektörüne atılarak, ilk single’ı She Said’i yayınlayan Larson’ın elinde olsa, bu projenin bütün izlerini yok etmek istiyor. Bu isteğinde haklı sayılabilir çünkü Larson’ın şansı o yıllarda hiç gülmemiş. Demek ki asla umudu kaybetmemek gerekiyormuş.
