Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İçindeki sınırsız sevgi her hareketine sinen Hazal Kaya’yla hikayeden hikayeye uzanıyor, çocukça bir merak ve neşeyle sıradan olanda bulduğu mutluluğu, tutkuyu, ilhamı keşfediyorum. Hazal’ın sadece kendine değil, başkalarına da iyi gelme isteğiyle yaşayışı sağ olsun; her hikayesiyle bir başka ısınıyor içimiz.
İçindeki sınırsız sevgi her hareketine sinen Hazal Kaya’yla hikayeden hikayeye uzanıyor, çocukça bir merak ve neşeyle sıradan olanda bulduğu mutluluğu, tutkuyu, ilhamı keşfediyorum. Hazal’ın sadece kendine değil, başkalarına da iyi gelme isteğiyle yaşayışı sağ olsun; her hikayesiyle bir başka ısınıyor içimiz.
Sesinde, gülüşünde, hareketlerinde; söylediği her bir kelimede sevgisini hissettiren bir kadınla, Hazal Kaya’yla beraberiz. Öğrenmeyi seven, küçük şeylerle mutlu olabilen, sevdiği herkese ve her şeye düşkün, meraklarının peşinden tutkuyla giden, ne yapıyorsa eğlenerek yapmaktan hoşlanan biri olarak tanımlıyor kendini Hazal. O bunları daha söylemeden hepsinin farkındayım; sorularıma verdiği her cevapta bambaşka bir hikayeye uzanışından, o hikayede kayboluşundan, sevdiklerinden bahsederken sesine dolan heyecandan tanıyorum Hazal’ı.
Sevdiği her şeye bütün gücüyle sahip çıkan biri Hazal. Ona göre bunu sağlayan sonsuz sevgi ve güven duygusuyla büyüdüğü aile ortamı. “Sevmekle, sevgimi göstermekle ilgili fazlaca cesur ve cömert olmamın sebebi de bu bence” diyor. Söz konusu hisler, mutluluğunun da kaynağı: “Ailemde veya bende ciddi bir sağlık problemi olmadığı sürece mutluluğa kaynak bulmakta zorlanmıyorum. Her şey mutlu edebilir beni. Bir kedi videosuyla tamamım.” Çabasız olanda bulduğu güzellik, gündelik olandan aldığı ilham, mesleğine duyduğu tutku onu her gün daha iyi bir Hazal olmaya, daha çok çalışmaya ve yeni hikayeler yazmaya teşvik ediyor. “Bir süredir sadece çalışarak ve oğlumla vakit geçirmeyi kovalayarak devam ediyor hayatım. Sevdiğim her şeyi çalışma tempoma dâhil edemiyorum maalesef; ancak dâhil etmeyi mutlaka deniyorum. Eğer çalışmıyorsam mutlaka spor yapıyorum, oğlumla ve eşimle zaman geçiriyorum. Oğlum uyuduktan sonra da izlemek, okumak istediğim ne varsa onlara dalıyorum” sözleriyle anlatıyor bir gününü.
Çalışma hayatı oldukça yoğun Hazal’ın, sebebiyse basit: İşine ve çalışmaya duyduğu tutku. Oyunculuk kariyerinin şans eseri aklına düştüğünü öğrenince, söz konusu tutkuyu da düşünerek biraz şaşırıyorum. “Gerçekten oyunculuk yapabileceğim fikri tatildeyken karşılaştığım bir hanımefendinin yaptığı teklifle doğdu. Annemin yönlendirmesiyle aldığım oyunculuk eğitimlerini de çok heyecan verici buldum. İnatçıyımdır da biraz. Zorluklarını o aşamada tahayyül edebilecek durumda değildim ama mesleğimin oyunculuk olmasının beni çok mutlu edeceğini hissettim ve bu hissin peşinden gittim” diye anlatıyor hikayesini. Ne olursa olsun çok çalışmaktan vazgeçmeyeceğini, öğrenmekten asla sıkılmayacağını ve zorlukların onu yıldıramayacağını bilmesi, başarısının ardındaki sırlar. “Başarısız olma ihtimalimi kabullenişim de erken oldu benim. Sanırım bu da tercihlerimi ve tavrımı netleştirdi. Bir noktada nereye ulaşacağımın önemi kalmadı, sevdiğim işi yapmak tek amacım oldu.”
Deneyimlerini, hissettiklerini, tepkilerini, korkularını, zaaflarını, hüzünlerini, nereden gelip nereye gitmek istediklerini ve akıllarından geçenleri anlayabilmek için uzun uzun çalıştığı hayali karakterlere hayat vermeye çalışmak, mesleğinin hem en zorlayıcı hem de en heyecan verici yanı Hazal için. Yer alacağı projeleri seçerken her şeyden önce karakterin hikayesine ve o hikayenin parçası olmak isteyip istemediğine bakıyor: “Anlatılmak istenenin nasıl anlatıldığı da çok önemli benim için. Bazen çok beğendiğim hikayelere üslubu sebebiyle dâhil olmak istemeyebiliyorum mesela.” Kariyerinde unutulmaz bir yere sahip olan projeyse Bizim Hikaye: “Sette olduğumuz dönem önce annem, ardından teyzem kanser oldu. Tüm bunlar olurken evlendim ve hamile kaldım. Benimle ağlayan, benimle gülen, kavga etmekten de dertleşmekten de çekinmediğim, en kırılgan hâlime şahit olan akraba gibi dostlar edindim o sette. Onlar olmasa ne yapardım bilmiyorum” sözleriyle anlatıyor dizinin kendisi için neden bu kadar özel olduğunu.
“Pek çok açıdan işkolik olarak tanımlayabilirim kendimi; ancak böyle devam etmemesi için gösterdiğim çabaya haksızlık etmiş olurum” diyor Hazal. Kasım ayında vizyona girecek filmi, bir dijital platform için çekilen dönem dizisi hazır; bir de çekimlerine başladığı yeni dizisi var. Kitaptan uyarlanan Benden Ne Olur?’da hiçbir standarda uymayan, toplumsal hiçbir baskıya boyun eğmeyen, kendi olmaktan asla vazgeçmeyen ve sadece duygularıyla hareket eden Sertab’ın hikayesine hayat veriyor. Çekimleri tamamlanan Pera Palas’ta Gece Yarısı’nda 1919 İstanbul’una gidiyor. Henüz hazırlık aşamasındaki projesi Misafir’de ise çok ağır travmaları olan, sevmeyi ve sevilmeyi hiç bilmeyen ama öğrenmeye aç Gece karakterini canlandırıyor. Böyle çalışabilmesini sağlayan, yorulduğunda yorgunluğunu paylaşıp devam edebilmesi için elinden ne gelirse yapan eşi ve dostları. “Çok şanslıyım” diyor Hazal, sevdiği işi yapmanın ne kadar değerli olduğunun farkında.
Çalışmayı çok seviyor ama iki yaşındaki oğlu sağ olsun, onun sayesinde kendine zaman ayırmanın önemini kavramaya başlamış: “Kendine şefkat gösterme, zaman ayırma ve alan tanıma oğlum doğduğundan beri kıymetini anladığım şeylerden” diyor. Anneliğin ona tek öğrettiği bu değil elbette; “Fiko karnımda yavaş yavaş büyürken annelik meselesinin kendini eğitmekle ilgili olduğunu düşünmeye başladım. Bu süreçte bir yandan çocuk gelişimi okudum; seminerlere, online eğitimlere katıldım. Diğer yandan da içgüdülerime daha çok güvenir, iç sesimi daha çok dinler oldum. Bir bebeğin büyümesine eşlik etmek çok eğlenceliymiş bu arada. Eşlik etmenin altını çiziyorum. Her ânı çok büyülü bir deneyim benim için” diye devam ediyor anlatmaya.
Hazal’ın annelik deneyimini bunca sevmiş olması biraz da yalnızca kendine değil, başkasına da iyi gelmeyi öncelik belirleyen karakteriyle ilgili. Özellikle kadın hakları konusunda filtresiz bir şekilde paylaşıyor içinden geçenleri, o içindekileri söyleyince dünyanın diğer ucundaki kadın güç buluyor. “Birilerine böyle hissettirebiliyorsam ancak gurur duyarım. Bir de gözlerim dolar mutluluktan” diyor Hazal: “Hayran olduğum, ilham ve güç aldığım birçok kadın var benim. Hepsi de zaaflarını, kırgınlıklarını, deneyimlerini, öğrendiklerini açık yüreklilikle paylaşıyorlar. Yalnız olmadığını bilmek güç veriyor, temsil edildiğini hissetmek de.” Sesini çıkarıyor çünkü tek başına kurtuluşun mümkün olmadığını, değişim için el ele vermek gerektiğini biliyor: “Annem ve babam avukat benim; hak savunuculuğu kanımda var. Bir şekilde başkasına ses olabilme gücü olanın, bu gücü kullanmamasını anlayamıyorum. Çok zor ve tuhaf bir zamanda yaşıyoruz. Hayat ısrarla tek başına kurtuluş yok diyor bize. Bu nasıl görmezden gelinir?”
Hazal, mutlu olmayı başaran ve sahip olduğu pozitif enerjiyi çevresine yayabilen bir kadın. Mutluluğu içindeki sınırsız sevgiden, meraktan, tutkudan; sadece kendisine değil, başkasına da iyi gelmek için çabalayışından doğuyor. “Gelecekte yapılacaklar” listesinde bir oyun parkında serbest bırakılmış çocuklar gibi hissetmesini sağlayan seyahatlere çıkmak, yeni yerler keşfetmek, kendine karşı daha az yargılayıcı olmak, öğrenmek, çalışmak ve daha çok sevmek var.
Röportaj: Hazal Bayat
Moda editörü: Ceylan Atınç
Fotoğraf: Zeynep Özkanca
Saç: Burhan Çılgın
Makyaj: Elçin Mutlu
Fotoğraf asistanları: İbrahim Erken, Semih Sunmaz
Moda editörü asistanı: Sıla Aydın
Mekan: Ortaköy Antik