Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yaratıcı olduğu kadar ayakları yere basan, iflah olmaz samimiyetinden taviz vermeyen, sosyal açıdan kapsayıcı felsefeye sahip bir girişimci, Huda Kattan. Güzellik sektörüne blogger unvanıyla adım attığı 2010 yılından bu yana oyunun kurallarını değiştirerek kendi imparatorluğunu inşa eden Huda Beauty’nin kurucusu, güzellik anlayışını ve yeni cilt bakım serisi Wishful’u Vogue Türkiye’ye anlatıyor.
Kozmetik kulvarında makyaj artisti, influencer ve marka kurucusu olarak rüştünüzü ispatladıktan sonra cilt bakımını esas alan yeni bir seri yaratmak sizin için neden önemliydi? Misyonunuzdan bahseder misiniz?
Cilt bakımı sadece makyaj uygulamasını kolaylaştırmakla kalmıyor, kendinizi makyajsızken de rahat ve özgüvenli hissetmenizi sağlıyor. Geçmişte cilt sorunlarıyla mücadele etmiş biri olarak sağlıklı bir cilde sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Çocukluğumda sert, pürüzlü, kuru ve hassas bir cilde sahiptim. Yirmili yaşlarımda ise kistik akneyle tanıştım maalesef. Öyle sancılı bir dönemdi ki, evden çıkmak bile istemediğimi dün gibi hatırlarım. Sağlıklı bir cilt, benim için bir hayaldi. Neyse ki, blog yazmaya başladığım 2010 yılında, farklı formüllere sahip birçok cilt bakım ürününü bizzat test etme fırsatı yakaladım ve cildimin neyi kabullenip neyi reddettiğini keşfederek akne sorunumu kontrol altına almayı başardım. Wishful da bu deneme - yanılma sürecinin, öğrendiğim her şeyi tüm dünyayla; cilt sorunlarıyla mücadele eden herkesle paylaşma arzumun bir sonucu aslında. Peeling, nemlendirici ve temizleyici balsamın yanı sıra çene bölgesini sıkılaştıran ve yüze nem aşılayan iki farklı maskeden oluşan bu pratik seriyi geliştirmek için Kore ve Japonya’daki öncü üreticilerle çalıştım.
Türkiye’de yalnızca Sephora mağazalarında satışa sunulan Wishful serisinin ilk ürünü Yo Glow Enzyme Scrub’ın formülünden söz eder misiniz biraz?
Ananas ve papaya enzimleriyle cilde doğal ışıltısını geri kazandıran, alfa hidroksi asitler (AHA) ve beta hidroksi asitler (BHA) ile zenginleştirilmiş güçlü ama nazik bir peeling bu. Ananas özleri, cildi ölü hücrelerden ve çevresel kirliliklerden arındırıyor; asitler ise güneş ve akne kaynaklı koyu lekeleri azaltıyor. Bir peeling’in cildi tahriş etmeden, yatıştırarak iyileştirmesi büyük meziyet bence.
Peki, Honeybalm Jelly Moisturizer nasıl bir hedefin sonucu?
Alışılageldik nemlendiricilerin ötesinde bir ürün yaratma fikriyle yola koyuldum. Formülünde farklı amaçlara hizmet eden doğal besinler barındırması bu yüzden. Örneğin; içeriğindeki bal cildi nemlendirirken, lavanta yağıysa yatıştırıyor ve zihni stresten arındırıyor. Öte yandan, cilt bakım rutinimde ve özellikle maskelerde vazgeçilmezim olan zerdeçal, hiperpigmentasyonu azaltıyor. B3 vitamini zengini niyasinamid ise cilt için büyük bir güç kaynağı; mika incileriyle bir araya geldiğinde, cilt gözeneklerini gözle görülür ölçüde küçültüyor. Dolayısıyla cildin bir değil, birçok ihtiyacını giderebilen akıllı bir ürün bu.
Instagram’da 45 milyonu aşkın takipçiye sahip bir influencer’a güzellik ritüelini sormadan edemeyeceğim. Sizin için hangisi daha önemli; sabah rutini mi yoksa gece mi?
Cilt kendini geceleri onardığından akşam bakım rutinime daha çok özen gösteriyorum. İlk etapta, Wishful’un Clean Genie Cleansing Balm ürünüyle makyajımı tamamen temizliyorum. Haftada iki - üç defa cildimi ölü hücrelerden arındırmak için başvurduğum peeling, kullandığım nemlendirici veya serumun gözeneklere nüfuz etmesi ve sihrini konuşturması için şart. Temizliği takiben cildimi, pH seviyesini dengeleyen bir tonikle yatıştırıyorum. Nemlendiriciye gelince, antioksidan özellikli içeriklere sahip ürünlerden enerji peptidleriyle formüle edilen Dr. Jart + Firming Serum, favorilerimden. Son etapta, yatmadan hemen önce minimal miktarda uyguladığım doğal yağlar var. Cildi yağlandırmadan nemlendirip, iyileşmesine yardımcı olan gül yağı ve kuşburnu tohumu yağı, mucizeler yaratıyor.
Geçmiş bir röportajınızda gençliğinizde özgüven sorunu yaşadığınızdan bahsetmiştiniz. Aynı sorunla mücadele edenlere buradan seslenmenizi istesem, neler söylersiniz?
Genç yaşlardaki Huda’ya söyleyeceğim şu olurdu: “İnsanların senin hakkında ne düşündüğü kimin umurunda! Onlar seni, karakterini, kaderini ya da yeteneğini tanımlayamaz ki.” Bugün de tüm kadınlara, olumsuz dış seslere kulak tıkamalarını öneririm. Bütün kadınlar güzeldir; güzel hissetmek için kendinize iyi davranmanız ve kendinizi olduğunuz gibi benimsemeniz yeterli. Sosyal medyanın kusursuz makyaj ve saçlarla mükemmel görünme baskısına da aldırış etmeyin. Örneğin; makyajlı olduğum kadar makyajsız, tamamen doğal halimle de takipçilerimin karşısına çıkabilmek, beni son derece özgür, güçlü ve mutlu hissettiren bir şey. Herkese tavsiye ederim.
Bu sözler, markanızın kapsayıcılık prensibiyle de bire bir örtüşüyor…
Huda Beauty’i 2013 yılında hayata geçirdiğimden beri tek bir kitleye veya kültüre hitap etmekten kaçındım. Herkese açık ve kapsayıcı bir felsefeyle yaklaştım işime. Zira, insanlara kendilerini oldukları gibi kabullenmeleri konusunda ilham vermek benim için çok önemli. Bence, bir markanın en büyük sorumluluğu da budur zaten; doğru ve olumlu mesajlar vermek. Gerçek güzelliğin önce kendimize, sonra birbirimize nazik, hoşgörülü ve anlayışlı olmaktan geçtiğine inanıyorum. İlk günden bu yana insanları buna sevk etmeye çabalayan bir girişimci olarak bugünlerde markaların daha kucaklayıcı olması ve nihayetinde farklı olmanın harika bir şey olarak kabul görmesi beni çok mutlu ediyor.