Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Oyuncu Yağız Can Konyalı’nın güçlü kariyerinde ve hayatında çizdiği yolu keşfe çıktık.
Canlandırdığı rollerle kariyer basamaklarını hızla çıkmış bir isim Yağız Can Konyalı. 2006 yılında yer aldığı İlk Aşk filmiyle kariyerine başlayan başarılı oyuncu daha 21 yaşındayken Takım: Mahalle Aşkına filmindeki rolüyle 52. Uluslararası Antalya Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nün sahibi oluyor. Konyalı, Vogue Man’e verdiği röportajda o anları “Türkan Şoray ile aynı masadaydım. Festivalde yaşı en küçük bendim, maskot gibi geziniyordum ortalıkta.” sözleriyle anlatıyor.
İlk Aşk filmi zaten yüreklendiren ve şekillendiren bir iş oldu. 2006 yazıydı ve lise 2. sınıfı yeni bitirmiştim. 15 yaşındaydım. Çocuk oyuncu desek yeridir. İlk ‘merhabam’ diyebilirim. Çok küçük bir roldü ama rüya gibi bir kadroydu. Baktım, ‘Ben bu mesleğe devam edeyim’ dedim. 2 yıl daha lise hayatım sürdü sonra liseyi bitirip, Mimar Sinan Konservatuvarına başladım.
Konservatuvardan sonra asıl kariyerim başladı. Konservatuvar ve sonrası asıl kariyerimi şekillendirdi.
Değerini bulmuş projeler bu saydıklarınız. Yurt dışında da karşılığını bulmuş işler var içlerinde. Hiç fena gitmiyor. Şükrediyorum şu ana kadar gerçekleşenlere. Motive ediyor beni.
Bugün düşünüyorum da yaşadığım o anın değerinin çok da farkında değildim. Konservatuvardan henüz iki ay önce mezun olmuştum ve bir anda Altın Portakal Ödülü ile onurlandırıldım. Türkan Şoray ile aynı masadaydım. Festivalde yaşı en küçük bendim, maskot gibi geziniyordum ortalıkta. Bir haftanın sonunda Türk sinemasında hayran olduğum yönetmen, yapımcı, oyuncu kim varsa herkesle arkadaş olmuştuk. Anılar ve Yeşilçam hikayeleri dinlemek çok etkilemişti beni. Benim için asıl ödül o oldu aslında. Birçok şeyi hızlandırdı kariyerimde, bu nedenle etkisi çok özeldir bende Antalya Film
Festivali’nin.
Çok sosyal bir yaşantım var. Ailemin tek çocuğuyum ben. Annem ve babam çok gezerlerdi ve nerdeyse her yere beni de götürüyorlardı. Türlü türlü insan kalabalığında büyüdüm. Bu durum iletişim rahatlığımı şekillendirdiği gibi karakterimin ve oyunculuk merakımın ve yeteneğimin gelişmesinde de önemli rol oynadı. Bugün hala, eğer çalışmıyorsam; o gün sette, oyunda değilsem, insan içinde olurum, tanımadığım insanlarla tanışırım. Çok insan tanımanın oyunculuğumu geliştirdiğini düşünüyorum.
Dönüm noktası çok iddialı geliyor bana. Ama yeri bende özel, kariyerime iyi gelen projeler oldu. Sahnede de ekran ve perdede de.
Oyuna yoğun ilginin olması çok mutlu edici, geçen sezon çok güzel geçti. Bu sezon da öyle olacağını düşünüyorum. Ekibimiz çok iyi, çok da çalıştık. Sahnede olmak çok yenileyici bir oyuncu için, dinamik tutuyor beni.
Oyunumuz, konusu ve akışı nedeniyle seyircinin dikkatini ve ciddiyetini yukarıda tutan bir oyun. Ama bir seferinde bir seyircinin telefonu çaldı, kapatmak istedi ama bir türlü olamadı, derken telefonu yere düşürdü karanlıkta ve hala çalarken uzun süre bulamadı telefonu, öyle uzun süren boşuna bir çaba karşısında biz de sahnede neredeyse dağılıp gülüyorduk, zor tuttuk kendimizi.
Oyun başlıyor ve seyirci sahnede izlediği performansa katılıyor. O gün, o an her şey birlikte oluyor. Bu bağ çok büyüleyici ve tarifsiz bir şey. Seslerini, tepkilerini ve nefeslerini duymak; bu çok özel bir etki bırakıyor üzerimde.
Kamerada tekrar etme şansı var, evet. Bu bir avantaj gibi görünüyor olabilir ama bazen konsantrasyon kaybı yaşanıp yolunda gitmediği oluyor bazı anların ya da istediğiniz gibi oynayamayabiliyorsunuz. Sahnede hata olsa da geçiyor o an, ‘olan oldu’ diyorsun.
Zaten yaratıcılık büyük bir alanını kaplıyor yaptığımız işin. Gözlem, çalışma, yaşam ile harmanlanıyor bu yol haritası.
Mümkün olduğunca çalışıyor olmak çok iyi geliyor bana. Sezon içinde çok boş zaman olmadığı dönemler oluyor. O zamanlar pek bir şey yapmıyorum. Gezmeyi severim, yeni yerler görmek, yurtdışına çıkmak çok besleyici bir şey; daha çok yapmak isterim. Maça giderim, arkadaşlarımla vakit geçiririm. F1 izlerim mesela, spor çok takip ediyorum. Ailem ile vakit geçiriyor olmak da çok iyi gelir bana.
Çok tez canlı ve sabırsız biriyim. Önemsiz durumlarda bile... Panik ve telaşlı bir halim oluyor, vallahi değişsin isterim. Her şeyin hızlı olmasına gerek yok.
İş hayatı zaten bir plan, program olmak zorunda buna uyuyorsun; oyun saati belli, set saati belli; mecbur planlı bir yaşam. Ama özel yaşamımda anı kaçırmamak isterim.
Meslek hayatımda yapmayı çok istediğim şeyler var. Umarım istediğim gibi devam eder, gerçekleşir hepsi; öyle olacağını da hissediyorum. Özel hayatımdaki hedefim sağlıklı ve mutlu olmak; yaşam motivasyonumun sürekliliği...