Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
CNBC-E ekranlarında yayınlanan Letterbox’ı izliyor musunuz bilmiyorum ama Yiğit Kirazcı’nın farklı bir yeteneğiyle tanışmak ve kelime bilginizi sorgulamak için ideal ortam!
Yıllardır ekranda kendine heyecan verici bir kariyer inşa etmekte olan Kirazcı’yla hızlı, samimi ama mesafeli ve bol kahkahalı bir sohbete daldık.
İlk programı çekmek üç saat sürmüştü. Fiks cümleler var, onları ezberlemen gerekiyor ama onları ezberledikten sonra akış kendiliğinden geliyor. O cümleleri ezberden doğala geçirdiğinde ise tam oluyor. Şimdi 90 dakikalık programı 100-105 dakikada çekebiliyoruz. Şimdi bir beş dakika daha kısaldı program. 70 dakikadan 65 dakika’ya indi.
İngiliz versiyonunda iki doğru bilen kazanıyor, toplam üç oyun oynuyorlar, bizde ise beş.
Chat GPT’ye soruyorsun o bile bulamıyor, hakikaten zorlanıyoruz. Ama editör ekibimiz harika, Uğur Bingül ve Yağız Tekin diye iki çocuk var, ileri zeka, nerdy abiler. Yönetmenimiz Aslıhan Altındağ’la da çok iyi anlaşıyoruz.
Tabii, çok. Koyunbaba Koyu mesela, troleybüs. Çok komik bir kelime bence troleybüs.
Yeni jenerasyon çok enteresan zaten…
Azerice gibi değil mi? Bizde çok haklı bir dil devrimi olduğundan kültürel miras kaybı da oldu onunla beraber biraz.
Televizyon nesliyiz ya biz, 80’ler 90’lar arası doğanlar… Bir video izledim bu konuda, bir önceki nesil endüstri nesliydi, sıkı çalışmaya bağlıydı. Z kuşağı onu anlamıyor, bizse tam ortasıyız, dijitalle endüstri arası.
Olmaz olur mu! “Ya herro, ya merro,” değilmiş, “Ya herrü, ya merrü”ymüş doğrusu!
Ben de iki gün öncesine kadar aynı durumdaydım!
Tepki vermez olur muyum, veriyorum ama kurguda pek çoğu atılıyor onların neyse ki. Çok tatlı bir program sorumlumuz var, Atilla Irgata, o bana, “Sen içinden geleni ne olur sakınma, gerekirse keseriz,” diyor.
Ceket, Gömlek Pantolon MAISON GENERATION 78, Ayakkabı ACADEMIA - BEYMEN
Evet! Erkek at ve dişi eşeğin birleşiminden çıkan hayvana deniyormuş. İşte muhtemelen bu yüzden seviyorsun bizim yarışmayı zaten, Wordle grubun olmasından mütevellit.
Evet, ama işte Game of Thrones ya da “ya herrü ya merrü”de olduğu gibi son harfe bakan durumlardan kurtarıyor o da bizi.
O heyecanı attıktan sonra olur. O bir eşik. Görünmekten korkmama eşiği diyebiliriz adına.
Sevdim. Ama bilinirliğimi sadece sunucu olarak devam ettirmeyi de istemiyorum sanırım.
Rahat olmamın sebebi bir gece önce kafayı yiyecek derecede, hamal gibi çalışıp sete öyle gelmemdi. “Çok yetenekli” diyorlar, çalışmadığın sürece yetenek hiçbir işe yaramaz. Seni geri tutar bir de aksine. Bizim o az önce bahsettiğimiz endüstri nesli bakış açısı bu ama doğru. Bak yine yanımda notlarım. Yeni işim için her boşluğumda oturup çalışıyorum mesela. Ezberlemektense sindirmem gerekiyor ve ezberim olmadan sete gitmem ben.
Şöyle, adam da kendi hayatındaki bazı şeylerden, feragat etmek demek istemiyorum, kendini yeni şekillerde sevmeyi öğrenmesi lazımdı diyeyim. Nursema’nın da insanların isteklerinin değil, kendi isteklerinin onu daha mutlu edeceğini öğrenmesi gerekiyordu. Nursema’nın kişisel gelişime, Rüzgar’ın ise daha fazla empatiye ihtiyaçları vardı. Bu şartlar gerçekleşseydi bunun için zamanları olsaydı, evet neden olmasın, tabii ki birlikte olabilirlerdi.
Gibi.
Bizimkiler.
Ceket ve pantolon COS, Ayakkabı CAMPER
Kaygısızlar, oradaki Burcu, Eleman filan. Baskül Ailesi, Çarli vardı sonra… Büyüdükten sonra izlemeyi bıraktım. Televizyon bir süre sonra o kadar cazip gelmiyordu sanırım. Annemler çok izlerdi hala da çok izliyorlar televizyon. Onların sevdiği bir şeyde başarılı olmayı sevdim, ama onların sevdiği şeyi sevmek istemedim sanırım. Bilinç dışı belki.
The Simpsoooons!
İşte sen benim o idollerimle (yarışmanın editörlerinden bahsediyor) tanışsan bayılırsın zaten.
Six Feet Under’ı daha sonra izledim ben. Ama dizi odur.
Ferzan Özepetek, birlikte çalışmayı çok istediğim bir yönetmendi. Çok da güzel bir deneyimdi. Sette bir anda senaryoyu, replikleri değiştirebiliyordu mesela.
Yapısal olarak çok değiştirmedi öyle söyleyeyim, o yüzden uyumlanması kolaydı, o da başka türlüsünü istemezdi zaten. Çok iyi bilen biri ne istediğini.
Zengin bir ailede büyümüş bir çocuk, sonradan fakirleşiyor. Gelip bunu arkadaşlarına anlatıyor ama üst perdeden. Hala o zengin tavrını korumaya çalışan bir karakter. Benim de yaşadığım şeyler, buna uyum sağlamanın ne kadar zor olabileceğini bildiğim ve böyle karakterleri de tanıdığım için, görüşmeye gittiğimde bu tecrübelerimi paylaşmıştım Ferzan Bey ile ve rolü de böyle aldım zaten.
İçerde o form varsa dışardan da gözüküyor bence. İçeriyi oturttuktan sonra geçirebiliyorsun o kostümleri üzerine. Ben karakterin yerçekimiyle ilişkisine bakıyorum. Bazısı sorumluluk almayı sevmez hemen kaçar, bazısı tam tersi, bazısı kendini göstermeyi sever bazısı saklanır, karakterin yaşama şeklini öğrenmeye çalışıyorum, yalanlarını, dürüst olduğu tarafları. Bunların arasında cümlelerle geçiş yapıyorum, onun kendi ağzından cümleler oluyor bunlar. Bir suya taş atmak gibi, sonra onun suyun üzerinde yarattığı helezonları izlersin ya… Bir düşünce üzerinde bütün bir günümü geçirebiliyorum mesela. Sürekli notlar alıyorum kendim için. Bir de elbette karşındaki oyuncunun kim olduğu da çok önemli. Gonca’yla (Vuslateri) oynayacağız şimdi mesela ve o harika bir partner bu anlamda!
Ceket ve pantolon MAISON GENERATION 78, Ayakkabı CAMPER
İlk okuma provasını daha dün yaptık ve çok eğlenceli geçti. Beklenenin dışında bir şey yaptığında şaşırıp kalmayan, o topu alıp sana çevirmesini bilen bir oyuncu Gonca. Hızlı ve pratik biri ve çok iyi oynuyor, bunlar çok önemli. Ceren’le (Karakoç) de bu anlamda çok iyi anlaşmıştık, onu da anmadan geçmek istemem. O da çok disiplinli ve çalışkan bir insan.
2012’de yayınlanmış, izledim birkaç bölümünü, 179 bölüm sürmüş totalde. Onların toplum kodları bizimkilerden oldukça farklı, o yüzden değişecek bazı şeyler ister istemez. İlk yayınlandığında Brezilya’da bayağı olay yaratmış.
Mali. Sokaktan gelen bir karakter, “Mehmet Ali benim adım ama herkes Mali der,” (diyor kabadayı aksanıyla).
Teşekkür ederim. İşte burda, Sarmaşık’takinden de daha sokaktan gelen bir karakteri canlandırıyorum.
Desenli gömlek SANDRO, Pantolon SHOPI GO
Çok sevindim. Ben film öncesi yaklaşık 30 ders özel hocayla çalıştım o karakteri geliştirmek için, 10 dersine Nesrin de (Cavadzade) benimle birlikte geldi. O da çok çalışkan ve iyi bir partner. Ömer Faruk Sorak Hoca da zaten muhteşem bir yönetmen. Tam pandemiye denk gelmişti filmin vizyona girişi, biraz öyle bir şanssızlığı oldu yalnızca.
Nuri Bilge Ceylan filminde oynamayı çok isterim.
Kış Uykusu ve Uzak.
Erich Fromm çok okurum ben, Alman bir sosyolog ve psikanalist, Sahip Olmak ya da Olmamak isimli bir kitabı vardır onun, benim için çok değerlidir. Psikoloji öğrenmeyi seviyorum ben. Davranış bilimini anlamayı seviyorum. Kuramım güçleniyor ve kendine güvenim artıyor bu şekilde.
Her zaman senaryo önde geliyor. Ama şöyle yapıyorum, bir senelik bir hedef belirliyorum kendime, ne gelebilir bakıyor ve o hedefi tutturmaya çalışıyorum. Senaryoyu çok seviyorum diyelim ama bütçesi düşük, başka bir işle kompanse ediyorum onu.
Tezatları seviyorum. Samimiyet çok kolay laubaliliğe dönüşebilen bir şey, fakat hangi konuda kimle samimi olabileceğini, nerede o samimiyeti keseceğini bildiğin zaman saygı doğuyor her iki taraf için de. Ben de zamanla öğrendim bunu. İşlenmiş bilgi zekaya dönüşüyor hayatta.
Seviyor Sevmiyor’daki Tuna. O benim oynadığım ilk başrol ve çok sevdiğim bir karakter. Çok özgür bir yazardı Tuna ve karakterimi çok seviyordum. ATV ekranındaydı 2016-2017 yılları arasında. Yusuf Pirhasan çekiyordu diziyi, onunla çalışmak da çok güzel bir deneyimdi.
Braking the Waves, Lars von Trier. (Kolunu gösteriyor) bak, tüylerim diken diken oldu.
Val Kilmer. En ünlü olduğu dönemde stüdyolara sırtını dönen biri, çok iddialı bir hareket Hollywood için.
The Matrix. Dördüncüyü izledin mi?
Bir otoparkta bağlı duruyordu, iki aylıktı bulduğumda. Şimdi 10 yaşında.
Tahmin edebileceğiniz üzere kedi ve köpeklerimizden bahsederek bitti sohbetimiz, hayatımızın anlamları onlar. Hep birlikte yaşamanın önemini ve değerini anlayacağımız günlere, özlemle…
Moda editörü: Sıla Aydın
Fotoğraf: Baturalp Yılmaz
Röportaj: Deniz Tokgöz
Saç: Mutlu Ahmet Sinan
Makyaj: Sezen Can
Prodüksiyon: Bihter Neymen
Moda editörü asistanları: Aynur Efir Dursun, İrem Sönmezer, Dilan Pamukçuoğlu
Desteklerinden dolayı Tucas Home’a teşekkürler.
Ceket ve pantolon COS, Ayakkabı CAMPER
Gömlek ve pantolon MAISON GENERATION 78, Ayakkabı ACADEMIA - BEYMEN
Ceket ve pantolon MAISON GENERATION 78, Ayakkabı CAMPER
Ceket ve pantolon MAISON GENERATION 78, Ayakkabı CAMPER
Transparan atlet, transparan gömlek ve pantolon HERMES, Ayakkabı ACADEMIA- BEYMEN
Transparan atlet, transparan gömlek ve pantolon HERMES, Ayakkabı ACADEMIA- BEYMEN
Triko tişört, triko gömlek ve pantolon HERMES